Bugünlerde herkesin ekonomik durumu biraz limoni… Harcamalarda ihtiyatlı olmak gerekiyor haliyle…

O yüzden,  “kurban keselim mi, kesmeyelim mi” tartışması bir çok evde yapıldığı gibi bizim evde de yapıldı…

Bu ibadete bir yardımlaşma ve dayanışma ibadetiymiş gibi bakarsanız, alacağınız karar kolay oluyor…

  • Yardım yapmaya imkanım yok” deyip, sıyrılabiliyorsunuz…

Ancak kurban; yardımlaşma ve dayanışmaya yol açsa da felsefi olarak böyle bir ibadet değil!...

  • Onu; Yaratanın sonsuz kudreti ve  sınırsız merhameti karşısında kulun samimiyetini ölçen bir tartı aracı,

  • Onu; herkesin zor zamanlarda sığınmak isteyeceği  esenlik ve selamet limanına alınmış  bir bilet olarak tanımladığınızda ise;

 “bu sene kesmeyelim” şeklinde vereceğiniz kararı almak epeyce zorlaşıyor…

Tek tanrılı ya da çok tanrılı olsun; gelmiş geçmiş tüm dinlerde en önemli ibadet kurbandır…

Çünkü kurban tanrı ile kurulacak iletişimin en önemli aracıdır…

Tanrıdan gelecek ödülün ve merhametin yegane bedelidir…

İbrahimi dinler olarak tanımlanan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet,   kurbanın felsefesine aynı pencereden bakar…

Günahları örtmek, günahlardan arınmak, belalardan uzak kalmak, takva sahibi olup ilahi kudrete yakınlaşmak; bu üç dinin kurbandan arzuladığı ortak sonuçlardır…

Hz. Adem ve Hz. Havva yeryüzünde çıplak dolaşmamak için ilk olarak bir kurbanın derisi ile örtündüler… Acıkan karınlarını o kurbanın etiyle doyurdular…

Böyle yapmaları Cenab-ı Allah’ın hoşuna gitti… Bu güzel davranışlarından ötürü, iletişim kanallarını onlara kapatmadı…

Kurbanın hikayesi böyle başlıyor aslında…

Daha sonra, Hz. İbrahim’in Allah’a bağlılığını göstermek için oğlunu kurban etmeyi seçmesi,  bu ibadetin değerini bir kat daha artırıyor…  

Müslümanların  Hz.İsmail’i, Yahudilerin ise Hz.İshak’ı iddia etmelerinin dışında ortada inanç farkı yok!...

Hristiyanlığın doğuşu ise baştan ayağa kurban ile ilişkili…

  • Onlar;  Allah’ın gerçek şeriatının dünya hayatı için çok katı kurallar içerdiğine, bu kuralların hepsine insanoğlunun uyamayacağına, mutlaka günah işleyeceklerine,  sonuçta günahtan kaçamayacaklarına inanıyorlar…

  • Bunun yanında, işlenecek günahların bedelini de, çarmıha gerilen Hz. İsa’nın kendini kurban etmesiyle peşin olarak ödediğine!...

Çarmıh olayından sonra kesilen her kurbana Mesih’i hatırlattığı için itiraz eden hristiyan yok… 

Bize gelince; kurban kesmek İslam’ın şartlarından biri değil… İmanın şartlarından biri de değil…

Ama kurban, buna rağmen Rabbimize yakın olabilmek için başvurabileceğimiz en kestirme yol… Anlamı da “yakınlaşmak” zaten…

Ayette aynen şöyle diyor Yaradan:

  • Kurbanın ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz… Allah’a ulaşacak olan sizin takvanız, sizin ona karşı samimiyetinizdir… O’nun yüceliğini anlayasınız diye hayvanlar sizin emrinizde… Güzel davrananlara ve iyilik edenlere müjdele!...”

Neticeye gelirsek;

Bu kısa fikir yolculuğunu tamamladıktan sonra, o müjdenin peşinden gitmemek olmazdı…

Sonsuz rahmet ile donatılmış merhamet  limanına alınacak o bileti kaçıramazdık…

Kurban kesmemek, müslüman veya mü’min duruşumuzu engellemiyor…

Ama kanayan bir içiniz, yanan bir yüreğiniz varsa, sizi ferahlatacak olan kaynaktan uzak kalmamalı, mümkün olduğu kadar o kaynağa yakın durmalısınız…

Biz de öyle yaptık… Allah muradımızı kabul etsin…

İnanç kişisel bir tercihtir…

İnancından dolayı kimse kimseye açıklama yapmak zorunda bırakılmasın… Ne kesene, ne de kesmeyene “kurban hesabı” sorulmasın…

Büyük-küçük herkesin bayramını kutluyor; hayatımızın yeniden iyilik ve güzelliklerle dolup taşmasını  temenni ediyorum…