İngiltere'nin, geçiş sürecinin 31 Aralık 2020'de sona ermesiyle Avrupa Birliğinden (AB) fiilen ayrılmasının 1. yılında, İngiliz halkı arasında anlaşmaya ilişkin görüş ayrılıkları sürüyor.

Haziran 2016'da yapılan AB referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Birlik'ten ayrılma kararı alan İngiltere, AB'den resmen 31 Ocak 2020'de ayrıldı.

Taraflar, 31 Aralık 2020'ye kadar geçiş süreci uyguladı ve bu sürede İngiltere, AB kurallarına bağlı kalmayı sürdürdü. Dolayısıyla bu süre zarfında halk Brexit'in etkilerini hissetmedi. Ancak 2021'in başlamasıyla beraber AB'den ayrılığın ne anlama geldiği çok daha iyi görüldü.

AB'den fiilen ayrılmanın 1. yılı öncesi İngiltere'de yapılan bir anket, her 10 seçmenden 6'sının, Brexit'in kötü gittiği ya da beklediğinden daha kötü gittiği görüşünde olduğunu ortaya koydu.

AA, geçiş sürecinin sona ermesinin ve AB'den fiilen ayrılığın başlamasının 1. yılında halka görüşlerini sordu. Brexit karşıtları ve destekçileri, anlaşmayla ilgili beklentilerini ve hayal kırıklıklarını AA'ya anlattı.

"KARAR FELAKET"

İngiltere parlamentosu karşısında Birlik yanlılarının her çarşamba düzenlediği protesto gösterisine katılan Silvia Zamperini, yozlaşmış ve faşist olarak nitelediği İngiliz hükümetine karşı gösteri düzenlediklerini belirtti.

Zamperini, İngiliz hükümetinin Brexit kararının "kesinlikle felaket" olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

"Aynı zamanda mülteci hareketinin kaybı da. Raflarda yiyecek bulamadınız, benzinle ilgili sorun vardı. Serbest dolaşım olmadığında bir sürü engeliniz var, o malları ithal etmekte sorun yaşıyorsunuz. Örneğin; tarlalardaki meyveleri toplamak, tırları sürmek gibi bir iş gücünüz yok çünkü bu işler, İngilizlerin yapmak istemediği vasıfsız işler. Sadece bunun bir felaket olduğunu düşünüyorum."

RUSYA DA MI İŞİN İÇİNDE?

Birlik yanlısı Wendy Nowak de Brexit savunucusu iktidardaki Muhafazakar Partinin açıkça yozlaştığını ve mevcut raporların, haklı olduklarını kanıtladığını iddia etti.

Nowak, "Muhafazakar Parti ile ilgili Rusya raporunu henüz görmedik. Rusya'nın (Brexit) referandumumuza dahil olduğu henüz açıklanmadı. Bu konuda çok fazla şey var ve bu birkaç yıl öncesine dayanıyor. Sonunda (Muhafazakar Parti) mahkemeye çıkacak." ifadelerini kullandı.

Brexit'in ardından AB ile İngiltere arasında sorunlardan Kuzey İrlanda Protokolü'ne de değinen Nowak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"(Hükümet) Hiçbir şey yapmıyor. Özellikle Kuzey İrlanda halkı için durumu daha da kötüleştirecek 16. maddeyi tetiklemeye çalışmakla, durumu daha da kötüleştirmeye çalışan duruşla bir şey yapmadıklarını gösterdi. (Kuzey İrlanda halkı) Protokol nedeniyle şu an bizim kadar acı çekmiyor. (Protokol bozulursa) İrlanda'da çok fazla huzursuzluğa neden olacak. Kuzey İrlanda Protokolü, kuzey ve güney İrlanda arasındaki ilişkileri kolaylaştırmak için. Hayırlı Cuma Anlaşması bozulursa, orada huzursuzluk olacak."

"ÜLKEYİ İKİYE BÖLDÜ"

Eşi Finlandiyalı olan Birlik yanlısı Paul Truim de Brexit'in serbest dolaşım hakkını elinden aldığını ve bu nedenle çeşitli zorluklar yaşadığını dile getirdi.

Truim, "Gerçekler çok açık. Bu Başbakan ve hükümeti, bu millet için çok yıkıcı ve incitici oldu. Sadece saçma davranmakla kalmadılar, saçma kararlar vermek de artık komik değil. Burada yazdıklarım bunlar. Sadece ülkeyi mahvediyor. Brexit, ülkeyi ikiye böldü. Ülkeyi kabile gibi yaptılar. Ne yazık ki devam ediyoruz ama ben durmayacağım asla durmayacağım." diye konuştu.

"Kendi kararlarımızı verebildiğimiz için memnunum"
Birlik karşıtı Suzan ise Brexit'in ardından milletvekillerinin sadece doğrudan halka karşı sorumlu olduğu bağımsız İngiltere'nin oluşumunu ve buna dahil olmaya çalışan başka bir kuruluşun olmamasını memnuniyetle karşıladığını dile getirdi.

Suzan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özgür bir ulus olduğumuz için kendi kararlarımızı verebildiğimiz için memnunum ve bu beni bu konuda iyi hissettiriyor. Yani bu benim için olumlu bir gelişme. Dünya sahnesine geri dönmek ve daha fazla bağlantı, daha iyi ticaret anlaşmaları yapmak bizim için harika bir fırsat ve bizim için doğru olduğunu düşündüğümüz şeyi yapmakta daha özgür olabiliriz."

"AB'yi kimin yöneteceğine halk değil, iş dünyası karar veriyor"
Eşi Brexit karşıtı olmasına rağmen kendisinin çok sıkı Brexit yanlısı olduğunu söyleyen Penny Laon da ülkesinin Birlik'ten ayrılmasını desteklemesinin nedeninin, demokratik olarak seçilmiş bir parlamentoya sahip olma inancı olduğunu vurguladı.

Laon, "Ancak Avrupa'da, Avrupa Parlamentosu'nda, Avrupa'yı kimin yöneteceğine demokratik bir seçimden çok iş dünyası ve sanayi tarafından karar verildi. Bu yüzden, temsil ettikleri insanlar tarafından seçilmeyen kişilerce İngiltere adına seçimlerin yapılmasını istemedim." dedi.

Birlik içerisinde çeşitli sorunların olduğuna işaret eden Laon, Kovid-19 salgını sürecinde AB’de aşılarla ilgili çok fazla problem yaşandığını ancak İngiliz hükümetinin aşılanma sürecinde ortaya koyduğu çaba ve aşının adil şekilde dağıtılmasından memnuniyet duyduğunu dile getirdi.

Laon, Brexit'in gelecekte iyi işleyeceğini umduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

"Demek istediğim; ticaret anlaşmaları ve bunun gibi çeşitli dezavantajlar olduğunu biliyorum ama her zaman İngiltere’nin o zamanlar ortak pazar olan şeye girdiğinde, bunun ticaret için olduğuna ve neredeyse tüm AB işine uyurgezer gibi gittiğimize inandım. Bu, daha çok demokratik bir Avrupa cumhuriyetiydi, evvela oy verdiğimiz şey bu değildi ve bence Brexit'ten sonra diğer ülkelerle gerçekten uygun ticaret anlaşmaları yapmaya geri döneceğiz. Bunun bizim için bir fayda sağlayacağını düşünüyorum."

İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya'dan oluşan Birleşik Krallık'ta, Haziran 2016'da yapılan AB referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı. Birleşik Krallık, AB'den resmen 31 Ocak 2020'de ayrılmıştı. Taraflar 31 Aralık 2020 tarihine kadar geçiş süreci uygulamış, bu sürede Birleşik Krallık AB kurallarına bağlı kalmayı sürdürmüştü.