Birleşik Krallık Başbakanı ve Muhafazakar Parti Genel Başkanı Theresa May 8 Haziran’da genel seçim çağrısı yaptı ve çağrıdan önce Kraliçeyi telefonla arayarak kendisini bilgilendirdi.Tek başına iktidarda olan bir başbakanın seçim çağrısı yapması bizde pek alışılmış bir durum değil. Başbakanın daha önce defalarca böyle bir çağrı yapmayacağını söylemiş olmasını da genel bir politikacı alışkanlığı olarak görüyor ve bir kenara bırakıyoruz.

Peki bu çağrıyı neden yaptı ve ne anlama geliyor?

Başbakanın bu çağrıyı yapmasına “snap election” deniyor. Herhangi bir tabandan çağrı gelmeden direkt başbakandan geliyor bu çağrı. İngiltere’nin ve başbakanın gündeminde iki önemli konu var; Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci ve İskoçya’nın bağımsızlık talebi. Başbakan bu seçimle her iki konuda da elini güçlendirmek istiyor. Tabii muhalefete göre kaldıramayacağı bir yükün altına girdi ve bundan kaçmaya çalışıyor.

May, eski Başbakan David Cameron’un istifasından sonra başbakan oldu. Herhangi bir seçim kazanmışlığı yok. Bu seçim hem kendi gücünü, hem de partisinin gücünü pekiştirmek için büyük bir fırsat. Cameron, Boris Johson liderliğinde bir grup Muhafazakar Partili AB’den ayrılma yönünde kampanya yaparken ekibiyle birlikte AB’de kalma yönünde çalışmış, fakat sonuç istediğinin aksine çıkmıştı. Kendisi de desteklemediği bir görüşün sonucunu yönetemeyeceğini söyleyerek başbakanlıktan, kendisi meclisteyken arkadaşlarının AB’den ayrılma çalışmalarını rahat yapamayacağını söyleyerek de milletvekilliğinden istifa etmişti. Bu arada, milletvekilleri milleti temsil ettikleri ve önemli bir görevleri olduğu için tamamen istifa edemiyorlar aslında. Milletvekillikleri düşüyor, fakat bunun yerine kendilerine başka bir kamu görevi veriliyor. Bu süre boyunca da bu kamu görevini yerine getiriyorlar.

Başbakan neden böyle bir karar verdi?

Elli gün sonrasına seçim tarihi veren başbakana göre bu parlamentonun çoğunluğu AB’den ayrılmayı desteklemeyen milletvekillerinden oluşuyor. Abdülhamid Han’ın dediği gibi “Yeni devir, yeni insanlarla yönetilir” kaidesince başbakan kendi ifadeleriyle, AB’den ayrılma sürecinde İngiltere’nin “kesin, kararlı ve güçlü bir liderliğe” ihtiyacı olduğunu söyleyerek bu seçime gitti. Demek ki yeni milletvekilleri arasında referandumda AB’den ayrılmayı istemeyenleri de görmek zor olacak.

Neden şimdi?

Son zamanlardaki ara bölgesel seçimlerde Muhafazakar Parti’nin galip gelmesi, anketlerde de önde görünmesi partisinin güçlendiğini gösterdi ve güçlüyken bu hamleyi yapmak istedi.

Normalde seçimler 7 Mayıs 2020’de olacaktı. Bu erken seçimlerin kabul edilmesi için meclisin üçte ikilik çoğunluğunun buna evet demesi gerekiyor. 650 sandalyeli mecliste May’in Muhafazakarlarının sandalye sayısı 330. Yeterli sayıya ulaşabilmesi için 104 milletvekilinin daha desteğine ihtiyacı var. Muhalefetteki İşçi Partisi de erken seçimi desteklediği için bu kararın geçme ihtimali yüksek. Gerçi bu tarihin onaylanması için bir yol daha var, seçim yasasını değiştirmek.

Ekonomi ne olacak?

Genel kaide güçlü ekonomilerin arkasında güçlü devletlerin ve hükümetlerin olması yönünde olduğu için başbakan bu seçimle ekonomik bir atak da planlıyor olabilir. Şu anda İngiltere’de iç pazarda durgunluk hissediliyor ve AB’den ayrılmayla ilgili endişeler var. Bu da devletin özellikle dış ticaretle ilgili birimlerini harekete geçirdi. İngiltere’yi dış ticaret için daha cazip hale getirmeye çalışıyorlar. Başbakan, daha güçlü bir şekilde gelirse ekonominin de bundan olumlu etkileneceğini, ekonomik gelişmelerin de AB’den ayrılmanın sosyal ve diğer etkilerinin hissedilmesini de azaltacağını düşünüyor olabilir. Erken seçim kararıyla şimdiden sterlin yükselmeye başladı bile.

8 Haziran’da ne olacağı hakkında çeşitli tahminler yapılabilir. Asıl hareket İşçi Partisi kazanırsa olacak. AB’den ayrılmak istemeyen İşçi Partisi kazanırsa AB’den ayrılış sürecini yönetmek zorunda kalacak. En az hasarla ayırmaya mı çalışırlar, yoksa AB için şanslarını tekrar mı denemek isterler zaman gösterecek.