Şehirlerin de maskeleri düşer. Bazen altından ümit doğar bazen karanlık.

Tüm dünya son birkaç aydır Covid-19 denen sırtlanın pençesinde çırpınırken, ben ise Türkiye ve İngiltere başta olmak üzere dünyadaki tüm gelişmeleri detaylı bir şekilde günlüğüme aktarmakla meşgulüm. Aynı zamanda da bir yazar olarak, dünya çapında böylesine ciddi bir sürecin karantina denen on dört günlük aşamasını deneyimlemenin heyecanı içindeyim.

Bugün karantinada dördüncü günümüz. Bir üniversite yurdunun, otel odası konforunda hazırlanan ve arka taraftaki doğa manzarasına bakan odasında kalıyoruz eşimle birlikte. Doğruyu söylemek gerekirse bir an önce İstanbul’da annemle birlikte olabilmek için karantina süreci veya kalacağım yerin şartları falan beni zerre kadar ilgilendirmiyordu. Benim için önemli olan tek şey bir an önce evime gelebilmekti. Ben bu kadar önemsemiyorken bir de dört dörtlük diyebileceğim bir hizmet alınca tam bir bayram havası yaşandı diyebilirim.

Sürecimiz nasıl mı başladı? Öncelikle Büyükelçiliğin Facebook sayfasını takip ediyorken bir paylaşım yaptılar; “yurda dönmek isteyen vatandaşların aşağıdaki formu doldurmaları gerekmektedir.” Hemen doldurduk ve e-mail olarak gönderdik. Aynı günün akşam saatlerinde, biletimizi gönderecekleri kod ile THY’dan almamız gerektiğini bildiren bir e-mail aldık. Ertesi gün biletlerimizi satın aldık ve bir sonraki gün Heathrow havaalanında neredeyse hiç beklemeden kendimizi uçakta kemerimizi bağlarken bulduk.

THY kabin ekibi korunma ve koruma konusunda çok başarılıydı. Rahat bir yolculuğun ardından Ankara’ya inmesi beklenen uçağımız İstanbul’a inerek bizi daha da sevindirdi. Diğer sevindiren haber ise uçakta yapılan ateş testinde herkesin sağlıklı çıkmasıydı.

Uçak, İstanbul Havaalanına indikten kısa bir süre sonra otobüslere bindirildik ve şu anki kampüse getirildik. Sürecin her aşamasında farklı ekipler olmasına rağmen gördüğümüz sıcak ve samimi karşılamalar ciddi anlamda doping etkisi yarattı diyebilirim. Bir de odamıza çıktığımızda yaşadığımız memnuniyet müthiş rahatlatıcıydı.

Güçlü bir devlete sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Böyle sıkıntılı bir sürecin içindeyken bu kadar dört dörtlük bir hizmet sunuyor olabilmeleri karşısında çok gururlandım. Beş yıldızlı bir otel hizmeti tadında ana ve ara öğün yemeklerimiz, sıcak soğuk içeceklerimiz ücretsiz servis ediliyor. Bizler için bir market ve restoran hizmet veriyor ve bir telefonla kapımıza siparişlerimiz geliyor. Odada düşünmedikleri hiçbir şey yok diyebilirim; temizlik ve kişisel bakım malzemelerinden tutun da kahve makinası ve dolu bir buzdolabı da bizi bekliyordu. “Yok artık bu da mı var, bu kadarını da beklemiyorduk,” dediğimiz pek çok şaşırtıcı şey oldu.

“Tatil modunda bir karantina” derken tam da bunu kastetmiştim. Sadece bizlerin rahatlığı değil, bu verilen hizmetten dolayı ailelerimizin de içleri rahat etti. Ücretsiz internet hizmeti sayesinde gün içinde İngiltere, Türkiye telefon ve kamera trafiğimiz sorunsuz bir şekilde işliyor.

Bir yazar olarak böyle mesleki bir deneyim yaşadığım için ciddi anlamda şanslı hissediyorum. Algım ve zihnim farklı işler duruma geldi. Ha bir de enerji değişimi yaşayınca daha bir kendime geldim. Ne diyelim Allah devletimize zeval vermesin. Emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür edebilseydik keşke. Herkes güler yüzü ve pozitif enerjisiyle tam destek boyutunda.

İnsanın gözü açılmaya görsün artık ona ne anlatırsan anlat gözünü boyayamazsın. Şehirlerin de maskeleri düşer. Bazen altından ümit doğar bazen karanlık. Bazen tanıdık olduğun şehir karanlığın ta kendisidir.

Geride kalan iyi insanların da gözlerinin açılması dileğiyle.

Hoş bulduk İstanbul!

#EvdeKal #StayHome