'Kerkük'te Bayram Namazı' oyunu bozuldu



Neydi “Kerkükte Bayram Namazı” meselesi?.. Yazıya son sahneden girdik ama bir de öncesi var bunun. 23 Temmuz tarihli Yeniçağ’a “Bahçeli’nin Kerkük ziyareti” başlıklı bir yazı gönderdim. Gazete bu yazıyı “Kerkük ziyareti bir tuzaktır” manşetiyle verdi ve “tuzak” ifadesinin çektiği dikkatle bir anda ulusal medya gündemine taşındı. Günlük gazeteler ve internet medyası “MHP’de Kürdistan tartışması” manşetiyle haberi milyonlara ulaştırdı.

Diyordum ki o yazıda:
“Bahçeli, Federe Kürt Devleti sınırına girdiği anda pasaportu istenilecek ve pasaportuna Kürdistan damgası vurulacaktır. Pasaportunu cebinden çıkarması ve Kürdistan yetkililerine uzatması gönül rızasıyla olacaktır. Hatta tam o esnada basın mensupları bu olayı kayıt altına alacaklardır.
Giriş işleminden sonra Türk Milliyetçiliğinin bayraktarı olan MHP’nin genel başkanı “Kürdistan’a Hoşgeldiniz” tabelaları altında yürütülecek ve bu sahneler de kayıt altına alınacaktır.”

Bu satırları yazarken falcılık mı yapmıştım? Elbette ki hayır... Kürdistan damgasının Bahçeli’nin pasaportunda olmasının özel bir anlamı vardı ve onu da şöyle ifade etmiştim:
“Sayın Bahçeli’nin Kerkük’te kılacağı namaz bayram namazı değil AKP’nin ve ABD’nin Kürt politikalarını tasdik namazı olacaktır, Irak Federe Kürt Devleti’ni tanıma namazı olacaktır, MHP ideallerinin cenaze namazı olacaktır”
Yani o yazım hayal dünyamdaki kurgu değildi ve dünya gerçeklerine dayanıyordu. Üstelik o yazıyı yazmadan önce MHP Genel Merkezi’nin Kerkük gezisi program taslağını elde etmiştim. O taslakta MHP heyeti Erbil Havaalanı’na inecekti. Çünkü Kerkük’e en yakın yakın yer orası idi.
Büyüyen Ülkücü çığ

Bahçeli ekibine mensup arkadaşlar bana ulaşarak “ezberlerimizi bozdunuz, bize farklı bir pencere açtınız” sözleri ile destek veriyorlardı. İşin başka önemli bir boyutu da MHP il ve ilçe teşkilatlarında Kürdistan damgası konusu tartışılmaya başlanmıştı. Hatta MHP Genel Merkezi’ne telefon açıp “Eğer Sayın Genel Başkan pasaportunda Kürdistan damgasıyla dönecekse, hiç dönmesin, orada kalsın” şeklinde tepki konuluyordu. Konu bir anda kartopu gibi büyümüş MHP Genel Merkezi’ni ezecek ülkücü bir çığa dönüşmüştü.

Kerkük ziyareti siyasi risk hesabı yapılmadan alınan bir karardır. Kararı alan da Bahçeli’nin bizzat kendisidir. 3 Kasım erken seçim kararı ne kadar karanlık ise “Kerkük bayram namazı ambalajı” ile MHP’ye kurulan tuzak da o kadar karanlıktır.

MHP yönetimi panik içindeydi. Genel Başkan yardımcısı Semih Yalçın suçüstü yakalanma telaşı ile bir bildiri yayımladı. Ancak, işaret ettiğim siyasi risklerin yaşanmayacağına dair tek cümle sarfedememesi MHP kamuoyunun dikkatinden kaçmadı.

Kürdistan damgasından kurtuluş yolu aranıyordu. Erbil Havaalanı’na inmek düşüncesinden vazgeçildi ve Musul Havaalanı’na inileceği açıklandı. Haber-Türk ekibinin yaptığı araştırma Musul, Kerkük hattında üç noktada MHP heyetinin peşmerge kontrolünden geçeceğini ifade ediyordu. Bu araştırma Musul planını alt üst etti. MHP yönetimi şaşkın ve ne yapacağını bilmez haldeydi.

Testi kırılmadan...

Ben “Bahçeli’nin Kerkük ziyareti” yazımı yazmasam “Kürdistan damgası tuzağı”na düşülecekti ve o kamburu MHP yıllarca sırtında taşıyacaktı. Nasrettin Hoca misali testi kırılmadan önce MHP yönetimini uyardım. Testinin kırılmasını isteseydim Kürdistan damgasının vurulmasını bekler ve ondan sonra Bahçeli ve ekibini hedef alırdım. Pasaportunda Kürdistan damgası taşıyanı da MHP tabanı Genel Başkan koltuğunda oturtmaz ve üstelik taşlardı.
“Bahçeli’nin Kerkük sicili” yazım ise yine inkar kabul etmez gerçek gerçekler örgüsünü
sıralayarak şöyle bitiyordu:
 “Bahçeli’nin Kerkük ziyareti asla masum bir ziyaret değildir. Kerkük konusunda Bahçeli’nin sicili bu kadar bozukken oraya gitmesi şaibelidir. Türkiye siyasetini dizayn eden güçlerin memuru olarak hangi görevle gittiğinin yakın takipçisi olacağız.”

Peki neydi Bahçeli’ye verilen görev?

Bahçeli’nin görevini deşifre etmeden önce bir hususu belirtmek istiyorum. Kerkük ziyareti konusunda Türkmen Cephesi’nin Bahçeli’ye bir daveti yoktur. Çünkü Sayın Bahçeli 28 Nisan 2007 Kerkük Mitingi’ne MHP ve Ülkü Ocakları teşkilatlarının katılmasını yasakladığını, Türkmen Tv ekranlarına çıkmama tavrını unutmamıştır, Kerkük konusunda O’nun samimiyetine inanmamaktadır.

AKP eliyle Kürdistan’ı kurma görevini Erdoğan’a veren dış güçler, Bahçeli eliyle de Kürdistan’ı MHP kamuoyuna kabul ettirmek için böyle bir ziyareti planlamıştır. “Bahçeli’nin Kerkük tuzağı”nı deşifre etmemiz dış güçlerin hesaplarını alt-üst etmiştir. Kerkük ziyaretinin amacından uzaklaşması ile program yine dış güçlerce iptal edilmiştir. Yoksa ABD isteseydi Irak yönetimi vizeyi tıpış tıpış verirdi. MHP kamuoyunun “Kürdistan damgası”na gösterdiği tepki sonucu Irak Federe Kürt Devleti’ni baypas edilmeye çalışılması da vize engelinin 2. gerekçesidir.

Basın bildirisi komedisi

Konuyla ilgili olarak Sayın Bahçeli’nin basın açıklaması tam bir acemilik, öngörüsüzlük ve çelişkiler yumağıdır. Bahçeli açıklamasında, “Bu gelişmeler Barzani zihniyetinin, değişik biçim, yön ve tonlarıyla da olsa Maliki iktidarına sirayet ettiğini kanıtlamıştır” diyor... Günaydın efendim, sabahı şerifleriniz hayrola!.. Yeni mi uyandınız?.. Hani siz Musul Havaalanı’na inip kara yoluyla Kerkük’e geçecektiniz? Musul, Kerkük yolunda “değişik biçim, yön ve tonlarıyla” Barzani peşmergerleriyle karşılaşacağınızı niye hesap etmediniz?..

Basın bidirisinde yine diyorsunuz ki “Hiçbir fitne, dedikodu ve engelleme Türkmen kardeşlerimizle gönül ve vicdan bağımızı koparamayacaktır.”
En büyük fitne ideolojik fitnedir. Tandoğan’daki mitingi provake et sonra Kerkük’te bayram namazı kıl... Bu ne iki yüzlülüktür!.. Bahçeli’ye Yüce Yaradan, Kerkük’te bayram namazını nasip etmedi çünkü yüzbinlerce saf ülkücü aldatılmış olacaktı... Allah’ın dediği olur ve oldu da... “Sizin şer zannettiğiniz şeylerde hayır vardır” Ayet-i Kerimesi doğrultusunda düşünür iseniz, Bahçeli’ye vize verilmemesindeki hayrı bulursunuz...

(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)