Almanya seçimlerinin üzerinden 135 gün geçti. Hükümet kurma müzakereleri aylarca sürdü. Ve geçen hafta Hristiyan Birlik (CDU-CSU) ile Sosyal Demokratlar yeni bir koalisyon kurmada anlaştılar. Uzmanlara göre müzakerelerden en kazançlı Sosyal Demokratlar çıktı, Merkel ise öngörülmeyen tavizler verdi. Müzakereler üzerine CDU-CSU ve SPD'den oluşan 15 kişilik bir gurup yoğun bir şekilde çalıştı. Uzlaştılar ve prensip olarak büyük koaslisyonu kurduklarını açıkladılar.

Akla şu soru gelebilir: Almanya seçim sonuçları ve devamında hükümetin kurulması neden bu kadar önemli? Sorunun cevabı oldukca basit. Çünkü Avrupa’nın geleceği ile ilgili gelişmeleri yakından takip edenler ve anlamlandırmaya çalışınlar Almanya hükümet kurulmasının sadece o ülkeyi bağlamadığını bilirler. Zira Almanya Avrupa Birliğinin sigortasıdır. Ayrıca, Almanya’da hükümetin kurulması Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri için de önem arzeder...

Gelelim hüküemet kurma müzakerelerine. Geçen hafta ortasında Almanya hükümetinin kurulduğu haberlerinin yayılmasıyla birlikte yapılan ilk siyasi yorumlarda, ‘güçlü bir Almanya ve Avrupa Birliğinde yapılacak yenilikler’ ön plana çıktı. Zira Almanya koalisyonu, Avrupa Birliği ile ilgili şüphesi olanlara ‘güçlü ve birlikte bir Avrupa’ cevabı taşıyor. Bu güçlülüğün özellikle ‘savunma, vergilendirme ve sosyal meseleler’de ortaya çıkaçağı belirtiliyor.

Elbette Avrupa Birliği’nin güçlendirilmesinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la birlikte hareket edilecek. Yeni ortaklar; Merkel ve Schultz özellikle bazı Doğu Avrupa ülkeleri yöneticileri ve Avrupa’daki aşırı sağ hareketlerin milleti Avrupa karşıtlığına sürüklemelerine taviz ve izin vermeyecekler. İki lider, İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla yeni Avrupa Projesine taze bir kan verilmesine inanıyorlar.

Sosyal Demokratlar koalisyon hükümetinde Maliye Bakanlığı başta olmak üzere, Dışişleri, Çalışma, Adalet, Aile ve Çevre Bakanlıklarını aldılar. CDU ise Ekonomi, Savunma, Tarım ve Sağlık Bakanlıklarını alırken, hükümetin küçük ortağı CSU’ya ise İçişleri Bakanlığı düştü.

Yeni Alman hükümeti protokolünde Avrupa ile ilgili göze çarpan bazı maddeler şöyle:  -Avrupa’ya yeni başlangıç, Almanya’ya yeni bir dinamizm. -Avrupa entegrasyonu ve Avrupa Parlamentosunun güçlendirilmesi. -Google, Apple, Facebook ve Amazon şirketlerinin adaletli bir vergi ödemesi. -Avrupa acil fonunun Avrupa Parasal Fonu olarak parlamentonun kontrolüne verilmesi.

Protokolde mültecilerin konuşlandırılması ve entegrasyonu başta olmak üzere konut, çocuk bakımı, polis ve yargıya da bütçeden milyarlar ayrılacağı er alıyor.

Protokolde Türkiye ile ilgili ne yardan ne de serden geçilir şeklinde bir yaklaşım yer alıyor. Bir taraftan "Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) katılım sürecinde hiçbir faslın kapatılmaması ve yeni bir başlığın açılmaması" ile "koşullar yerine getirilene kadar vize serbestisi uygulanmaması" ifadeleri kullanılıyor. Diğer taraftan da "Türkiye, çok yönlü ilişkilerimizin olduğu Almanya’nın önemli bir müttefiki ve AB’nin komşusudur. Bu yüzden Türkiye ile iyi ilişkide olmak için özel çıkarımız var" denilmekte. Türkiye’siz olmaz ama Türkiye ile de olmaz. Bu nasıl bir mantıksa...

Evet, uzun bir müzakereden sonra, prensip olarak Almanya’da koaslisyon hükümetinin kurulması hem Almanya hem Avrupa için önemli bir adımdır. Her iki taraf; Hristiyan Demoktratlar ve Sosyal Demokratlar sözkonusu sözleşmeyi kendi tabanlarına kabul ettirecekler. Bu zaman alacak. Belki gruplar içinde tartışmalar çıkacak. Ancak şurası kesin ki, artık Merkel onüç yıl sonra tekrar kendi halkına ve Avrupa’ya hala dinamik olduğunu ve liderlik yapabilceğini ispat etmek durumundadır. 

Gelişmeleri dikkatle takip edeceğiz.