Il Privilegi del Blanco

Bu ifadedir İngiliz Kraliçesi Camilla’nın tepeden tırnağa siyah giyinmesinin sebebi; ‘beyaz giyme ayrıcalığı’ diye bir kavrama ve geleneğe dayanarak.

Çünkü ancak Katolik Mezhebi mensubu kraliyet ailesine mensup bir kadın Papa’nın huzurunda beyaz renk giyinebilir. İngiltere ise 1530’lu yıllardan beri Protestan Mezhebinin yılmaz koruyucusu olduğu için, uzun süre Katolik olmak tehlikeli ve ibadeti de yasak kabul edildiği için ve kraliçe de protestan olduğu i.in bu ayrıcalığa haiz değildir.

Bir kadın kıyafetine ve rengine dikkat çekerek gelenekler ile yoğrulmuş dini ritüelleri açıklamak bence de şahanedir. Üstelik de kraliçenin koyu mavi renkli kıyafetli kralın yanında itidalini kaybetmeden durduğunu düşünürsek.

Bence çok tarihi bir an, ayrıntılar da geleneklerde, karşılıklı nefrette, devamında yumuşamada ve bir önceki kraliçeye yumuşak ve saygılı bir göndermede saklı.

Kraliçe Camilla geleneklere uygun bir surette siyah giyindi; kendisinden önce Papalık makamını ziyaret eden bir kadın, kraliçe ama aynı zamanda kilise başı olarak simsiyah giyinen II. Elizabeth gibi giyindi. Çünkü gelenekselleşen şeyler ve protokol bunu gerektiriyordu. Her iki kadında da renkli olan tek şey inci küpe ve kolyeleri idi ki bu da kraliyet kadınlarının ciddiyetine kıymeti bir eklemedir.

Kral hazretlerine gelirsek;

Kral II Charles’ın farklı rekorları var, bugün de bunlara bir tane daha ekledi. Diğerleri pek de konuşulmak istenmese de bu defaki bir enteresan. Tarih, din, dayatma, dehşet, güçler ayrılığı ve farklı mezhepler demek…

491 yıldır olmayan şey ona nasip oldu; Vatikan’da Papa hazretleri ile beraberce dua etti. Hem de Sistine Şapeli’nde ve hem de İngiliz Kilisesi başı olarak Pala 14. Leo ile.

1534 yılında atası, 22 kuşaktan dedesi 7. Henry kilise ile anlaşamayıp karşılıklı reddetmeler ile başladı her şey.

Biz Kral Henry ismini kadınları yoluyla magazinsel bir algı ile hatırlarız; Katharine, Anne, Jane, ikinci Anne, ikinci Catherine ve üçüncü Katharine ile erkek evlat derdinde biliriz onu ama o en büyük etkiyi 800 civarında manastır kapatarak yaptı. Kilisenin mülk ve gelirlerine el koydu, yeni ve aydın bir toplum oluşturma amacını açıkladı ama hiçbir sözünü tutmadı, kendisi zengin oldu, etrafındaki insanları ve lordları zenginleştirdi.

Bununla da kalmadı; 70 yılı aşkın süre Avrupa ile sanat dahil pek çok ilişki yok derecesine indi. Kültürel izolasyon olunca Rönesans Avrupa’yı kasıp kavururken İngiltere sahillerine yaklaşamadı bile. Sanat ve sanatçı kavramları da işçi olarak çalışan zenaatlarlıktan öteye gidemedi. Dışarıdan resim getirmek bile yasaktı çünkü onlar ve ressamları da Katolik dünyanın kalbinden geliyorlardı.

Henry ismi bir daha hiç bir krala verilmeyen isim demektir. Ne sebeple olduğunu düşünürsünüz? Saygıdan mı? Nefretten mi? diye sorarsanız farklı cevaplar alırsınız.

Bu 500 yıllık nefret ve düşmanlığın sona ermesi, karşılıklı uyum ve beraberlik olduğu için bu buluşma ve dua aynı zamanda toplum huzuru için de kıymetli.

Bizim de kafamızı meşgul eden, tarihte geriye götüren iki kilise başının buluşması duasında Papa 14. Leo ‘Ey göklerdeki babamız…yeri ve göğü yaratan. Bizi de bir araya getirdiğin için…’ diye bitirdi, ve kral hazretleri de ‘Amin!’ dedi.