Birbirmizden saklamayı 'nezaket' olarak gördüğümüz veya gösterdiğimiz 'sabrın' yetmediği bir dönemdeyiz. Bu sabırsızlıkla, hoşgörü ve saygı çerçevesinde hayatta kalmaya çalışan konuksever tavrımız da son günlerini yaşıyor. Tamamen birbirimizi sinirlendirmek, hırpalamak ve incitmeye yönelik tavırlarla misafir ağırlar olduk. Sanki boğulacakmış gibi bir his var; ya da insanı bir köşede eziyorlamış gibi bir yılgınlık, rahatsızlık oluyor. Çünkü hırslarla besleniyoruz ve hırsımızı başkasından çıkarıyoruz. 

Kimseye kırgın olmasak da birilerinin evimize gelecek olması veya bizim gidecek olmamız bizi tedirgin ediyor; tehditkar geliyor. Göstermelik gülümsemelerle ve aynı hayattan yakınmalarla oyalanıyoruz. Bunun olmasını istemediğimizde de sudan sebeplerle, yeminler edilerek red edilen davetler oluyor. Sorun sosyalleşmeyi isteyip istememek değil. Bir can sıkıntısı var, suçluluk duygusu var. Değer kaybı sorunu var. 

Türkiye için -genelleme yapmak kolaydır - 'misafirperver' ülke derler. Bu  özelliği aşınmış durumda.  Sadece kişisel çabalarla devam eden bir kültürel değer. Bir turiste elimizden geldiğinde yardımcı olmak veya yurtdışından gelen bir misafiri Türk standartlarında ısrarla yemek  yedirme çabasının ötesine geçemiyor. Elbette  içtenlikte şüphe yok. Ama bir ülkenin konuksever olma algısının devam edebilmesi için hizmet sektörlerinin bu konuyu sahiplenmesi gerekir. Sadece turizm otelcilik sektörüne dayanan bir sistem olarak kalmamalı. 

Şimdi insan ilişkilerine daha fazla yer vermek fikri yeniden gündemde. Teknolojinin insan hayatı için birçok otomatik fonksiyonu olduğu halde, insan temasından vazgeçmek güveni kaybettiriyor. Bunun olmaması için,  firmalar artık teknolojik yatırımdan bağımsız olarak özgürce, insana yatırım yapıyorlar. İnsan ilişkilerinde yaratıcı, duygusal, dost, konuksever kişiler eğitiliyor. Bunun için doktora programları var. Müşteri hizmetlerini ileriye götürerek, geleneksel havada sunum yapılarak -konuksever yaklaşım-  birebir  ilgi ve anlayışla yapılıyor.

Bunun üzerine inceliklerle bezenmiş uluslararası  bir yarışma düzenleniyor. Samimiyet, saygı ve hoşgörünün yer aldığı konukseverliğin etik tarafı global değerlendiriliyor. Dünyanın en etik firmaları her yıl listeleniyor. Konukseverliği temasını kapsayan etik firmalar ve ülke temsilcileri belirleniyor. Tanımı marka haline getiriliyor. Şimdi dünya genelinde 'konukseverlik' tüm sektörleri kapsayan adeta bir hayat damarı olarak görülen üzerinde çalışılmış; çalışılmakta olan, kazanılmış;  kazanılmakta olan, sağlam bir yapı olarak değer görüyor. 

Konukseverlik anlayışı ilgisizlikle noktalanmış sektörleri harekete geçiren bir duyarlılık noktası oldu. Konukseverlik markalar için dünya standartlarında pazar zinciri. Japon Kozmetik markası Shiseido, 2004 yılından beri, her 4 yılda bir dünya çapındaki güzellik danışmanlarının katıldığı “Shiseido Global Beauty Consultant Contest” yarışması düzenleniyor. En iyi müşteri memnuniyetinin konukseverliğin getirdiğini biliyor.

Geçmiş değerler günümüz dünyamıza bahsettiğimiz nedenlerden ötürü zayıflamış olsa da mesele yerine geçecek güzel  bir değer oluşturmak, inşaa etmek veya var olanı güçlendirmek  olmalı. 'Konukseverlik' değerlidir; gerçektir, ölçülebilir, kullanılabilir bir sistem bütünü haline gelmiştir. Konukseverlik hayatı anlamlı kılan şeyler arasındadır.