İnsanlık Nereye Koşuyor?

Memleketimin, yurdumun, gezegenimin dört bir tarafını kibir sarmış. Ukalalık kar fırtınasından sonra oluşan ve boğazımıza kadar dayanan kar yığınları gibi. Herkes birbirini böcek gibi görüyor. Herkes  "Ben bilirim! ’’ diyor. Müthiş bir edepsizlik, korkunç bir haddini bilmezlik var sokaklarda. Kin, nefret ve intikam duyguları mahallelerde devriye geziyor.



Sebebini araştırdım bunun. Düşündüm. Didikledim bütün bunlar niçin oluyor diye!  Sanırım insanların inandıkları, liderleri olduklarını düşündükleri kişilerin psikolojik karakterlerinden, kişisel fıtratlarından kaynaklanıyor bu. Bir hastalık gibi bulaşıyor liderleri sandıkları kişilerden halkın sakinlerine. Liderleri sandıkları kişinin her hareketini, her davranışını;  ilke, prensip, moda gibi benimsiyorlar, içlerine sindiriyorlar ve karakterlerine yapıştırıyorlar.



Çünkü liderleri sandıkları kişiyi Mehdi, peygamber, evliya, alim gibi algılıyorlar. İsa Peygamberin yeryüzüne tekrar  O şahsın  bedeni ile döndüğüne inanıyorlar. Beş yüz sene sonra liderleri sandıkları bu kişinin sakalının, bıyığının bir telini, kesilmiş tırnağının bir ucunu  ‘’ Bıyık-ı Şerif, Sakalı şerif, Tırnak-ı şerif ’’ diye;  altın, gümüş, elmas, yakut, inci kaseler içinde Ona biat edenlere sunmalarından ve ibadet ettirir gibi insanları bu kutsal kıl, tırnak kaselerinin etrafında döndürmelerinden korkuyorum. Kirli çoraplarının, donlarının müzelerde sergilenip insanları  bu donlar, çoraplar huzurunda diz çöktürmelerinden korkuyorum.



Böylesine bir sadakat ve biat, böylesine bir tapınma seviyesinde kula  iman beni ürkütüyor. Allah’tan korkuyorum. Allah’ın bu şirk sapıklarını cezalandırırken arada benim gibi yaşların da  bu kuruların yanında yanmasından korkuyorum. Böylesine bir yalakalık, bu denli bir yağcılık bu alemde hiçbir imparatora, hiçbir krala, padişaha layık görülmedi.



Ama liderleri sandıkları şahıs sürekli öfke kusuyor ve sürekli intikam, hesaplaşma planlarını açıklıyor. Ona göre;  Ona inanan, Ona iman eden, her biat eden  iyi, makbul, ödüllendirilmesi gereken cennetlik insandır ama bunun dışında ne kadar insan varsa hepsi süründürülmeli, hesap vermeli, iflahı kesilmeli, hapishanelerde çürütülmeli, aşağılanmalı, hakarete uğratılmalı, ailesi, çocukları mağdur edilmeli, sülalesinin burnu sürtülmelidir. Komşuları cezalandırılmalıdır.



Alenen, açıkça  oruç tutmayanların dudaklarında sigara söndürenler, cuma namazlarına gitmeyenleri kırbaçlayanlar, 11-47 yaş arası kadınların cinsel organlarını ahlak ve iman uğruna sünnet ettirilmeleri  için fetva verenler, halk ozanlarının kabirlerini yakıp viran edenler, ölü kadınla, öldüğünden itibaren bilmem kaç saat cinsel ilişkinin helal olduğunu söyleyenler, devletin askerlerinin ve polislerinin nikahlı eşlerinin, kadınlarının, kızlarının cihat gazisi mücahitlere seks için helal olduğunu söyleyenler, cihat için savaşan mücahitlerin şehvetlerini söndürmek için bu manyaklara sunulan kadınların, kızların da hak ve cennet  yolunda  olduklarını söyleyenler psikopat, manyak, sapık olmalarına rağmen, bence kendilerini sinsice destekleyenlere göre mert ve açık sözlü insanlardır.



Bunlardan daha tehlikelisi, bu insanlara maddi, manevi, psikolojik, moral, lojistik destek  sağlayanlar ama  güya bunlara çok kızıyormuş gibi yapanlardır.



Arslan sanıp da, çakalların peşine düşmemelidir. Kartal  sanıp da kargaların, akbabaların kanatlarına tutunmaya çalışmamalıdır insan. Yılanları ağaç dalı sanıp da eline alıp baston yapmaya kalkışmamalıdır insan.



Gökyüzüne bakıyorum ikide bir. Gündüz bulutları, gece yıldızları ve Ayı görmeye çalışıyorum. Bu kusursuz dengeyi, bu muhteşem ölçüyü, bu en ince hesaplamayı, bu mükemmel sistemi kuran, işleten ve kontrolünde tutan tek ve bir Yaratıcının bu kadar salağı, aptalı, psikopatı yaratmasında mutlaka bir hikmet vardır diye düşünüyorum.



Belki de yanlış düşünüyorum. Belki de O ilahi kudret hepimize akıl, beyin, ruh, vicdan, muhakeme gücü verdi ama bazıları kendisine verilen bu değerli güçleri hiç kullanmadı ve köreltti.



Sınırsız bir özgüven patlaması yaşayanlara, kibrinin, gururunun haddi hududu olmayanlara, sürekli intikam duygularından, hesaplaşmadan bahsedenlere ve birilerinden acımasızca şikayet edenlere dikkat edin. İçlerinde sevginin kırıntısı bile kalmamış. Allah’ı bile seven, sevilmesi gereken bir Yaratan olarak değil, korkutan ve korkulması gereken bir cezalandırıcı güç olarak anlatmaya çalışıyorlar ve kendilerini de O ilahi kudretin, tokadı, tekmesi, yumruğu, sopası sanıyorlar.



Sevgi nedir bilememiş, vicdanı çürümüş zavallı insanlara acımak gerekir. Ama bu insanlar peşlerinden binlerce, milyonlarca insanı sürükleyen lider durumunda iseler, o zaman peşlerine takılan zavallılara da acımak gerekir.



Sadece acımak yetmez. Etkisiz, yetkisiz hale getirmek gerekir bu kişileri. Susturmak gerekir. Ellerini, kollarını, dillerini bağlamak gerekir. Sonra da bir tedavi seferberliği başlatıp hepsini tedavi etmek gerekir. Hepsini kurtarmak mümkün değil ama belki binde birisi tedavi edilebilir. Belki kurtarılamayan diğerlerinin de ruhlarının acıları dindirilebilir ve kalplerinin  öfkesi  biraz olsun giderilebilir.



Eğer onları etkisiz hale getirmek ve tedavi etmek mümkün olmuyorsa, o takdirde onlardan uzak durmak gerekir.



Son bir sıkıntımı söylemeliyim ki tarih ileride beni suçlamasın ve ‘’ Neden yazmadın ey yazıcı Vedat! ‘’ demesin! Söyleyeceğim şudur ki; çocuklar ve kadınlar bu alemde şen şakrak  kahkahalar atmalıdır ki, bu yalan ve bu sahtekar, bu yanılsamalardan ibaret gezegen biraz daha tahammül edilebilir olsun! Yoksa kadınların kahkahalarına tahammül edemeyenler acaba gözlerini hırs, intikam ateşi ve kalplerini kin, nefret bürümüş şahısların küfür, sövgü, hakaret dolu bağırtılarını mı tercih ederler! Onların güya çok zekice alay etme üsluplarından ibaret mırıldanmalarını isterler!



Vedat Kuşaklı

k.vedat@windowslive.com