Günümüzde evlere kapanma ya da sosyal izolasyon her ne kadar insan için zor bir süreç olarak tecrübe edilse de, insanlık tarihinde inziva veya toplumdan uzaklaşmanın bir çok örneği bulunmaktadır. İnziva hayatı yaşayanların başında hiç şüphesiz şanlı Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) gelmektedir. Hoca Ahmed Yesevi, Abdulkadir Geylani, Gotama Buda gibi insanlık için rehber olan bir çok isim de bir dönem inziva hayatı yaşamışlardır.

Örneğin, Hoca Ahmed Yesevi, Peygamberimize olan sevgisi ve hürmetine binaen, 63 yaşına ulaştığında, yeraltına bir çukur kazdırmış ve inzivaya çekilmiştir. Hoca Ahmed Yesevi, inziva döneminde de eğitim faaliyetine devam etmiştir. Hoca Ahmed Yesevi’nin, on yıl süren inziva dönemi, Peygamberimizin ilk Cuma hutbesinde ifade ettiği, “Ölmeden önce ölünüz.” hadîsi şerifinin uygulanması olarak yorumlanmıştır.

Yakın tarih düşünce döneminde de, bazı filozofların bir süre dünyadan kendilerini izole ettiği görülmüştür. Bu filozoflar, arkadaşları, meslektaşları ve toplumla görüşmemişlerdir. İnziva bu isimler için adeta bir direniş ve karşı koyma olmuştur. Martin Heidegger(1889-1976), Blaise Pascal(1623-1662) ve Ludwigshafen Wittgenstein (1889-1951) bu filozoflardan sadece bir kaçıdır.

Laura Molenaar, Trouw gazetesinde korona günleri çerçevesinde, ‘filozofların karşı koyma olarak inzivası’ başlıklı bir haber paylaştı. Haberde, düşünürlerin inzivası örnek gösteriliyor ve salgın yüzünden evlerine kapanan bizleri, muhatap olduğumuz süreçle ilgili bir fikir yürütmeye yöneltiyor.

Martin Heidegger
Varoluşçu düşüncenin öncülerinden Alman filozof Heidegger’in, Todtnauberg kasabasındaki kara ormanlar içinde, ‘Hütte’ adını verdiği bir çoban kulübesi vardı. Alman düşünür, bu ormana giderek şehir hayatına karşı koyuyordu adeta. Ormanda tabiatla hemhâl olup, kalabalıklardan hatta meslektaşlarından uzak kalıp farklı düşünmeyi deniyordu. Bu aslında geçen yüzyılın yirmili ve otuzlu yıllarında yaygın olan, ‘Yeni Kantçılık’ fikrinden de bir kaçıştı Heidegger için.

Biz de bugün, her ne kadar Heidegger gibi gönüllü inziva hayatını seçmesek de, zorunlu evde kalma sürecinde, alışılagelmişin dışına çıkıp farklı düşünmeyi deneyebilir miyiz?

Blaise Pascal
Dünyadaki bütün felaketler, insanların bir türlü evlerde kalamamalarından kaynaklanmaktadır’ diyen ünlü Fransız fizikçi ve düşünür Pascal, insanın bir ikilem içinde olduğunu, bir taraftan yalnız kalmayı istediğini, diğer taraftan da yalnız kalınca ne yapacağını bilemediğini söylüyor. Pascal’a göre, insanlar sürekli bir oyalanmanın peşindeler. Mutluluğu dışarıda arayan insan, kalabalıklar arasına katılarak oyalanıyor. Bunun insani bir özellik olduğunu söyleyen Pascal, kız kardeşinin manastıra kapanmasına imreniyor. Ancak bunun sürdürülebilir olmadığını söylüyor.

Bana göre, korona günlerinde evde sıkıldığını düşünenler, mutluluğu dışarıya çıkmakla bulacakları düşünüyorlar. Bu aslında insanın kendisinden kaçışıdır. Mutlu olmayı dışımızdakilere bağlamamalıyız.

Ludwig Wittgenstein
Viyanalı filozof Wittgenstein de, felsefecilerden kaçarak, kuzeyde Skjolden adlı bir köyde yaşar bir müddet. Mantık ve dil felsefesine önemli katkılarda bulunan Wittgenstein’in temel düşüncelerinin, bu köy hayatında oluştuğunu söylüyor.
Amsterdam Üniversitesi profesörü Martin Stokhof. Cambridge’in entellektüel havasından sıkılan, bu küçük şehirde her gün aynı akademik insanları görmekten alerji olan ünlü filozof Wittgenstein, zaman zaman bu köye kaçar. Aynı zamanda inatçı ve egomerkezci bir kişiliğe sahip olan Wittgenstein, ‘mantık felsefede en kritik rol oynar’ düşüncesiyle diğer filozoflar tarafından da izole edilmiştir.

Evet, korona salgını ile hayatımızın belki de en zor ve özel günlerini yaşıyoruz. Evlerde kalmaya alışık değiliz. Oysa izolasyon, inziva, çile, kendisiyle baş başa kalma insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Düşünürler, mutasavvıflar bu etkinliği kendileri istemişler ve kalabalıklardan, insanlardan uzaklaşarak o süreci yaşamışlar. Biz de, bugün insanlığı ölümle tehdit eden bir salgından dolayı evlerimizdeyiz. Bu inziva sürecini bir çeşit arınma, kendimizi tanıma ve kendimize gelme süreci olarak değerlendirebiliriz.

Veyis Güngör

4 Mayıs 2020