İş ve Özel Hayatımızı Etkileyen Üç Düşman Dost

Gariptir ki bu düşman/dost aktörler hiç bir şey yapmıyorlar ve iş ve özel hayatımızı etkileyebiliyor, yönlendirebiliyorlar. Aslında onlar sadece bizim için bir mecra oluşturuyorlar o kadar. Biz kendi yaptıklarımızla onlara dost veya düşman diyoruz. Huzurlarınızda bu üç aktör:

Geçmiş:

Geçmişle en büyük sorunumuz daha önce yaşadıklarımızı unutmamız, sürekli bir hesaplaşma ve intikam arayışında olmamızdır. Nedenler, nasıllar, keşkeler, eğerler, olsaydım, yapsaydım, yapsaydılar... Böyle düşündükçe geçmiş bizim en büyük düşmanlarımızdan birisi olur. İş hayatımızda yaşadıklarımız da böyledir. Yıllar önce dedemizin çorak diye almadığı tarlada bugün gökdelen dikilmiş olabilir. Yanlış ortaklıklar sonucu en yakın dost ve akrabalarımızın ihanetine de uğramış olabiliriz. Nedenler ve intikam duygularıyla sadece bu düşmanı büyütürüz.

Aynı düşman; ders alarak, analiz ederek, bunların da bir tecrübe olduğunu düşünerek bize gelecekte yarayacak iyi bir dost da olabilir. Bu analizleri ve kendimizle hesaplaşmaları yapamamızın bir nedeni olaylara duygusal ve sığ yaklaşmamız. Biraz daha dışarıdan bakıp neden sonuç ilişkisini doğru kurduğumuzda hatalarımızı ve şanssızlıklarımızı iyi tespit eder, hazırlıklı oluruz. Ama birilerini ve bir şeyleri suçlamak her zaman daha kolay ve zahmetsizdir, zor olan kaynağına inip sebebi tespit etmektir.

Şu An:

En büyük aracı, geçmişin de sık kullandığı "karşılaştırma"’dır. Kendisi çok tehlikeli bir suç aleti olabileceği gibi, buhran ve ümitsizlikten korumaya yarayan bir şemsiye de olabilir. Evimizi, arabamızı, ailemizi, çocuklarımızı, işimizi, kariyerimizi, kısaca elimizde olan ve olmayan her şeyi herkesle karşılaştırır, ona göre mutlu, başarılı, güçlü olup olmadığımıza karar veririz. Elbette karşılaştırma eşyanın tabiatında var ve aslında birçok standardı da belirleyen budur. İstatistiğin de temellerinden birisidir. Ama neyi, neyle karşılaştıyoruz ve sonuçtan ne çıkartıyoruz? Olumsuz karşılaştırmalar sürekli bizi güzellikleri görmekten, elimizin altındaki işe odaklanmaktan alıkoyar. Kıskançlık, haset insanı içten içe kemiren, şeytanı bile cennetten kovduran bir huydur. Karşılaştırmalar, elimizdekinin kıymetini bilmek, karşılaştırdıklarımızından öğrenmekle olumlu anlam kazanır. Rakip analizleri ve iş hayatındaki kıyaslama metodu olan benchmarking de bir nevi karşılaştırmanın olumlu ve verimli tarafıdır.

Gelecek:

Bu aktör hepten garip, daha gelmeden bizi etkiliyor, aracı da "kaygı". Gelecek kaygısı, aile, sağlık, huzur, para, güvenlik kaygılarının tümü. Dozu az olursa planlama yapmamıza, teyakkuzda olmamıza yarıyor. Doz yükseldikçe endişe artıyor, güven azalıyor ve bugüne odaklanmamıza engel oluyor. İş hayatımızda cesur adımlar atmamıza engel oluyor. İş problemimiz varsa bizi daha çok karamsarlığa itiyor.

Yukarıda dediğim gibi, aslında bu üç aktör de bir şey yapmıyor. Mesele onları doğru karşılamakta. Dün, tecrübe edinmek; bugün, yaşamak; yarınsa umut etmek için vardır. Görevlerini karıştırmamamız gerekir.

Dr. Hüseyin Hakan Yıldırım

@hhakanyildirim