Başbakanlık, bakanlıklar ile bağlı kuruluşlar ve yüksek yargı organlarında irticai kesimle ilgisi olduğu iddia edilen toplam 2 bin 639 kişi hakkında fişle işlemi yapılmış. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli din adamlarının bile 'irticacı' diye kayıt altına alındığı raporda, trafik kazasında hayatını kaybeden merhum Vali Recep Yazıcıoğlu da 'Genel İslamcı' diye fişlenenler arasında bulunuyor.

Yarın piyasaya çıkacak olan "Belgeleriyle 28 Şubat'ın Çözülen Kodları" adlı kitapta, döneme ilişkin dikkat çekici bilgiler yer alıyor. Gazeteci Aslan Değirmenci'nin kaleme aldığı ve Çıra Yayınları'ndan çıkan kitapta, 28 Şubat döneminde MİT tarafından devlet kurumlarında çalışanlara yönelik yapılan fişlemelerin belgeleri bulunuyor. MİT Müsteşarlığı'nca hazırlanan 'İrticai Kadrolaşma' dosyasının 10 Şubat 2000 tarihinde başkana elden teslim edildiği yazıyor. Dosyada, "Ek 1'de devlet kurumlarındaki irticai kadrolaşmanın kurumlara göre dağılımı, Ek 2'de devlet kurumlarında görev yapan ve irticai çevrelerle iltisaklı şahısların isim listeleri yer alıyor.

"Başbakanlık, bakanlıklar ve bağlı kuruluşlar ile yüksek yargı organlarında görevli olup, irticai kesimde yer alan gruplarla ilişkileri bulunduğu yönünde haklarında bilgi intikal eden şahıslardan bu konumlarını muhafaza eden 2639 kişi belirlenmiştir." deniyor ve bu şahısların bakanlıklara göre dağılımı veriliyor.

Raporda, Milli Savunma, Dışişleri, turizm bakanlıkları ile ismine yer verilmeyen diğer devlet bakanlıkları ve bağlı kuruluşlarındaki personel hakkında bilgiye rastlanmadığı ifade ediliyor. Şahısların isim, görev yeri ve ünvanı, tandansı ile haklarında intikal eden son bilgi tarihini havi ayrıntılı dökümlerinin ise bakanlıklar ve bağlı kuruluşlar kapsamında tasnif edildiği belirtiliyor. Bilgilerin kaynaklarından yansıdığı ölçüde elde edildiğinin vurgulandığı raporda, fişlenen isimlerin durumlarının günümüzde farklılık göstereceği kaydediliyor.

'İrticai kadrolaşma' başlığı ile raporda yerini alan fişlemeler incelendiğinde, başbakanlık personelinden üniversitelerde görev yapan akademisyenlere, polislerden banka çalışanlarına kadar 'dindar' oldukları için kayıt altına alındığı görülüyor. MİT'in raporunda kamu görevlileri "Milli Görüşçü", "Nakşibendi", "Nurcu", "F.Gülen Grubu Nurcu", "Yeryüzü Grubu", "Kadiri", "Süleymancı", "Haznevi", "Hizbullah İlim Grubu", "Uşşaki", "Şura Grubu", "Halveti", "Acz-i Mendi", "Yeni Asya Grubu", "Bahai", "Genel İslamcı", "Radikal İslamcı", "Menzil", "Müslüman Gençlik", "Dünya Kardeşlik Birliği", "Vahdet Grubu", "Şura Grubu" ve "Mazlumder" üyesi şeklinde fişlenmiş.

DİYANET MENSUPLARI 'İRTİCACI' DİYE FİŞLENMİŞ

MİT, Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı Mehmet Doğan'ı, RTÜK üyesi iken eski Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu'yu ise Sağlık Bakanlığı'nda çalıştığı dönemde 'Milli Görüşçü' diye kayıt altına almış. Çizelge haline getirilen fişlemeler ile hangi kurumda ne kadar 'irticacı' olduğu rakamlar ile belirtiliyor. Raporda dikkat çekici bir unsur ise Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli din adamlarının bile 'irticacı' diye kayıt altına alınmış olmadı. 'Gizli' ibareli raporda, 288 müftü ve imam fişlenmiş. RTÜK üyeleri de kayıt altına girenler arasında.

"MELİH GÖKÇEK İLE İLTİSAKLI"

MİT'in fişledikleri arasında, Adalet Bakanlığı'nın personeli ve kurumları da bulunuyor. Dönemin İzmir DGM Başsavcısı Abdulkadir Abacı'nın, "M.Gökçek ile iltisaklı" şeklinde fişlendiği ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığı'nda da personel, valiler, vali yardımcıları, kaymakamlar ile Emniyet Genel Müdürlüğü personeli tek tek fişlenmiş. Kamuoyunda 'Süper Vali' olarak anılan merhum Recep Yazıcıoğlu da 'Genel İslamcı' diye fişlenmiş. Şu an Bursa Valisi olan ancak o dönem Şanlıurfa Valisi olan Şahabettin Harput ise 'Genel İslamcı' şeklinde fişleme altına alınmış. Emniyet personelinden ise 107 kişi hakkında fişleme işlemi gerçekleştirilmiş.

"ISLAK İMZALI BELGELERİ 28 ŞUBAT'I SORUŞTURAN SAVCIYA VERECEĞİZ"

Kitabı yazan gazeteci-yazar Aslan Değirmenci, yıllardır konuşulan ama bir türlü belgelenemeyen fişlemeleri gördüğünde şok olduğunu söylüyor. İnsanların, inanç değerlerine göre yaşamlarına göre tek tek kamplara bölünmesinin büyük bir skandal olduğunu vurgulayan Değirmenci, MİT'in asli görevinin içerde ve dışarda tehdit algılamasını tespit edip önlem almak iken kendi halkını düşman olarak algılayarak fişlemesinin manidar olduğunu ifade etti.

28 Şubat sürecinde sadece askeri cuntanın değil MİT, Emniyet ve bazı sivil toplum örgütlerinin de darbe için birlikte hareket ettiğinin ortaya çıktığını savunan Değirmenci, "Yeri gelmiş, muhabir gibi çalışmışlar, yeri gelmiş, apoletleriyle medyayı yönetmişler. Cuntacılara sorulacak soruları bile medyaya paslayarak kendilerine sordurulmasını sağlamışlar. Yaptıkları brifinglerle 28 Şubat sürecinde hayati öneme sahip olan davaların kararlarını mahkemede değil karargahlarda vermişler. Genelkurmay, TSK içindeki dindar subayları takibini sağlamak için, kendi içerisinde ajan bir birim oluşturmuş. O dönem Türkiye'de şiddet olayları tavan yapmışken, kendi askerini takip ettirerek enerjisini tüketmiştir. Devam eden 28 Şubat soruşturması sonuna kadar gidilirse TSK, medya, MİT ve dönemin emniyet yetkilileri arasındaki derin ilişki deşifre olacağı gibi ülke dışındaki gizli istihbarat servisleriyle halkın çıkarına olmayan birlikte yaptıkları operasyonlarda deşifre olacaktır." dedi.

Ellerindeki belgeleri, 28 Şubat soruşturmasını yürüten savcıya da sunacaklarını dile getiren Değirmenci, savcının istemesi halinde ise ıslak imzalı belgeleri de vereceklerini açıkladı.

28 Şubat kararlarının, aslında Encümen-i Daniş tarafından çok önceden alındığını savunan Değirmenci, Encümen-i Daniş bu kararları ordu içerisindeki cuntacı ekibe sunarak, kararların Milli Güvenlik Kurulu'nda alınmasını sağladıklarını ileri sürdü.

(Cihan)