Eroğlu, "Arkasında güç yoksa bir anlaşmaya imza koyması mümkün değildir. Ancak o kişi, zamana oynayabilir. Bugün Hristofyas'ın zamana oynadığını söylemek mümkündür." dedi. 

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs toplumunun farklı kesimlerinden oluşturalan Halk Konseyi'ne müzakerelerle ilgili bilgi verdi. Eroğlu, iki taraf arasında varılacak bir anlaşmanın hem Kıbrıs Türk halkını tatmin etmesi, hem kalıcı hem de Kıbrıs Türk halkının devletsiz kalmayacağı bir anlaşma arayışı içinde olduklarını vurguladı. 

Cumhurbaşkanı Eroğlu, "Kıbrıs Cumhuriyeti'nden dışlandık. 'Buraya geçici olarak Barış Gücü gelecek' dediler ama Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Rumlara teslim ettiler. Dolayısıyla yapılacak bir anlaşmanın başına gelenler, 1960 Anlaşması'nın başına gelenler olursa, Kıbrıs Türk halkının devletsiz kalmayacağı, yani 'Devlet kim olacak, Türkler de mi kalacak, Rumlar da mı kalacak?' tartışmasının yaşanmayacağı bir anlaşma arayışı içerisindeyiz." ifadelerini kullandı. 

Mari Deniz Üssü'ndeki patlama, ardından oluşturduğu gelişigüzel hükümet ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın arkasındaki gücün giderek azaldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, "Arkasında güç yoksa bir anlaşmaya imza koyması mümkün değildir. Ancak o kişi, zamana oynayabilir. Bugün Hristofyas'ın zamana oynadığını söylemek mümkündür." şeklinde konuştu. 

Şu ana kadar devam eden görüşmelerde Türk tarafının suçlanan taraf olmadığını, olmaması için de çaba sarf ettiklerini belirten Eroğlu, "Ekim ayı sonunda yapılacak toplantıya kendimize güvenerek, bugüne kadar attığımız adımlarla Kıbrıs Türk halkını en iyi şekilde savunur öneriler ortaya koyduğumuzun bilinci içerisinde katılacağız." dedi. 

Ocak ayında yapılan Cenevre Zirvesi'ne Halk Konseyi'nden aldığı güçle gittiğini, ve konseyde ortaya konan hususlara dikkat ederek gereğini yerine getirdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Eroğlu, 30 - 31 Ekim tarihleri arasında New York'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'un katılımıyla gerçekleştirilecek olan son derece önemli zirve öncesi, bugün, yeniden Halk Konseyi'ni toplandıklarını ifade etti. 

BM Genel Sekreteri ile üçlü formatta zirve yapmanın Türk tarafının önerisi olduğunu, bu çerçevede bir yıl dolmadan dördüncü zirvenin yapılıyor olmasının son derece önemli ve dikkat çekici olduğunu anlatan Derviş Eroğlu, bu tür toplantıların Kıbrıs konusunu uluslararası camianın önüne taşıyarak süreçte bir kıpırdanmayı sağladığını belirtti. 

"İKİ KESİMLİLİĞİN SULANDIRILMADIĞI YENİ BİR ORTAKLIK"

"Bizim hedefimiz; Kıbrıs Türk halkının belirsizlik ortamından kurtarılması, sonu gelmeyen müzakere süreçlerine mahkum edilmemesidir. 1968 yılından bu yana devam eden Kıbrıs müzakerelerinin ucu açık şekilde yürütülmesi ve bu süre zarfında da Kıbrıs Türk halkının sürekli hırpalanarak, statüsüz bırakılması adil değildir ve hiç bir şekilde haklı gösterilemez." diyen Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Müzakere süreci sonunda adil ve kalıcı, iki eşit kurucu devlete sahip, iki kesimliliğin sulandırılmadığı yeni bir ortaklık kurabilirsek, biz bunun arkasında dururuz. Ancak bunu sadece Kıbrıs Türk tarafının istemiyle başarmak mümkün değildir. Rum tarafının da artık üzerine düşeni yapması, müzakere masasında eşitliğimize ve iki kesimlilik ilkesine halel getirecek, çözümün Avrupa Birliği içerisinde uluslararası mahkemeler önünde erozyona uğramasına neden olacak pozisyonlarını gözden geçirmelidir." 

EROĞLU, RUMLARI UYARDI

Gündemdeki yerini koruyan petrol ve doğalgaz uyuşmazlığı konusundaki gelişmeler hakkında da Halk Konseyi'ne bilgi veren Cumhurbaşkanı Eroğlu, "Bugün bölgemizde, yakın gelecekte Kıbrıslı Türklerin haklarını doğrudan etkileyecek nitelikte birtakım hayati gelişmeler yaşanmaktadır. Bu konuda çok açık bir mesaj vermek istiyorum. Kimse, Kıbrıslı Türklerin hakları bahis konusu olduğunda, yaşanan gelişmeleri oturup izlememizi beklemesin. Eğer bugünden kararlı adımlar atmazsak, yakın gelecekte Kıbrıslı Türkler'in hakları erozyona uğratılır." dedi. 

Türk tarafının petrol ve doğalgaz konusunda barışçı bir siyaset izlediğini, Rum tarafına erteleme önerisinde bulunduğunu gile getiren Eroğlu, ertelemenin olmaması durumunda bu kaynakların adil şekilde "birlikte" kullanılması gerektiğini teklif ettiğini de ifade etti. Bunda da Türk tarafının samimi olduğunun herkes tarafından bilindiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Eroğlu, "Önceliğinin Kıbrıs sorununu çözmek olduğunu söyleyen Kıbrıs Rum tarafını, müzakerelere odaklanarak, petrol ve doğalgaz gibi konularla müzakere sürecini zehirleyecek adımlar atmaktan kaçınmaya davet ediyorum. Ancak buna riayet etmeyeceklerse, biz bu kez protesto etmekle kalmayıp, haklarımızı bizzat kendimiz arayacağız." uyarısında bulundu. 

Eroğlu, halkın kendisine "Anlaşma yap" yetkisi verdiğini, ancak "nasıl olursa olsun bir anlaşma yap" yetkisi değil, halkın onaylayacağı bir anlaşma için kendisine oy verdiğini vurgulayarak konuşmasını şöyle tamamladı: "Müzakere masasında sadece bizim çabamızla bir yere gelinmesi mümkün değildir. Rum tarafının geleneksel pozisyonlarını değişen şartlarda gözden geçirmesi ve gerekli esnekliği göstermesi gerekir. Ben, Cumhurbaşkanlığı görevine Kıbrıs Türk halkı tarafından, haklarını müzakere masasında olması gerektiği gibi savunmam için ve mümkün olduğu takdirde de adil ve kalıcı bir antlaşma yapmak için getirildim. Halkın desteği ve verdiği mesajlar, benim her platformda 'yol haritası' niteliğindedir ve böyle olmaya devam edecektir."