“… Hayatım halka aittir… ve yaşadığım sürece bunun için yapabileceğim her şeyi yapmak benim için bir ayrıcalıktır… Hayat benim için kısa ömürlü bir mum değildir. Muhteşem bir meşaledir ve onu gelecek nesillere teslim etmeden önce olabildiğince parlak yakmak istiyorum” dedi ve öldü. 2 Kasım 1950 yılında bahçesindeki erik ağacını budarken ağaçtan düşerek yaşlılığa bağlı diğer sebeplerle…94 yaşında. İngiltere’nin en zeki adamı…bir İrlandalı.

George Bernard Shaw denemeleri, hicivli eleştirileri, nükteli edebiyat yazıları ve siyasetle ilgili görüşleriyle yaşadığı dönemin ilerisinde kabul edilir. Fakirlik, savaş, feminizm, bağnazlık gibi konularda yazar daha ziyade. Düzenli alışkanlıklar adamının nükteli, sosyal ve politik vurguları bugün dahi etkisini sürdürüyor.

Reform yanlısı bir sosyalist olarak kabul edilir. İlk eserlerini hiç yayınlatamadı.

‘’Sir’’ unvanı için "George Bernard Shaw olmak benim için yeterli bir onurdur'’ dedi. Nobel ödülü için de 'Bu ödül başıma bela oldu. 1925’te hiçbir şey yazmadım. Belki de ödülü ondan vermişlerdir.’ diye yakındı.

Bazı eserleri okul kitaplarına alınmak istenince ‘eserlerim işkence amaçlı yazılmamıştır’ dedi ve reddetti.

Ün yapmış eserlerinin Türkçe’ye Cevat Şakir Kabaağaçlı, Reşat Nuri Güntekin, Hamit Dereli tarafından kazandırılması kazanç olmalıdır bizler için!

İnsan/Üstüninsan okunmalı, Bir Kadın Yarattım (Pygmalion) izlenmelidir kanaatimce!

Benim Tatlı Meleğim’i (My Fair Lady) farkında olmadan çok seyrettik ama müzikali (Audrey Hepburn, Rex Harrison) daha bir orijinalini yansıtır.

Tabii…Bernard Shaw ve ölüm yıl dönümünü hemen gezmekten keyif alacağınız küçük bir köye da bağlamak isterim. Her ne kadar daha çok 20. yüzyılın entellektüel ve sanat çekim merkezi olan Londra’nın Bloomsbury mahallesi ve bohem bir yaşam tarzını benimseyen entellektüellerinin, yazar ve orta gelir grubu mensuplarının yaşadığı ve ‘Bloomsbury topluluğu’ ile anılsa da…

Shaw yaşamının olgunluk evresini St. Albans yakınlarındaki Ayot St. Lawrence köyünde evinin bahçesinde sürekli güneşe doğru dönen kulübede yazarak, ağaç budayarak ve hicvederek geçirir. Konforsuz ve yalın bir tarzda…sigara ve alkolden uzakta. Kendisinin huysuz ve herşeyi eleştiren biri olduğuna, yalın hayattan hoşlandığına, yazarken bahçeden ilham aldığına ve garip huyları olduğuna bakmayın. Bu tip yalın ve edebiyatı bol bir kırsal yaşam peşinde koşmuyor mu pek çok üst gelir grubu mensubu?

Evi bugün müzedir, Londra’dan veya Luton Havaalanı’ndan çok kolay ulaşılabilir. Haritanıza ‘Shaw Corner’ yazınca sizi İngiltere’nin en güzel köylerinden birine çıkaracaktır. National Trust tarafından işletilmektedir.

Shaw’ın evinde ve civardaki diğer evler etrafında dolanırken değişimin güzel ama tahrip etmeden de mümkün olabileceğini aklınızdan geçirirsiniz diye düşünüyorum. Bu noktada ülkemizdeki bozulmayı düşünerek biraz da iç geçirebilirsiniz. Ama etrafta çok güzel kahvehaneler var. Bir tanesine gidin derim. Çok da güler yüzle karşılanacaksınız.

İnsanları düşünmeye sevk eden bu kadın hakları savunucusunun eserlerini hararetle tavsiye ederim.

Veya…

Şakir Eczacıbaşı tarafından kaleme alınan ‘’Bernard Shaw: Gülen Düşünceler’’ isimli eser Remzi Kitabevi tarafından 2010 yılında çıktı. Diğer hepsine vakti olmayanlara…Kasım okuma ayı işte!