Tartışma Ewoud Butter’in istatistiki bilgilerden oluşan bir bilgi testiyle başladı. Sorulara verilen cevaplardan bir çok kişinin gerek Müslümanlar gerekse islamofobi hakkındaki bilgilerinin gerçek verilerle örtüşmediği anlaşıldı.

Merkezi Istatistik Bürosu (CBS) verilerine göre Hollanda’da kendilerini Müslüman olarak nitelendiren 660.000 yetişkin yaşamaktadır. Bir başka veriye göre, Müslümanlar internet ortamlarında gündelik olarak ayrımcılağa maruz kaldıkları halde 2014 yılında İnternette Ayrımcılığı Şikayet (MIND) Bürosuna yapılan 305 müracaatın sadece küçük bir kısmı Müslümanlar tarafından yapılmıştir. Yine internet ortamlarında ayrımcılıkla ilgili bir başka büronun (MDI) verilerine göre yapılan 1117 şikayetin sadece 219’u Müslümanlar tarafından yapılmıştır. Bu verilerí gerek Ewoud Butter gerekse Tunahan Kuzu buz dağının sadece görünen kısmı olarak nitelendirmektedirler. 

Ewoud Butter, 2013 yılına ait Sosyal Kültürel Plan Bürosu (SCP) verilerine göre Hollanda’da yaşayan Müslümanların % 65’inin ayrımcılığa uğradığı hissini taşıdıkları belirtti. İstatistiklerde öne çıkan bir başka husus ise özellikle Müslüman kadınların gerek fiziki gerekse sözlü şiddete maruz kaldıklarıydı. Şikayet sayısı ile gerçekler arasındaki büyük farkın, hem Ewoud Butter, hem katılımcılar hem de misafir konuşmacı Tunahan Kuzu’ya göre insanların şikayetlerinin bir sonuç vermeyeceği kanaatinde olduklarından kaynaklanmaktadır. Mesele kanunların yaptırım gücünden ziyade şikayetlerin daha ilk aşamada elenip işleme konmamasındadır fikri gerek katılımcılar gerekse katılımcılar arasından bulunan hukukçular tarafından teyit edildi.  

Hollanda Parlamentosu Temsilciler Meclisi üyesi Tunahan Kuzu konuşmasına, islamofobi ve Müslümanlara karşı nefret söylemiyle ilgili farklı tanımlamaların olduğunu, ancak bütün bu farklı tanımlamalarda öne çıkan ortak noktanın, islamofobinin Müslümanlara karşı olumsuz tavır ve hisler olduğunu ifade ederek başladı. Kuzu bu kavramların tanımından ziyade onların sosyal ve politik etkilerine işaret etmek istediğini belirtip bir takım istatistiki bilgileri katılımcılarla paylaştı. Kuzu’nun paylaştığı verilere göre Hollanda toplumunun % 55’i İslam ülkelerinden göç istememektedir. Yine halkın % 72’si terör eylemleriyle Müslümanları ilişkilendirirken, % 68 Hollanda’da çok fazla Müslüman olduğu fikrine sahiptir. Yine halkın % 63’ü yeni camii inşasına da karşıdır. Kuzu’ya göre islamofobi Müslümanlara karşı nefrete yol açtığı an ciddi boyutlara ulaşmış demektir ve günümüzde de bu artık bilinen bir gerçektir. Bu nefret aynı zamanda ve özellikle Müslüman kadınlara yönelik olmak üzere kamuya açık alanlarda hem sözlü hem de fiziksel şiddete de sebep olmaktadır. Bir takım verilere göre bundan camiler de büyük ölçüde nasibini almaktadır. Kuzu’ya göre, eğer nefret mağdurlarına yönelik yeterli bilgilendirme olmazsa ve hukuki yaptırımlar da etkin hale getirilmezse bunun önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır.   

Tunahan Kuzu, her terör eylemi sonrası İslama karşı nefret söyleminin şiddetlendiğini ve bunun da Müslümanlara yönelik gerek sözlü gerekse fiziksel şiddete yol açtığını söyledi. Kuzu’ya göre kamuya açık alanlarda şiddete maruz kalanlara karşı çevredekilerin kayıtsız olması kaygı verici bir gelişmedir. Yine her terör eylemi sonrası eylemlerle hiç alakası olmayanlardan kolektif bir tavır beklendiğini belirten Kuzu, bu durumun hem Müslümanları rahatsız ettiğini hem de onlara karşı bir haksızlık olduğunu söyledi.

Tunahan Kuzu, gelinen noktada siyaset ve siyasetçilerin rolünün büyük olduğunu ve siyasetçilerin islamofobie kavramını ağızlarına almaktan imtina ettiklerini söylerken, özellikle PVV ve VVD’li politikacıların İslam hakkında en olumsuz tavrı takındıklarını iddia etti. Kuzu’ya göre aşırı sağ islamofobiyi besleyen kaynak olmakla beraber, siyasi rant uğruna yaptıkları yalan yanlış söylemlerle toplumda bölünmeye de sebep olmaktadırlar.

Arnhem Belediye Meclisi üyesi Dr. Kürşat Bal tarih boyunca Doğu ile Batı arasındaki çatışmaları ve onların arka planlarını anlatarak başladığı konuşmasında her dönemin bir çatışması olduğunu ve şimdi de Batı ile İslam çatışması yaratılmak istendiğini belirtti. Aslında sırada Batı ile Uzak Doğu/Çin çatışması olduğu, ancak Batının petrol çıkarları, Batıdaki aşırı sağın siyasi çıkarları ve Doğundaki Batı karşıtlığı ve bir takım dini çıkarlar gibi sebeplerden dolayı Batı ile İslam arasında bir çatışma zemini olduğu algısının oluşturulduğunu iddia eden Bal, terör eylemleri ve farklı grupların manipülasyonlarının bu durumu daha da pekiştirdiğini söyledi. Bal’a göre fanatikler oyunu oynarken büyük çoğunluk sessizliğe bürünmüştür. Şayet mevcut duruma karşı bir şeyler yapmak istiyorsak, gündemi belirleyen olumsuz aktörlerden kurtulmamız gerekir diyen Bal, barışçıl, güvenli ve müreffeh bir dünya için harekete geçilmesi, organize olunması, Müslim ve gayrı müslim herkesle işbirliği yapılması, karşılıklı tanışılması ve karşılıklı güvenin artırılması, bunun dışarıya yansıtılması ve en önemlisi de birbirimize olan inancın gösterilmesi gerekir dedi. Bal’a göre, kalpleri kazanmak için çaba sarf edilmeli ve bu arada da daha kötü günlere de hazırlıklı olunmalıdır.

Konuşmacılardan sonra katılımcıların da dahil olduğu tartışmada özellikle şu hususlar öne çıktı:

İslamofobi ve Müslümanlara karşı şiddet söylemi konusunda:

  • Kanunlar yeterince uygulanmamaktadır;
  • Şikayetler yeterli ciddiyetle işleme konulmamaktadır;
  • Çifte standart söz konusudur (antisemitizme karşı hemen tedbir alınırken islamofobi görmezden gelinmektedir);
  • Kamuoyu doğru bilgilendirilmemektedir;
  • Türklerin yeterince aktif olmadıkları gözlemlenmektedir;
  • Irkçı ve islamofobik söylemlerin kanıksandığı gözlemlenmektedir;
  • Siyasetçilerin ya körükleyici ya da pasif olduğu gözlemlenmektedir;
  • Nefret söylemi ve buna bağlı olarak da sözlü ve fiziksel şiddetin arttığı gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak da bütün bu tespitlerin kaygılanmak için yeterli sebep olduğu ve artık kabuğumuzdan çıkıp etkin mücadele etme zamanının geldiği fikri gerek konuşmalar gerekse katılımcılar tarafından ifade edildi.