Anlatmaya gerek yok, hep beraber yaşıyoruz… Korona virüsü salgınından bahsediyorum… İnsanları sevdiklerinden koparıp alıyor… Ne ilacı, ne de aşısı var şimdilik, bilim adamları da gecesine gündüzüne katmış insanlığı bu musibetten kurtarmaya çalışıyor… Aşı geliştirmeye çalışıyorlar ama zamana ihtiyaçları var… Daha fazla yayılmaması gerekli… Yetkililerin direktiflerini harfiyen yerine getirmeliyiz…

Evdeyim… Biriken kitapları, notlarımı, CD’lerimi elden geçiriyorum… Elime dostum gazeteci Kerem Çalışkan’ın hediye ettiği CD geçti… 'İncesaz 4, Mazi kalbimde'… Kalan Müzik çıkarmış… Tekrar dinledik eşim Nalan’la… Telefonla Kerem’i aradım, sohbet ettik… Tempo dergisi ile Yeni Yüzyıl gazetelerinin eski yayın yönetmeniydi Kerem… Bir müddette Frankfurt’ta da görev yaptı… Bana Kemani Kevser Hanım’ı hatırlattı sohbette… Tarihe meraklıdır…

Doğrusunu söylersem ben de bilmiyordum… Duymamıştım… Fazla bilgi de yok… 1880’li yıllarda İstanbul’da doğmuş… Sultan 2. Abdülhamid dönemi… Osmanlı Devleti’nin ilk resmi konservatuvarı olan Darülelhan’da (Nağmelerin Evi) keman öğretmeniymiş… 1915-1924 arasında Sultanahmet’te, Alemdar Caddesi’ndeki çınarın karşısındaymış konservatuar... Öğrenim süresi hazırlık ve dört yılmış… Türk müziğinin yanında Batı müziği eğitimi de verilmiş, ama nedense 22 Ocak 1927’de kapatılmış… Araştırdıkça merakım arttı…

Gerek konservatuar gerekse Kevser Hanım’la ilgili tüm bilgiler Şamlı Selim’den… Udi Şamlı Selim Efendi’den… ‘Şam’ lakaplı Selim, dönemin Osmanlı toprağı olan bugün Tel Aviv’in Jaffa semtinde doğmuş, daha sonra Şam ve Halep’te yaşamış… 1876’da doğmuş, 1942’de vefat etmiş… Tevfik ve İskender Kutmani kardeşlerin en büyüğü… Önce İzmir’e daha sonra İstanbul’a gelmiş… Burada ud dersleri vermiş… Kardeşleriyle ud yapıp satmış, ayrıca nota dergisi yayınlamış… Nota derginin tavsiye bölümünde mesela piyano ve keman dersi almak isteyenlere Kevser Hanım önerilmiş…

Kevser Hanım’a ait olduğu kesin bilinen dört eser var…
‘Nihavend Longa’
‘Çanakkale Marşı (Çanakkale Türküsü)’,
‘Tercüman olsun rebab-ı sineme her karda’
‘İçin dostlar cabadan, hovardayım babadan (Hicaz Kanto)’

Son ikisini duymadım ama ilk ikisini hemen herkes bilir… Longa, eğlence müziğinin en önemli türlerinden biri… Özellikle Nihavent Longa, Kerem’in deyimiyle kadim bir eserdir… Filmlerde, her yerde sık sık çalınır… Müthiş neşe saçar… Evrenseldir… Kerem, ‘Ludwig van Beethoven’in ‘Ode an die Freude’ si ile yarışır’ diyor… ‘Ode an die Freude’ Beethoven’in 9. Senfoni’sinin dördüncü bölümüdür… Ünlü Alman şairi Friedrich Schiller’in bir şiiri üzerine bestelemiş…

Rahmetli Kemani Kevser Hanım’ın eserlerini başkaları alıp biraz değiştirmiş, ya kendine mal etmiş veya Kevser Hanım’dan hiç bahsetmemiş… Eserleri ezgisel veya sözel açıdan değişikliğe uğramış… Allah’tan Şamlı Selim varmış… Notalarını, sözlerini Kevser Hanım’ın adıyla o dönemler ‘Risale-i Musikiyye/Musiki Gazetesi’ nde yayınlayıp tarihe not düşmüş… Kevser Hanım’a belki bilinçli belki de bilinçsizce yıllarca haksızlık yapılmış… Ama artık araştırmacılar, otoriteler hakkını teslim etmiş…

Bence hemen youtube girin ve şu kasvetli günlerde ‘Nihavent Longa’yı bir kere olsun dinleyin… Veya İstanbul Filarmoni Derneği’nin hazırladığı, ‘Turkish Virtuosi - Evde Kal’ adlı adlı kısa videosunu izleyin… İşte orada onbir sanatçının icra ettiği eser ‘Nihavet Longa’… 1950lilerde vefat ettiği sanılan Kevser Hanım’ın ruhu şad olsun…