Önce başlıktaki “erken” sıfatını açayım. Lig bittiğinde medya en çok Fatih Terim’i konuşuyor olacak. Eğer Galatasaray bu şekilde gider ve şampiyon olursa “İmparator’un sırrı” manşetleri atılacak; eğer mekanizma bir yerde aksar ve GS ipi birinci göğüsleyemezse yine aynı medya büyük bir şevkle İmparator’un yarattığı hayal kırıklığını masaya yatıracak.

Şahsen bu kadar beklemeye niyetim yok. Bu sene GS’nin şampiyonluğunu play off denen garip uygulamanın da engelleyebileceğini sanmıyorum. Bu başarının esas mimarı olan Terim’in sırrını tartışmak bu nedenle hiç de erken ve riskli değil.

Bilen bilir, Galataraylıyım. Hem lise mezunu, hem kulüp üyesi, hem de birkaç senedir düzenli bir tribün taraftarıyım. Zaten GS’li olmayıp Terim hakkında pozitif yönü ağır basan gazeteci bulmak da epey zordur. GS’lilerin de Terim’i övme ve sevmede hayli zorlandıklarıysa ayrı bir gerçektir. Kamuoyunda başarılarına ters orantılı bir imajın daha ağır basmasının esas nedeni ona karşı artniyetli ve önyargılı yaklaşımlar olmakla birlikte Terim’in kendisinin de bu durumda sorumluluğu olduğu kansındayım.

Neyse uzatmayalım, bir GS’li olarak, tarihimizin en büyük başarısının altında imzası bulunan Terim’i sevmeme gibi bir imtiyazım(ız) olmadığına inanıyorum.

Cehennemden cennete

Geçen sene GS’liler için tek kelimeyle berbattı. Bu yılsa cehennemden çıkıp cennete girmiş gibiyiz. Bunda şike soruşturması nedeniyle başta Fenerbahçe olmak üzere diğer takımların yaşadığı sıkıntıların da payı muhakkak vardır. Ama GS’deki muazzam yükselişin ardındaki esas neden Terim’in yeni yönetimle birlikte hem kadroyu hem takımı tepeden tırnağa değiştirmesidir. Açıkçası geçen yılki facia ile Terim’in 2002’deki ikinci döneminin tatsız hatıralarını birarada değerlendirdiğimizde bu yıl için umutlu olmak kolay değildi ama bir aşamadan sonra maçlar, özellikle derbiler biz taraftarlar için birer kâbus olmaktan çıktı.

İşte tam bu noktada Terim karşımıza çıkıyor. Peki nedir onun sırrı? 2000’deki UEFA şampiyonluğunun ardından İtalya’ya gitmiş olan Terim’e bir şekilde haber ulaştırıp kendisiyle bir kitap yapmak istediğimi söylemiştim ama kibarca bir red cevabıyla karşılaştım. Amacım onunla ve onu tanıyanlarla görüşüp bu sırrı deşifre etmekti. Ama olmadı, geçen süre zarfında 2008’de milli takıma Avrupa üçüncülüğü kazandırma dışında Terim’in kariyerinin genel olarak inişe geçmiş olduğu söylenebilir. Böyle baktığımızda GS’nin bu yılki başarısını “İmparator’un dönüşü” olarak tanımlayabiliriz.

Motivasyonun sırrı

Terim’in sırrını sorduğunuzda hemen herkes “oyuncuları çok iyi motive ediyor” cevabını verecektir. O zaman soru “Peki bu motivasyonun sırrı ne?” olmalıdır. Bu noktada susuyorum ve sözü Galatasaray Lisesi’nden dönem arkadaşım, GS tarihçisi ve spor yazarı Melih Şabanoğlu’na bırakıyorum. İşte Melih’in bu yazıma katkıda bulunmak için yolladığı notlardan bazıları:

“Motivasyon maçtan önce teknik direktörün yaptığı ‘gaz’ konuşması değildir. Motivasyon derken şunu kastediyoruz:

- Futbolcuda mesleğine ilişkin belirli seviyede bir ilgi yaratma.

- Futbolcuyu sebatkâr, azimli, kararlı ve çalışkan birisine dönüştürme.

- Futbolcuyu belirli bir işi yapabileceğine ilişkin özgüven aşılama.

- Futbolcuyu kendi eksiklikleri konusunda eğitme ve bununla başa çıkma cesareti verme.

- Futbolcuyu yüksek standartları hedeflemesi konusunda ikna etme.

Terim bunları sadece konuşarak değil çalışarak gerçekleştiriyor. Bunun en büyük kanıtı ‘sıradan’ diyebileceğimiz futbolcuları belirli seviyeye getirmesi. Mesela Küçük Hakan’ı (Ünsal) Türkiye’nin en iyi sol beki haline getirmek için onu her gün 250 orta yaptığı bir antrenman sistemine sokmuştu. Suat Kaya’dan da Türkiye’nin en iyi defansif orta saha futbolcusunu yaratmıştı.

Bu sene kimsenin dönüp bakmadığı stoper Semih Kaya takımın vazgeçilmezi durumunda. Semih bunu, eksikliklerini gösteren ve çalıştıran Terim’e borçlu. Keza Engin Baytar ve Selçuk İnan hayatlarının en iyi futbolunu oynuyorlar Terim sayesinde. Melo ve Elmander kendi kariyer rekorlarını kırıyorlar.

Terim bu futbolcuları bu duruma getiren organizasyonu hazırlıyor temelde.

Bu organizasyon ise eksiklikleri belirleme, bunları düzeltme, öfke yönetimi eğitiminden geçme gibi ayaklar içeriyor.”

Teşekkürler Melih.

Tabii ki teşekkürler Fatih Terim.

VATAN