Çocuklarımdan biri 15 yaşında bir ergen erkek, öteki ise 12 yaşında, “o ergense ben ondan daha ergen” diyen kız.

 

Beklentilerin şimşekler şeklinde çarpıştığı o dönem.

“büyümek istiyorum” diyen bir gurup,

“durdurun dünyayı, bu kadar hızlı büyümesinler” diyen bir başka gruba karşı çatışıyor.

Gözyaşı, kahkaha, kızgınlık, sevinç, ukalalık, topukları yere vurarak mekanı terk etme, hiç birşeyi beğenmeme… bir duygu fırtınası var evimizde. Zaten bu kadar aksiyon bünyeye aykırı olduğu için çok zor geçiyor ve hayatın iz bırakan en önemli dönemi oluyor.

 

Tüm bunlara sadece seyirci, zaman zaman da desteksiniz. Kimi zaman çaresizsiniz, çoğu zaman bilgisiz.

 

Okuyan bir insanım, ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, o okuduklarımız, buzdağının görünen kısmı imiş. Ergenlik okunmaz yaşanırmış.

 

Komedi ama aynı zamanda dram, belgesel içerikli ancak korku emareleri de taşıyan uzun bir filmmiş.

 

Öte yandan, aynı anda birçok farklı boyutu yaşayan çocuklarla çalışıyorum  Özel çocukların öğretmeniyim.

Siz otistik deyin, farklı deyin, Down sendromlu, İndigo, ADHD deyin, onlara bu okulda sadece özel deniyor.

8 yaşından 16 yaşına kadar, ayrı ayrı dünyaları içinde, beraber yaşıyorlar.

Onların da ders kitapları, çantaları, ödevleri var. Yaramazlıkları, şakaları var.

 

O kadar ki, kendi durumları, aralarında günün esprisi olmuş.

-Senin neyin var?

-Otistiğim ben…

-Hadi yaa, ben de...

 

Öğle tatillerinde kıran kırana futbol oynuyorlar, hangi takımı tuttuğumu merak ediyorlar, söylüyorum, beğenmiyorlar.

Kızlar popular müziği takip ediyor, dedikodu yapıyor.

Çıkışta büyük olanlar bisikletle veya otobüsle evlerine dönüyor,

Küçükleri anneleri alıyor.

İşte, “yok birbirimizden farkımız”.

Görünürde herşey aynı.

Ergenler olarak bedenleri kusursuz bir şekilde gelişiyor. Ama çok özel olmalarına rağmen dünya düzeninde doğdukları için, hayata zaten zorluklarla başlıyorlar.

 

Anne babalarının onlar için dileyebilecekleri en güzel gelecek, “kendi başına yaşayacak seviyeye gelebilmeleri”

 

Bizim evlatlarımızdan beklediklerimizin yanında az gibi görünse de, gerçekleşmesi en zor olan gelecek beklentisi bu.

 

Farklılıklar güzeldir, insana renk katar, izin verirseniz mutluluk verir, öğretir. Farklılıklardan çekinmek ise sadece korkaklıktır.

 

Farklılıkları sevmeyi değil de, saymayı öğrendiğimiz gün, “artık mutluyuz” diyebiliriz.

 

Rengarenk mutlu bir hafta olsun.