Mevzuyu; ister ‘Sırtında yumurta küfesi yok’, ister ‘Bekâra karı boşamak kolay’ noktayı nazarından ele alın. Aynı kapıya çıkar.
Sorumluluk taşımadığı halde, uzaktan lagaluga yapıp, sorumluluk sahiplerine saydıranları bir yere kadar anlarız.
Anlayamadığımız…
Bir yandan iktidara talip olup, öbür yandan ‘sorumluluk gereken her işte’ topu taca atanlardır.
Hiçbir taşın altına elini koymayıp, sonra da taşın hepsini sırtında taşımış ayaklarına yatanlardır…
Biraz geriye dönelim…
‘KÜRT SORUNU’ KÖPÜRTENLER
Sene 1991… Genel seçimlere gidiliyor. PKK’nın siyasî partisinin o günlerdeki adı HEP. Erdal İnönü’nün liderlik ettiği SHP (CHP), HEP ile anlaşarak, PKK’nın siyasî temsilcisi 23 kişiyi, kendi listelerinden milletvekili seçtiriyor.
O dönemde yüzde 10 barajına takılan PKK partisi, baraj engelini SHP kaldıracıyla aşıyor.
Ve daha Meclis çalışmaya başlamadan, yemin töreni sırasında ‘Kürtçe yemin krizi’ patlak veriyor.
SHP (CHP) üzerinden TBMM’ye taşınan PKK’lı vekiller, o gündür bu gündür boş durmuyor; her fırsatta fitne-fesat üretiyor.
Tabi CHP de bu manada boş durmuyor. Akademideki PKK muhiplerine sık sık ‘Kürt Raporu’ adı altında fitne belgeleri hazırlatıyor.
Aynı zamanda CHP’nin, PKK’nın artık ete kemiğe bürünen siyasî partisiyle olan açık ve örtülü ittifakları da eksik olmuyor.
İttifak edecek konu bulamadıklarında bile, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak ve Suriye’de PKK’ya karşı yürüteceği operasyonlar için TBMM’ye sunulan Hükümet tezkerelerine karşı ‘ret’ cephesinde buluşuyorlar.
Sonraları, CHP-PKK muhabbeti iyice koyulaşıyor.
6’LI MASA VE KENT UZLAŞISI
ABD’nin bir önceki bunak Başkanı Joe Biden’ın tezgâhlamasıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmak üzere, birbirine benzemez 6 partinin başındakiler, yuvarlak masa etrafında halvet ettirildiğinde, masanın tam altında PKK da ‘siyasî uzantılarıyla’ yerini almıştı.
Türk Milleti’nin feraseti, bu tezgâhı 14/28 Mayıs 2023’te boşa çıkardı.
Hemen akabinde CHP, 2024 Yerel Seçimlerinde, PKK’nın siyasî kolu olan partiyle ‘kent uzlaşıları’ yapıyor; bu sayede birçok büyük şehirde belediye başkanlıklarını kazandığı gibi, belediye meclisi üyeliklerini ‘fermuar modeliyle’, nam-ı diğer ‘bir sizden, bir bizden’ yöntemiyle paylaşıyordu.
Daha da ileri gidip, PKK’lı olmayı kendisi için itham saymayan bir zatı, Türkiye’nin en büyük ilçesine CHP’den belediye başkanı yapabiliyordu.
Yani CHP-PKK ittifakı tam gaz yürüyordu.
TERÖRİSTE ‘TERÖRİST’ DİYEMEDİLER
PKK’nın Suriye uzantısı PYD bağlamında sorulan itham edici sorulara, CHP temsilcileri; “PYD’nin bir terör yapılanması olduğuna dair elimizde bir istihbarat bilgisi bulunmuyor…” veya bizzat Genel Başkan ağzından, “PYD orada vatanını savunan bir oluşum…” karşılığını veriyordu.
Özetle, CHP’nin penceresinden bakıldığında, PKK’nın siyasî uzantılarından geçtik, Suriye’deki terör kolu PYD bile ‘terörist’ sayılmıyordu.
TR705 koduyla anılan ve ABD istihbarat servisi CIA ajanı olduğu iddialarını kendisi bile reddetmeyen… Ve dahi PKK ile özdeşleştirilmekten gocunmayan… Hatta Türk Ordusu’nun terörle mücadelede SİHA kullanmasını ‘faili meçhul cinayet’ diye itham eden bir zat, senelerdir CHP’nin milletvekili, hatta Genel Başkan Yardımcısı bile olabiliyordu.
Hâsılı kelam, CHP için PKK ve siyasî temsilcileriyle el ele, kol kola, yanak yanağa bulunmanın bir mahzuru yoktu.
Hatta başta İstanbul olmak üzere, birçok il ve ilçenin ‘nimetlerini’ CHP ile PKK’nın siyasî kolu ‘âdilce üleşebiliyor’du.
Ne diyordu, CHP İstanbul teşkilatından bir geveze? “Yüzde 60’ını partililerimizden, yüzde 15’ini İYİ Parti’den, yüzde 10’unu kariyerden, kalanını da ‘diğerlerinden’ belediyelerimizde işe alıyoruz…” Ha, o ‘diğerleri’ diye örtülü geçtiği, tam da PKK’nın verdiği listeydi.
Ki, sadece İstanbul’da değil, Adana ve Mersin’in de aralarında bulunduğu çok sayıda belediyede istihdam edilen PKK’lılar, güvenlik ve yargı tarafından enselenmişti.
PKK SİLAH BIRAKINCA ÖKÜZ ÖLDÜ
Peki, şimdi ne oldu da CHP ile PKK partisinin ortaklığı bozuldu?
Hah, bildiniz!... Öküz öldü…
Evet, PKK elinde silahla racon keserken, CHP açısından makbuldü. Ne zaman ki Türk Devleti, PKK denilen uluslararası ‘terör maşasını’ etkisiz hale getirdi ve silah bırakmaya mecbur etti… İşte o zaman öküz öldü; CHP ile PKK’nın ortaklığı bitti.
Elbette CHP, Teröristbaşı Öcalan’ın Suriye PKK’sına ‘silah bırakma çağrısı’ yapması beklentisiyle İmralı’yı ziyaret edecek olan Terörsüz Türkiye Komisyonu heyetine üye vermez…
Yahu, hadi Öcalan’ın terörist olduğu şimdi aklınıza geldi; o yüzden ‘ayağına gitmemeyi’ akıl ettiniz… Bari komisyon toplantısına katılıp da, mertçe ‘Hayır’ deseydiniz.
Onu da yapamazsınız. Çünkü seçim yaklaştığında PKK partisinin oyuna ihtiyacınız olacak. O yüzden kaçak güreşmek zorundasınız.
Küfesizliğin dayanılmaz cazibesi böyle bir şey olmalı… Hem ağzın dolusu eleştireceksin… Hem de en küçük bir sorumluluk üstlenmeyeceksin…
Galiba CHP Genel Başkanlarının ‘hakikate ermesi’ için, oturdukları koltuktan alaşağı edilmesi gerekiyor.
Baksanıza, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bayağı akıllanmış. Hem CHP’nin rüşvet ve sair pisliklerden arınması gerektiğini söylüyor… Hem de terörün sonlandırılması çalışmaları kapsamında, CHP’nin de İmralı heyetine dâhil olması gerektiğini dillendiriyor.