İnsan olarak, sabırsızız. Bir şeyin, hemen gerçekleşmesini istiyoruz. Büyük toplumsal ve tarihî olayların seyrinde bile, bu sabırsızlığımız yakamızı bırakmıyoruz.
Birkaç sayfalık bir metinde okuduğumuz koskoca bir tarihin, sanki birkaç gün veya birkaç ay, olmadı birkaç yıl içinde olup bittiğini sanıyoruz.
Mesela Türklerin, Asya derinliklerinden başlayıp, Anadolu ve Avrupa’ya doğru akan büyük yolculuğu… Her şeyin, 1071’deki Malazgirt Zaferimizle başlayıp bittiğini düşünüyoruz.
Oysa binlerce yıl önce başlayıp, halen devam eden büyük bir akıştan söz ediyoruz.
Terör örgütü İsrail’in, Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinli mazlumlara karşı yürüttüğü soykırımın hemen sonlanmasını bekliyoruz. Bu beklenti gerçekleşmeyince de, savaş dışındaki hiçbir seçeneğin işe yaramadığını vehmediyoruz.
Zulüm, sadece son 2 yıldır değil; 1918’den beri yaşanıyor. HAMAS’ın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği El-Aksa Fırtınası Harekâtı, İsrail mezalimini başlatan değil, görünür kılan bir eylem olmuştur.
İNSANLIK VİCDANI AYAKTA
Küresel Sumud Filosu’yla ete kemiğe bürünen insanlık vicdanı, dün Gazze kıyılarına yaklaştı. Tek bir tekneyle de olsa, İsrail ablukasının kırılabileceğini ispatladı.
Beklendiği gibi, terör örgütü İsrail, Sumud Filosu teknelerine ‘çok büyük bir askerî operasyon’ (!) gerçekleştirdi. Silahsız ve teslim olmak için ellerini kaldırmış sivilleri ‘başarılı’(!) bir şekilde derdest etti.
Hakikaten, bir korsan güç için hiç de azımsanacak bir zafer değil.
Elbette bu dünyada sadece; İsrail’in para, medya, Ebstein Dosyaları gibi araçlar üzerinden esir aldığı ülke yöneticileri yaşamıyor. İnsanlık, henüz insanlığını kaybetmedi. Bunu, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki korsanlığı karşısında alınan tavır ve gösterilen tepkilerden anlamak mümkün…
Türkiye, Belçika, Meksika, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dâhil birçok ülke, İsrail haydutluğuna sert tepki gösterdi.
Türkiye, Malezya, Pakistan, Brezilya, Yunanistan, İsviçre, Polonya, İtalya, Almanya, Meksika, Tunus başta olmak üzere, birçok ülkedeki kitlesel gösterilerle, terör örgütü İsrail’in yaptığı korsanlık lanetlendi.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, genel kurul oturumunda Sumud Filosu'na saldırıyı kınadı.
İtalyan işçi sendikaları, İsrail'in Sumud Filosu’na saldırısını protesto etmek üzere genel grev kararı aldı.
İngiltere başta olmak üzere, bazı ülkeler, insanlığı temsil eden Sumud Filosu’nun taşıdığı insanî yardımların yerine ulaştırılmasını istedi.
Güney Afrika Cumhuriyeti, filonun durdurulmasının, İsrail'in işlediği ciddi suçlardan bir başkası olduğunu açıkladı.
AYRIK OTLARI
Elbette bu insanlık duruşunun karşısında, mahcup bir tavırla lafı geveleyenler olduğu gibi, paçasını kaptırdığı ölçüde, İsrail haydutluğuna mazeret arayan pespayeler de yok değildi.
İsrail’in suç ortağı Almanya, suya sabuna dokunmayan bir açıklamayla, İsrail'e, filoda yer alan aktivistlerin güvenliğinin sağlanması çağrısında bulundu.
İtalya Başbakanı Meloni, işçi sendikaların, Gazzelilere destek amaçlı grev kararı almasını eleştirdi.
Hollanda hükümeti, Küresel Sumud Filosu’nu suçladı; yaşananlardan filodaki aktivistleri sorumlu tuttu.
Tüm bunlar olup biterken, ABD Başkanı Trump’ın hazırlayıp, soykırımcı Netanyahu ile birlikte pişirdiği Gazze Planı’nı hayata geçirmek için çabalar da sürüyordu.
Trump, dayattığı saçma sapan planın, HAMAS tarafından derhal kabul edilmesi için tehditler savuruyordu.
Trump Planı, sarıldığı cıcılı bıcılı ambalaj bir kenara bırakılırsa; İsrail terör örgütünün, yaptığı soykırımla ulaşamadığı neticeyi, kurnazca kurgulanmış ‘barış paketiyle’ elde etmesini hedefliyor.
Yani, kemiksiz ve kılçıksız bir ‘Gazze Filetosu’ amaçlanıyor.
Peki, bu mümkün mü? Zor… Hatta imkânsız.
Tersinden bakalım: Filistin’in Yahudi mezaliminden tez zamanda kurtulmasını bekleyebilir miyiz?
Eğer, toplumsal ve tarihî olayların, bizim sabırsızlığımıza cevap verecek hızda şekillenmesini bekliyorsak, muhtemelen o sonucu görmeye bizlerin ömrü yetmez.
EŞKIYA HÜKÜMRAN OLMAZ
Şöyle düşünelim: Kudüs ve bütün Filistin toprakları, tarih boyunca defalarca el değiştirdi. Roma’nın oldu… Müslümanlarca fethedildi. Haçlı Seferleriyle, Hıristiyan hükmüne girdi. Sonra bir kez daha Müslümanların fethine sahne oldu. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethiyle, Türk toprağı oldu. Nihayet 1918’de Osmanlı Türk Ülkesi işgale uğrayınca, Kudüs ve çevresi de dâhil, koca bir coğrafya, vatanımızdan koparıldı.
Birkaç cümleyle özetlediğimiz bu tarih, en az 2500 yıllık bir geçmişin özetidir. Bir veya birkaç insan ömründe yaşanmadı…
Peki, ya terör örgütü İsrail’in bugünkü dizgin tutmaz densizliğe ulaşması ne kadar zamanda gerçekleşti dersiniz? Bir hesaba göre 2250 yılda…
Adını koyalım: Yahudi ırkı, şirket kurmayı ve para kazanmayı çok iyi bilir. Ama devlet kurmayı bilmez. Çünkü haddini bilmez. Çünkü Yaratıcı tarafından lanetlenmiştir.
Eline birazcık güç ve fırsat geçirdiğinde, kendisine Allah tarafından vaat edildiği hezeyanıyla, yutamayacağı büyüklükteki lokmaları ısırır.
Şimdi de öyle vehmediyor. Bu vehimle, tasmasını eline geçirdiği irikıyım devletleri mayın eşeği gibi kullanarak, dünyaya hükümran olabileceğini sanıyor.
Zavallılar…
Bilmiyorlar ki, azan yılan yol üstüne çıkar.
Bilmiyorlar ki, eceli gelen it, gidip cami duvarına siyer.
Ve bilmiyorlar ki, eşkıya dünyaya hükümran olmaz.
Gayreti elden, boykotu akıldan bırakmayalım; bu zalimlerin zevali yaklaştı.