Komşumuzda önemli olaylar yaşanıyor...
   Bir tarafta doğalgaz konusunda yaratılan umutlar, diğer yanda şirket iflasları, sürekli artan işsizlik ve fakirleşme...
   Ağır ekonomik krizin ana nedeni Anavatanları Yunanistan’ın içine düştüğü durumdur...
   Yunanistan’da bankalar krize girince, Kıbrıs Rum bankaları da iflas noktasına geldi...
   Çünkü; Rum bankaları, mevduatların önemli bir kısmını Yunan bankalarından satın alınan devlet tahvillerine yatırmıştı...
   Tahviller çok yüksek oranda değer kaybedince, Rum bankalarının yatırımları da buharlaşmış oldu...
   Paranın buharlaşması, varlıklı insanların dahi bir anda fakirleşmesine yol açtı...
   Kıbrıslı Rumlar işte böylesi bir çöküntü yaşarken, gelecek ay içinde sandık başına giderek yeni liderlerini seçecek...
   Büyük bir olasılıkla da DİSİ Lideri Nikos Anastasiadis, Güney Kıbrıs’ın yeni Cumhurbaşkanı olacak...  
   Anastasiadis’in elinde sihirli bir değnek olmadığına göre; ekonomik sorunları kısa sürede çözümleyebilmesi mümkün değildir...
   Ancak; Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir fırsatla yüzleşeceği görülüyor...
   Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer, müzakere sürecini yeniden başlatmak, hatta ikinci bir referanduma zemin yaratmak için yoğun çaba harcıyor...
   Anastasiadis; ortaya çıkacak yeni fırsatları iyi değerlendirir ve Kıbrıs sorununun çözümünü başarırsa; Kıbrıslı Rumların ekonomik krizi daha kısa sürede atlatmaları olasıdır...
   Barışa kavuşmuş bir Kıbrıs’ta sadece Maraş kentinin açılmasıyla birlikte ortaya çıkacak yeni fırsatların, her iki toplum için de yararlı olacağını unutmamak gerekir...
   Dıştan gelecek yatırımcıların aktaracağı sıcak para sayesinde yaşam koşulları hızla değişebilir ve Kıbrıs’ın ekonomik sıkıntıları, Yunanistan’dan önce de çözülebilir...
   Müzakere süreci tamamlanıncaya kadar Kıbrıslı Türklerin yapması gerekenlere gelince...
   Güneydeki ağır ekonomik krizi fırsat bilerek, Kuzey Kıbrıs’ı hızlı bir şekilde ucuzlatmak gerekiyor...
   Kuzeyin ucuzlaması halinde, iki toplum arasındaki ilişkilerde, alış-veriş çarkını tersine çevirmek mümkündür...
   Bazı kesimler “Ne kadar kötü durumda olurlarsa olsunlar onlar Türklerden mal almaz” diyebilirler...
   Hatta kilisenin engelinden de söz edebilirler...
   Ne var ki; güneyde 200 binden fazla yabancı yaşıyor...
   Kıbrıslı Rumlar engellense bile, yabancıları engellemek kolay değildir...
   Neticede AB’nin onayladığı bir Yeşil Hat Tüzüğü vardır ve herkes buna uymak zorundadır...
   Son zamanlarda üzerinde durulan bir merak konusu daha vardır:
   “Ekonomik kriz iki toplumu ortak ticarete zorlayabilir mi?...”
   Zorladığı bir gerçek...
   Önemli olan ırkçı düşüncelerden arınmak ve bu adanın iki sahipli olduğu gerçeğini kabul etmektir...
   İyi niyetli yaklaşım olursa, iki toplumun ticari alanda işbirliği yapması ve krize karşı bir güç oluşturulması mümkündür...
   Bunun için de başta AB’nin ‘cesaretlendirici’ girişimlerde bulunması gerekir...
   AB üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirse, ekonomik kriz, iki toplumun yakınlaşmasına yol açabilir...
   Her konuda olduğu gibi, işin başı iyi niyettir...
   Niyetler iyi olursa, krizi de aşarız, sorunu da çözeriz...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)