“Çocuğum iki yaşında iken, bir ‘Great Ormond Hastanesi’ maceramız olmuştu. Londra’lılar çok iyi bilirler; Great Ormond Hastanesi, dünya çapında ünlü, mükemmel donanımlı bir çocuk hastanesidir. En zor vakalar oraya sevk edilir.

Bizde bir gece yarısında, Londra’nın bir ucundan, Great Ormond Hastanesine sevk edilmiştik. Sevk öncesi, çevremizdeki uzman doktorların yüzünden durumun ne kadar ciddi olduğu, vede hayati tehlike taşıdığı, net bir şekilde okunuyordu. Çocuğumuz bu ufak yaşında, bademcik ve burun eti ameliyatı geçirmek zorunda kalmış, vede, doktorların ameliyat öncesi endişelerini doğru çıkartır bir şekilde; ameliyattan sekiz gün sonra, kanama geçirmişti.

Great Ormond Hastanesinin koğuşlarında, hayat ve ölüm arasındaki, ince çizgi üzerinde, tekrar ameliyat masasına giden oğlumuzu, anestezi öncesinde, yanağından öpmüş, ameliyatın bitişini beklemeye başlamıştık..”

Şimdi, bu olayın üzerinden seneler geçti. Şükürler olsun, oğlum o olayları atlattı; on yaşında ve sağlıklı.

Sizler ile bu paylaşımı niye mi yaptım?

Geçtiğimiz hafta, 10 Ekim 2019 tarihinde Dünya Akıl Sağlığı günü kutlandı. Bende ‘İkincil travma’ adlı bir olguyu, hem vücut, hemde akıl sağlığımız açısından çok önemli olduğu için, burada paylaşmak istedim. Genelde, akıl sağlığını, vücut sağlığından ayrı bir şeymiş gibi algılama eğilimimiz var. Oysa ki akıl, vücut ve ruh sağlığı bir elin parmakları gibi, tümsel sağlığımızın uzantıları .

Biz yukarıdaki badireyi güzelce atlatmış vede, etkilerini üzerimizden atmış olmamıza rağmen, ben ne zaman bu olayı paylaşsam; hem duygusal, hemde fiziksel olarak etkilenirim. Bir anlığına bile olsa, o karanlık günlerdeki, hislerimin içine düşüveririm. İçim daralır, kalbim sıkışır, gerilim yaşarım ve, miğdem ağrır. Sanki bu olay tekrarlanacak diye korkarım.

Belki sizde, yazının başını okurken biraz gerilim yaşadınız. Eğer sizin de başınıza benzeri bir olay geldiyse; anılarınız tetiklendi, içiniz sıkıldı.

Şimdi, biraz durup, burnunuzdan derin bir nefes alın, ve yavaşça nefesinizi ağzınızdan verin... Tabiki güzel bir kahve yada çayınız yanınızdaysa, bir yudum alsanız, ne güzel olur?

Acıklı, travmatik vede, bize dokunan bir şeyler okurken, dinlerken, yada izlerken, aktarılan olaylardaki duyguları hissetmeye başlarsınız. Vücut, içsel olarak yaratılan kurgusal görüntüler ile, gerçek olayları birbirinden ayırt edemez. Sanki, o durum gerçekmiş gibi, kimyasal ve fizyolojik tepki verir. Vücudun bu özelliği, hipnoz metodunda, kişileri iyileştirmek için kullanılır. Örneğin, ben size, ‘Şimdi, elinizde bir limon varmış gibi düşünün, limonun ağırlığını elinizde hissedin, ve limonu burnunuza götürüp koklayın, ve, şimdi, o limondan bir dilim kesip, ağzınıza atın...’ dersem, tahmin ediyorum ki, büyük bir olasılıkla, ağzınızdaki ekşi limon tadını düşünüp; ekşi limon tadını, ağzınızda hissedeceksiniz.

Çevremizden, iç dünyamıza gelen etkilere, vede iç dünyamızda düşündüğümüz, imge ve hislere vücudumuz, direk olarak kimyasal ve fizyolojik tepki verir. Vücut gerçek ve kurguyu birbirinden ayıramaz. Yukarıdaki örnekte, elimizde gerçek bir limon yoktur ama, ağzınız ekşir, ve yüzünüz buruşur. Bu tepkileri, birde o duruma uygun, hormonal salgılamalar takip eder. Eğer limon seviyorsanız, mutluluk hormonu, eğer limondan nefret ediyorsanızda, stres hormonu salgılamaya başlarsınız.

Bir korku filmi izlerkende, vücut, sanki o olaylar sizin başınıza geliyormuş gibi, fizyolojik ve kimyasal reaksiyonlar vererek, stres hormonları salgılar. Kalbiniz korku ile daha hızlı atmaya başlar, kaslarınız gerilir, miğdeniz sıkışır. Oysa ki, güvenlikli oturma odanızda, elinizde içeceğiniz ve patlamış mısırınız, kanepenizin üzerine, rahatça yayılmış bir şekilde, pijamalarınızın içinde oturuyorsunuzdur...

Komedi filmleride, vücutta, korku filmlerinin tersi etki yaratır. Çok mutsuz bir dönemdesinizdir. Ama seyrettiğiniz film sizi güldürebiliyorsa, hayatınızda hiç bir değişiklik olmamasına rağmen, birden bire, daha iyi ve, daha mutlu hissetmeye başlarsınız. Çünkü, gerçek ile kurgu arasındaki farkı algılayamayan vücut, kahkaha attığınız için mutluluk hissettiren hormonlar salgılamıştır.

Pek çok kişinin travmalarını dinlemek durumunda kalan; terapist, avukat, sağlık personeli, danışman, polis, gazeteci, gibi meslek guruplarına dahil olan kişiler, kendilerine dikkat etmez ve, önlemler almazlar ise, ‘Psikolojik yıpranma (Burn out)’ adlı bir meslek hastalığı yaşayabilirler. Uzmanlara göre, bunun sonucunda da, ‘ikincil travmanın’ semptomları olan; uyku bozukluğu, baş ağrısı, enerjisizlik, uykuda dişleri öğütmek, çabuk hasta olmak, sindirim bozukları, kalp çarpıntısı, cilt üzerinde kızıllık yada kaşıntılar, daha fazla alkol almak yada, aşırı gıda tüketimi ihtiyacı, endişe, sabırsızlık, aşırı hassaslık, çabuk herşeye kızmak, suçluluk duygusu, kendi içine kapanmak, aşırı şekilde televizyon seyretmek yada sosyal medya kullanmak, depresyon, ilişki problemleri gibi pek çok fiziksel ve duygusal problemler yaşayabilirler. Bu listeyi okurken bile insan, ‘ikincil travma’ yaşayabilir.

Eğer günlük yaşantınızda, sürekli kötü haberler almak durumunda kalıyorsanız, çevrenizden sürekli pek çok acıklı hikayeler dinliyorsanız, ve acıklı TV dizileri seyrediyorsanız, farkında bile olmadan ‘ikincil travma’ yaşamaya başlayabilirsiniz.

Sizin başınıza gelmemiş olaylardan, sanki sizin başınıza gelmişler gibi fiziksel ve duygusal olarak etkilenmeye başlayabilirsiniz. Yukarıdaki listede saydığım rahatsızlıklardan birini yada bir kaçını deneyimlemeye başlayabilirsiniz. Zor ve travmatik dönemlerde, içsel, negatif seslerimizin yükselmesi çok normaldir. Bundan dolayı da, özellikle o dönemlerde, çevrenizden alabileceğiniz tüm desteği almanız çok önemlidir. Bu kimi zaman, sizi empatik bir şekilde dinleyen bir arkadaş, kimi zaman hoşunuza giden bir müziği dinlemek, ve, kimi zamanda bir uzmandan yardım almak olabilir.

Neşe, Sevgi ve tamamiyle kendiniz gibi hissederek yaptığınız, tüm fiziksel ve başka tür aktiviteler, sağlıklı yaşam için sizi destekleyecektir.

Bu hafta yine sizlerle buluştuğum için çok mutluyum. Daha iyiye doğru’ seyrettiğimiz haftalarda, ‘Sağlık Zenginliktir’ ve ‘Mutlu Bebek, Mutlu Aile’ temalarında, yine heyecan ile buluşmak dileğimle…

Bir sonraki buluşmamıza kadar keyifle ve sağlıcakla kalın…