Hadi, bu onur Trump’ın olsun

Kardeş ülke Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşması nihayet imzalandı.

ABD’nin yüksek egolu Başkanı Donald Trump da bu barış anlaşmasının mimarıymışçasına bir paye almış gibi görünüyor.

Elbette, günümüz dünyasının baş sömürücüsü ABD’nin, maddî karşılığını almadan, kimsenin kimseye selam vermesine bile eyvallah demeyeceğini biliyoruz.

Trump’ın, Azerbaycan-Ermenistan Barış Anlaşması üzeriden, nefsini tatmin edecek bir karşılık beklediği de sır değil. Nitekim hem İlham Aliyev, hem de Nikol Paşinyan, kendisini Nobel Barış Ödülü’ne aday göstereceklerini beyan ettiler.

Trump’ın, muhtemelen önceden üzerinde çalışılıp kararlaştırılmış bu adaylık için, “Bana yedirmezler, ama yine de yan cebime koyun…” diye yorumlanabilecek bir tepki verdiği de dikkatlerden kaçmadı.

Meselenin özüne gelirsek…

Can Azerbaycan’ımızın kahraman ordusu; Rusya ve Avrupa ülkelerinin ikiyüzlü siyaseti yüzünden 30 yıl boyunca Ermeni işgali altında kalan Karabağ ve çevresindeki öz topraklarını, 2020’deki büyük mücadelesiyle kurtardı.

Sağlanan ateşkesin gereklerini yerine getirmede direnen Karabağ’daki Ermeni çeteciler ile Ermenistan ordusunun hizalanması için de 2023’te 24 saatlik bir yıldırım harekâtı gerçekleştiren Azerbaycan, Karabağ’daki haklarını bileğinin hakkıyla söke söke aldı.

TRUMP NİYE MİRASÇI?

Elbette kardeş Azerbaycan, Karabağ’ı işgalden kurtarırken, en büyük siyasî ve askerî desteği, doğal olarak Türkiye’den gördü.

Erzurumlu hakyemez garibanın, köpeği Karabaş’a hediye ettiği sürüye çökmek isteyen paragöz kadıya sorduğu; “İyi de kadı efendi, sen bizim Karabaş köpeğin nesi oluyorsun ki onun mirası sana düşüyor?” sorusunu, ABD Başkanı Trump’a sormanın yeri tam da burası…

Acaba Trump, Karabağ’ın özgürlüğüne kavuşması için ne yaptı ki, sağlanan barış anlaşmasının ‘banisi’ gibi davranıyor?

Galiba ‘Orman Kanunu’nun ilgili maddesi, bu işe ‘aslan payı’ diyor. Belki de mevzu, ‘uluslararası zeminlerde güçlü olan haklıdır’ ilkesine gidiyor.

Her neyse… Biz Başkan Trump’un, hiç de müdahil olmadığı bir meseleden dolayı onur kazanmasını sorun yapacak değiliz.

Kaldı ki, tarafların Trump’a atfettikleri onur payesi, çok da karşılıksız sayılmaz. Yani Trump ve ABD’nin bu mevzuya katkısını, Mecelle tabiriyle, “Etrafını cami, ağyarını mani kılmak…” diye özetleyebiliriz?

Neyi kastediyoruz?

TARAFLARIN DURUŞU

Şöyle özetleyelim:

Hem şerrinden korunmak, hem de ABD’nin de menfaat sağlaması hasebiyle, Kafkaslarda kalıcı barışı ve açılacak Zengezur Koridoru’nu emniyete almak…

Mevzuyu biraz daha açalım:

Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye, Kafkaslarda barış, huzur, güvene dayalı ticaret, iyi ilişkiler ve karşılıklı toprak bütünlüğüne saygı istiyor.

Fakat 200 senedir bölgeye burnunu sokan Batılı emperyalistlerin yanısıra Rusya ve İran da Kafkas ülkelerini rahat bırakmıyor.

Türkiye ile Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetlerini, İran’ın tasallutundan kurtulmuş olarak birbirine bağlayacak olan Zengezur Koridoru, tarihî öneme sahip bir adımdır.

Avrupa; Çin ve diğer Doğu ülkeleriyle olan ticareti kolaylaştıracağı gerçeğine rağmen, Türkiye ile Türk Dünyasını sağlam bağlarla bağlayacak olan bu koridoru pek de içine sindiremiyor.

Rusya, hem Türk Dünyası’nın birliğini kendi geleceği için tehdit olarak algılıyor, hem de tarihî ticaret yolunun Kuzey rotasını kaybetmek istemiyor. Zengezur Koridoru’na karşı değilmiş izlenimi verse de, aslında bu projeye karşı.

İran, Zengezur işine de Türk Dünyası’nın birbirine bağlanmasına da kökten karşı. 30 yıl boyunca devam eden Karabağ meselesinde ve bu uğurda yapılan savaşlarda, İran açıkça Ermenistan’ın yanında yer aldı.

Türkiye’ye karşı ‘düşman kardeş’ tavrı sergilemeyi bir devlet politikası haline getiren İran, Zengezur’u engellemek için her yolu denedi.

İHTİYAÇ DUYULAN ‘DENGE’

Neticede ABD’nin tüccar Başkanı Trump, Kafkasya Barışı ve Zengezur Koridoru mevzusunda bir ‘iş fırsatı’ olduğunu keşfetti. Ve ‘keşiş payını’ istedi, aldı.

ABD’nin Kafkasya’da barışa ve Zengezur’a müdahil olması, bir yönüyle kendisine haksız kazanç sağlıyor gibi görünse de, bölgenin başının selameti için ‘denge unsuru’ olacağı da biliniyor.

Yani ABD’nin Kafkaslardan ve Zengezur Koridoru’ndan sağlayacağı menfaat, aynı zamanda bölgenin Avrupa, Rusya ve İran şerrinden korunması için de bir sigorta anlamı taşıyacaktır.

Muhtemelen Türk Diplomasisi, meselenin bu yönünü dikkate alarak, ABD’nin de mevzuya eklemlenmesine itiraz etmedi.

Elbette Azerbaycan ile Ermenistan arasında sağlanan ve ABD’nin de bir bakıma ‘kefil’ olduğu barış anlaşması, yalnızca maddî değerler üretmekle kalmayacak.

Mesela, ABD himayesinde sağlanan barış anlaşması, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ı iç politikada rahatlatırken; Ermeni Diasporasının bu ülke üzerindeki tahakkümünü de kıracaktır.

KAZANÇLI ÇIKACAĞIZ

Neticede Ermenistan’ın, Anayasasına bile derç ettiği ‘sözde soykırım’ ve Türkiye’den toprak talebi gibi hususlar, bundan böyle geçerliliğini büyük ölçüde kaybedecek.

Her yıl 24 Nisan’da ABD Başkanının ‘Soykırım’ ifadesini kullanıp kullanmayacağı noktasına odaklanan moral baskı da artık önemsizleşecek.

ABD tarafından, Çin’e ekonomik kuşatma yapma hevesiyle karşı çıkılan yeni İpekyolu (Kuşak ve Yol) Projesinin hayata geçmesi, Hindistan-Suudi Arabistan-İsrail üzerinden gündeme getirilen ucube ticaret yolu projesini de muhtemelen gündemden düşürecektir.

İran’ın devredışı kalacağı bu yeni Doğu-Batı koridoru, Türkiye’nin Irak’la birlikte hayata geçirmeye çalıştığı, Basra Körfezi-Türkiye arasındaki Refah Yolu Projesi’ni de kolaylaştıracaktır.

Hâsılı kelam, ABD ve Trump, taş atıp kolları yorulmadan bir menfaat elde etmiş olsa da Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan başta olmak üzere, Kafkasya ülkelerinin bu barıştan hayli kazançlı çıkacağını gözden kaçırmayalım.