Kaşıkçı cinayeti ve Avrupa’da baskı grupları

Bir ay önce İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na giren Amerikan vatandaşı Cemal Kaşıkçı’nın, ceset akibeti hala bilinmiyor. Dünya kamuoyu önünde meydana gelen Cemal Kaşıkçı’nın ceset konusu tüm esrarengizliğini koruyor. Öyle görülüyor ki, cinayetin uluslararası boyutları var. Sürecin içinde yer alan veya aldırılan Türkiye’nin, Kaşıkçı sürecini iyi yönettiği dünya otoriteleri tarafından ifade ediliyor.

Kaşıkçı cinayeti, uzun süredir ‘var mı yok mu’ diye tereddüt ettiğimiz bazı sosyal hareketlerin de var olduğunu gösterdi, Zira Kaşıkçı cinayeti sürecinde, bazı Avrupa sosyal hareketleri ve baskı grupları da üzerlerine düşeni yapmaya gayret ediyorlar.

Bu sosyal baskı grubu hareketlerinden birisi de Hollanda merkezli, ‘DeGoedeZaak’ (iyi iş) hareketi. Geçtiğimiz günlerde, bu hareketin başkanından ben de bir mektup aldım. Çoğunluğu gazetecilerden oluşan hareketin gönderdiği mektupta, ‘Hükümete çağrı! Suudi Arabistan’la silah ticaretini durdur’ başlığı yer alıyor. Ve bu girişime destek istiyor.

‘DeGoedeZaak’ sosyal hareketinin gazeteci başkanı Jurjen van den Bergh imzası ile gelen çağrı niteliğindeki mektup oldukça anlamlı. Mektubun içeriğine girmeden önce kısaca söz konusu hareketi tanıyalım.

DeGoedeZaak hareketi bağımsız ve ilerici bir Hollanda girişimi olup, siyasi liderlere etki etmeyi hedefler. Toplumsal değişimler mücadelesi ile birlikte, adil ve sürdürülebilir demokratik bir toplum savunur. Kâr amacı gütmeyen ve toplumsal kampanya ve girişimleri destekleyen hareket, toplumsal değişimlere yardımcı oluyor.

Bu model ve metodla, otuz ayrı ülkede benzer baskı grubunun faaliyet sürdürdüğünü öğreniyoruz. Amerika’da MoveOn, İngiltere’de 38degrees ve Almanya’da Campact sosyal hareketler bunlardan bazıları.

Mektubun içeriğine geri dönelim.

Mektup şöyle başlıyor: “Hunharca işlenen Cemal Kaşıkçı cinayeti hepimizin kanını dondurdu. Hollanda, Körfez ülkeleri ile ticarete devam ediyor. Silah ticaretini durdur. Barış hareketinin kararını destekliyoruz. Birleşmiş Milletler’e göre dünyanın en büyük insanlık krizinin yaşandığı Yemen savaşına Suudi Arabistan destek veriyor. 12 milyon insan, çoğunluğu çocuk açlıktan kıvranıyor. Buna rağmen Hollanda ve Avrupa ülkeleri Suudi Arabistan’la ticaret yapmaya devam ediyorlar.”

Mektup şöyle devam ediyor:

“Hükümete, silah ticaretini Almanya gibi –en azından geçici de olsa- bırakması ve Suudi Arabistan’a silah amborgasu uygulaması için çağrıda bulun. Başbakan Rutte ve Bakan Kaag , Avrupa ülkelerini bu konuda ikna etmeleri için harekete geçmeliler. Hollanda bu noktada küçük bir oyuncu, ama bu konuda öncü olması daha kolaydır. Hollanda hükümeti Suudi Arabistan’a silah verenleri tenkit ediyor, ancak hala askeri malzeme vermeye devam ediyor. Barış ve güvenlik için mücadele ediyorsak, savaşan ve insan haklarını ihlal eden bir ülkeye silah satışını durdurmamız gerekiyor.”

Evet, İstanbul’da yaşanan Kaşıkçı cinayeti bize, geçmiş yıllara göre varlıkları her geçen gün özlenen sosyal, siyasi ve baskı gruplarının olduğunu gösterdi. Kaldı ki, bu tür gruplar eskiden sokakları doldurur, protestolar yapar, yürüyüşler organize ederlerdi. Rusya’nın Afganistan’ı işgali, nükleer silahlar karşıtlığında onbinlerin Amsterdam sokaklarındaki yürüyüşleri hala hafızamda....

Olayın bir başka yönü ise, silah ticareti meselesinin , gelecek yıl yapılacak olan Avrupa Parlementosu seçimlerinde, önemli bir tartışma konusunu oluşturacak. Avrupalı siyasetçiler, Suudi Arabistan meselesinde zor bir sınavdan geçecekler.


Kaşıkçı cinayeti, sosyal baskı gruplarının varlığı sayesinde, Avrupa gündeminde kalmaya devam edecek.