Değişim, günümüz dünyasında belki de en sık duyduğumuz kavramlardan biri.
Kariyer yolculuklarında, kişisel gelişimde, liderlikte ya da teknolojik dönüşümlerde her şey “değişime uyum sağlamak” etrafında dönüyor. Ancak burada kritik bir ayrım yapmak gerekiyor: Değişim sadece dışarıda mı yaşanır, yoksa cildin altına işleyen, ruhsal dokularımıza kadar inen bir dönüşüm mümkün mü?
Bu sorunun yanıtı bizi “ikinci deri” metaforuna götürüyor. İkinci deri yalnızca bir uyumlanma değil, yeniden yapılanma, hücresel bir değişim anlamına geliyor. Tıpkı bazı hayvanların derilerini tamamen döküp yenilemesi gibi, bireylerin de kimliklerini, değerlerini ve inanç kalıplarını dönüştürmeleri gereken zamanlar geliyor.
Psikoloji literatüründe "yüzeysel değişim", bireylerin yalnızca dış dünyaya tepki vererek davranışlarını geçici olarak değiştirmesi anlamına gelir. Bu tip değişimler genellikle dışsal motivasyonlara dayanır: pozisyon değişikliği, performans baskısı, çevresel koşullar…
Ancak yapılan araştırmalar (örneğin Deci & Ryan, 1985 – Self-Determination Theory) gösteriyor ki, kalıcı dönüşüm ancak içsel motivasyonla, kişinin kendi değerleri ve anlam arayışıyla örtüştüğü noktada başlıyor. Yani hem davranışın hem de davranışı tetikleyen düşünce kalıplarının dönüşmesi gerekiyor.
Brené Brown’un “The Gifts of Imperfection” adlı çalışmasında vurguladığı gibi, derin değişim süreci kırılganlıkla başlıyor. Değişmek isteyen kişi önce mevcut halini dürüstçe görebilmeli, sonra da yeni bir benliği inşa etmeye hazır olmalı. Bu süreç, konfor alanının dışına çıkmayı, alışkanlıkların sorgulanmasını ve zaman zaman psikolojik olarak “soyunmayı” gerektiriyor.
Yani ikinci deri, eski kimliğin kabuklarını çatlatmadan oluşmuyor. Hatta bazı araştırmalarda (Mezirow, 1991 – Transformative Learning Theory), bireylerin yaşamlarındaki radikal değişimlerin genellikle bir kriz, çöküş ya da büyük bir içsel sorgulamayla başladığı görülüyor. Bu, kişinin yeni bir bakış açısı geliştirmesi için gerekli “tetikleyici deneyim” oluyor.
Bireysel değişimin ötesinde, organizasyonel bağlamda da benzer bir döngü işliyor. Yüzeysel değişimler —örneğin yeni bir yazılım, farklı bir ofis düzeni, politika güncellemeleri— kurum kültürünü sadece geçici olarak etkiliyor. Oysa kökten dönüşüm için, değerler, iletişim biçimleri, liderlik yaklaşımları ve hatta işe bakış şekli dönüşmeli.
Harvard Business Review’da yayımlanan bir analiz (Kegan & Lahey, 2016) bunu “gelişimsel organizasyonlar” başlığıyla ele alıyor. Bu tür organizasyonlar, çalışanlarının yalnızca performansını değil, kimliğini ve içsel kapasitesini de geliştirmeyi hedefliyor. İşte o zaman değişim bir “yama” olmaktan çıkıp, ikinci bir deriye dönüşüyor.
Bu derin dönüşüm her zaman konforlu değil. Aynı anda hem geçmişe veda etmek hem de geleceği kucaklamak sancılı olabilir. Fakat unutulmaması gereken şu: Kozadan çıkan kelebek için o dar, karanlık yapı bir engel değil; bir hazırlık alanıdır.
Ünlü psikolog Carl Rogers’ın da dediği gibi: “İlginçtir, olduğum gibi kabul ettiğimde, değişmeye başlarım.”
Gerçek dönüşüm, bir kabuk değiştirme değil; bir öz yenilemesidir. Bu süreçte hem görüntümüz hem de duygularımız, önceliklerimiz, insanlarla ilişkilerimiz yeniden şekillenir. Ve bazen, bu yenilenmenin en görünmeyen fakat en etkili kısmı içimizde sessizce ilerleyen değişimdir.
İkinci deri süreci bir karar anıyla başlamaz; farkındalıkla başlar. Şunları kendimize sormadan gerçek bir dönüşümden söz edemeyiz:
- Bu değişim benim değerlerime hizmet ediyor mu?
- Hâlâ aynı kişisel tanımların içinde miyim, yoksa onları geride bırakmanın zamanı geldi mi?
- Yaptığım şeyler beni ben yapan şeylerle ne kadar uyumlu?
- Bu değişim yalnızca rolümle mi ilgili, yoksa kimliğimle mi?
Bugünün dünyasında değişim yalnızca trendleri takip etmek değil, içsel bir yenilenme gerektiriyor. “İkinci deri” metaforu, bu süreci anlamak için güçlü bir yol sunuyor. Çünkü yalnızca dışımızı değiştirmek yetmiyor; asıl mesele, dönüşümün içimizdeki yankısını duyabilmek.
Bu nedenle gelin, değişimi bir hedef değil, bir süreç olarak görelim. İkinci derimizi kuşanırken, kendimize karşı dürüst, sabırlı ve cesur olalım. Çünkü gerçek gelişim, cildin altında başlar.
M.Efsun Yüksel Tunç
Eğitmen ve Yönetim Danışmanı
Yaşam ve Yönetici Koçu
efsun@indus.com.tr
https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/
@indusefsun
#değişim #dönüşüm #kişiselgelisim #liderlik #psikoloji #organizasyonelkültür #gelişim #farkındalık #motivasyon #özgüven #ikincideri #gelecek