Dünyanın bilgisine teknolojinin bize sunduğu imkanlarla artık telefonlardan ulaşabiliyoruz.

Basılı yayınların yerini alan teknoloji harikası akıllı telefon ve benzeri aygıtlar, kağıt kokusuyla aramıza soğuk bir mesafe koyduğunun farkındayız.

Artık eskisi kadar gazete tutkumuz kalmadı...

Çünkü hemen bütün gelişmeler bir dokunuş ötemizde.

Kitap da öyle... ‘E-Book’larla sembolik ücretler ödeyerek istediğimiz kitabı okuyabilme imkanına sahibiz.

Onun için hemen her yerde insanların gözü ellerindeki akıllı telefonların ekranında.

Bilgi ve gelişmelere anında ulaşmamızı sağladığı için, teknolojiye karşı durma reflekslerimiz kalmadı.

Gelişmelere karşı durmak da zaten anlamsız artık.

İster istemez alışacağız, alışıyoruz ve alıştık.

‘E-Kitap’la istediğimiz kitabı elimizdeki akıllı teknoloji araçları ile okumak mümkün olsa da, bazen yine kitaba dokunmayı, kağıt kokusunu özlemiyor değiliz hani...

Şahsen ben özlüyorum ve bu özlemimi gidermek için fırsat kolluyorum.

Çünkü, hayatımızın önemli bir parçası olan kitaplıkları, kütüphanelerin verdiği hazzı vermiyor ‘E-Kitap’lar.

Geçtiğimiz günlerde arka arkaya Türkiye’ye yaptığım iki seyahat, kitaplarla uzun süredir arama bir mesafe girdiğini farkettirdi bana.

İki seyahatte üç kitap bitirdiğimi söylersem ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak.

P.K. 546, İDEALİST BİR NESLİN HİKAYESİ

Okuduğum üç kitaptan biri, değerli dostum, kardeşim, gönüldaşım Mehmet Hayati Özkaya’nın, ‘P. K. 546’ oldu.

Sevgili Hayati’nin bizzat imzaladığı, “İdealist Bir neslin Hikayesi” kitabı, beni 30 yılı aşkın arkadaşlığımızın ötesine, gençlik yıllarıma götürdü yeniden.

Hani ‘Bir solukta okudum’ sözünde ifadesi bulan heyecanla gerçekten bir solukta okuduğum ‘P. K. 546’, bizim neslin ‘ateş çemberinden geçtiği' 1970’li yıllara götürmenin ötesinde, yoğun hayatın akışında unuttuklarımı film şeridi gibi yeniden hatırlattı yeniden.

Bugünkü nesillere anlatılması gerçekten ‘zor yılları’ özetliyor Hayati Özkaya kitapta.

‘Adana Kültür Derneği’ni kuran bir gurup idealist neslin, memleket sevgisi, vatan sevdası ve aile bağlarını; kendi ailesi özelinde hemen birçok ailenin dramlarını da anlatıyor.

Geçmişi çabuk unutan insanlara, “bakın bizim nesil bugünlere böyle geldi”yi, akıcı, edebi diliyle ve nefis uslubuyla aktarıyor.

Kitaba adını veren ‘P.K. 546’nın ayrıntılarını, kitaba mesafe koyanların alıp okumaları için burada yazmayacağım.

Ama şu kadarını belirteyim;

Sevgili Hayati Özkaya’nın sadece kendi ailesi içinde yaşanan dram bile, ne büyük fedakarlıklarla Türkiye’nin bugünlere geldiğini kayda geçirmiş oluyor.

Türkiye’nin bugün yaşadığı acıları, terör saldırılarını, anlayabilmek ve sağlıklı değerlendirmek isteyenlere,  Ötügen Yayınları’ndan çıkan ‘P. K. 546’da anlatılan hayatları bir defa daha okumalarını hararetle tavsiye ediyorum.

Kendisine hep ‘Hayati Hocam’ diye hitabettiğim dostum, kitapta sadece ‘İdealist Bir Nesli’ değil, Türkiye’nin geçtiği ‘ateş çemberi’ni de analiz etmemize klavuzluk ediyor.

Ve bir neslin yazılmayan hikayelerini, o yılların sıcaklığı ve tazeliği ile bizlere ulaştırıyor.

Zor bir hikayedir P.K. 546’da yazılanlar.

İyi ki yazmışsın sevgili dostum...

Yüreğine, kalemine, beynine sağlık.