Ne kadar da acımasızca…ve küfür ederek…

Acaba piçliğinin altında ne yapıyor? Gerçekten de piç mi?

Britanya Adası’nın ilk kuzeyli kralına öldüğünde sevenleri ‘muhteşem fatih' sevmeyenleri de 'piç' dediler…Bugün ise ölüm yıl dönümü…9 Eylül…

Köle ticaretini yasakladı.

Şövalyeliği, mertliği ve cesareti İngiltere'ye getirdi. Siyasi cinayetleri yasakladı ve bu gelenek kendisinden sonra 250 yıl kadar daha devam etti…Ortaçağ karanlığına kadar.

'Hiç kimse ne yapmış olursa olsun diğer insan tarafından öldürülemez' der. Ayrıca İngiltere kanunlarında hala geçerli olan ‘ilk saldıranın suçlu kabul edilmesi’ kuralı da onun döneminden kalmadır. Çağdaş devletlerin hukuk sisteminde de yeri önemlidir.

Ayrıca okuduğunuz herhangi bir eserde veya seyrettiğiniz muhteşem bir BBC belgeselinde sürekli atıf yapılan birkaç cildlik ‘Domesday’ Kitabı?

Ülkenin vergi kaynaklarını tespite yönelik toplanan verilerin yer aldığı bir defterdir aslında, kendisinin emriyle hazırlanmıştır. Vergi toplamak amacıyla yapılmış olmasının ne önemi var… Verginin adil toplanma amacı da takdire şayandır…

Ama hala piç…

Fransız buluşu olan kale sistemini Britanya Adası’na taşıdı ve savunma sistemi geliştirdi. 500 civarında kale kendi zamanında inşa edildi. Londra Kulesi bunların en görkemli örneklerindendir…

Ülkenin en önemli manastırları bu dönemde yapıldı, sonra yeniden yapılmış olmaları bu dönemin kıymetini gölgeleyememiştir…Romanesque…Romanesk…

Daha uygar, medeni ve nazik oldukları söylenir Normandiyalıların lakin çalıp/vurup/kaçmak nasıl açıklanır bilemedim.

Normandiyalılar İngiliz toprağına 1066 yılında ayak basar, kumandan William isimli bir gayrimeşru düktür. İngiliz toprağında gözü olduğu söylenir ama o hakkı olduğunu düşünür. Anglo-Sakson kral Harald da aynı kanıdadır ve işte o zaman savaş…ve kazanan William olur.

O yıllarda Türk akıncılar yurtluk edinmek için Anadolu’nun kapılarını delmeye başlamışlardı…1071 Malazgirt Savaşı ile de o kapılar Türklere açıldı. İşte buna da benzetebilirsiniz ama sanırım zorlama olur ve tarihsel yakınlıktan öte bir benzerlik aramamalı. Yine de devamındaki yerleşme ve yayılma politikası, bırakılan izler, mimariye kadar oluşturulan değişim önemli ve heyecan vericidir.

Bu İngiliz tarihine yön veren güneyden gelen kuzeyli kral zaferinin hemen ardından Londra’ya yürür, Westminster Manastırı’nda taç giyer. Aynı yıl, en değerli gün, Noel günü…ancak tören hiç de barışçıl ve huşu içinde olmaz.

Kral taç giyme töreninde kutsanırken çıkan gürültüyü dışarıda nöbet tutan Normandiyalılar ihanet olarak algılar ve yangın çıkarır. İçerdekiler canlarını zor kurtarır veya yağmacılara katılır.

Tahta çıktıktan 3 ay sonra Fransa’ya dönen William İngiliz toprağında çok da kalmaz aslında. 19 kere at sırtında Avrupa’yı turlar…gücünü, krallığını, otoritesini sağlamlaştırmak?

Ölümü de tahta geçişi gibi olaylı olur…

1087'de attan düşer ve bağırsak kanamasından ölür...poposunu incitir yani…

Atından düştüğü yerde maiyetindekiler eşyalarını çalar ve kendisini çıplak surette bırakıp kaçarlar. Cesedinin konulduğu sandık da bedenine küçük gelir, şişmiş/şişman bedeni tabut kapağıyla bastırılınca kralın bağırsakalarından boşalan dışkıyı ortalığa fışkırtır. Cenaze törenine ise ortalığa yayılan dışkı kokusundan devam edemez.

Ama o hala Fatih Kral’dır ve bunu kimse değiştiremez. İşte o sebeple İngiliz diyarının Hastings şehri yakınındaki ismini savaşa adayan Battle Kasabası’na gidince kendinizi sanki İstanbul’un Fatih ilçesi, Topkapı Surları önünde gibi hissedersiniz. Nasıl mı?

Kahvehane isimlerinin 1066 olmasından, o kahvehanelerinin Wi-Fi şifrelerinin 1066 olmasından…Guillaume de Normandie’ye…gururla…1453 adeta…