20 Kasım 1947 tarihinde gözler Westminster Manastırı’ndaydı. Bir Perşembe günü Prenses Elizabeth prenslikten ve her türlü asilzade ünvanlarından fedakarlık eden Philip ile evlendi. Hafta günleri evlenmek bizde garip olabilir. Kraliyet adedi gereği mensupları sadece hafta içi günlerde evlenir. Bu kuralı yıkan sadece Prens Harry oldu veya karısı deniliyor.

Neyse…savaşın verdiği zor zamanlardan çıkışın ve yorgunluğun üzerine gerçekten de en çok istenen, lazımlı bir düğündü bu.

Ama bakın neler oldu?

Prensin kız kardeşleri düğüne davet edilmedi..çünkü, hepsi Alman prenslerle evliydiler ve belki de Nazi subayı veya üst düzey Nazi yetkilisiydiler. O sebeple sadece annesi geldi. O da rahibe kılığında kraliyet mensupları tarafından dışlanan bir surette düğüne katıldı.

Peki ya ondan önce?

Prenses ve prens daha önce tanışırlar ama 19 yaşına girince hoş bir aşk ilişkisi başlar. aralarında. Ancak istenmez evlenmeleri. Çünkü, Alman kanını gereğinden fazla taşır, ayrıca başkaldırıcıdır, asidir ve denileni yapacak karakterde değildir. Çünkü monarşinin başı olacak kişinin eşine hizmet etmesi gerekir ve beklenir.

Elizabeth ailesine açıkça bu evliliği istediğini söyler. Konuşmalarında ‘gelecekteki kocam yanımdayken…’ ifadesini kullanır ve yoğun alkış alır. Lakin kendileri çağın da gerektirdiği nişanlılık ilişkileri gereği ciddiyetlerini korurlar, gülümsemezler bile.

Prensesin kendisine aşık olduğu bilinir ama prensin de onsuz yapamayacağı söylenir. Ayrıca bir yap-boz gibi saçılan çocukluk ve ilk gençlik yılları, ailenin dağılması ve acı hatıralar…yuva kurarak kendini bir yere ait hissedeceği düşüncesi.

Prens Philip İngiliz tarihçilere göre aile üyelerinin yapamayacağı bir fiziksel kabiliyete ve mental kararlılığa sahipti. Askeri okul disiplini tam onun karakterine uygundur. Savaşta çok yetenekli ve cesaretlidir. Yakışıklı bir denizci subayı, saygıdeğer ve işine aşık bir denizcidir.

Evlenip Malta’ya yerleşirler ve hayatlarının en mutlu dönemi diye nitelendirirler bu dönemi. Aşkları da doruktadır, kendisinden sonra kral olacak oğulları doğar.

Ancak tüm bu mutluluğu Kral 6. George’un sağlığı kötüleşmesiyle sona doğru gelir. Çift Londra’ya geri döner ve ailesi ile beraber olur. Kralın çıkamadığı Afrika gezisine sırasında da kralın ölüm haberi gelir ve bu haberi eşine söyleme görevi de Philip’e düşer. Bu aynı zamanda karısının kraliçe olduğu haberidir, kendisinin de özgür hayatınının, en sevdiği ve kendini ait olduğu hissettiği deniz kariyerinenin son bulduğu haberidir.

Ve sonra muhteşem bir törenle taç giyilir. Artık deniz subayı olması mümkün olmayan Philip’in esas kimliği, ne iş yapacağı, ne ile oyalanacağı sorunu da bununla başlar. Philip karısının önünde diz çöker, hayatını o noktada kraliçeye adandığını anlar, ve o an kabul eder.

Tarihçiler biraz da zorlamayla Prens Philip’i Kraliçe Viktoria’nın erken yaşta ölen ama ölmeden mühim işler başaran ileri görüşlü Prens Albert’a benzetirler. Alman kimlikleri, uzaktan gelmeleri, garip ama kimsenin sorgulamadığı gelenekleri eleştirerek modernleşmeye dönük çabaları, uzun boylu olmaları benzerdir ama daha ziyade kendilerini çeşitli endüstri dallarının gelişmesine, teknolojik yeniliklere ve iş geliştirme çalışmalarına harcamaları üzerinde durulur. Çünkü, o da ‘basitçe diğer kraliyet mensupları gibi o evde, bu malikanede avlanarak geçirebilecek bir kişilik değildir’ denir.

Philip her ne kadar kendi ailesinin karmaşası ve garipliği ile uğraşırken kendi çocuklarıyla ilgili verdiği sınavın daha ağır olduğunu anlar. Enerjik, yenilikçi, ileri görüşlü prensin en büyük sınavının özellikle üç çocuğu olduğu söylenir. Yanlış da sayılmaz? Krallık koltuğunun varisi oğlu Charles, kızı Anne, ortanca oğlu Andrew’un mutsuz ve boşanma ile sona eren evlikleri, eski aşkları ve özellikle skandalları…

Ayrıca, 1997 yılında torunlarının annesi araba kazası geçirip ölünce sorunları çözmek, cenaze ayarlamalarını yapmak da gene kendisine düşer. Oğlu Charles ile gelini Diana’nın kardeşi Charles arasındaki tansiyonu yumuşatan kişi oldu. Kraliyet Ailesi uzmanları ve biyografi yazarları her konuda tasız krallara iş düşer derler.

Yaşamı ve evliliği boyunca mukavemet kalesi lakaplı prens olsa da 2019 yılında yaşına rağmen ehliyet takmadan araba kullanması, kazaya karışması, özür dilememesi, kazada yaraladıklarını merak etmemesi eleştirilere sebebiyet vermiştir ve akıllarda daha çok o kalmıştır.

Her ne kadar araba kullanmayacağına soz verse de Sandringham Malikanesi’nde araba kullandığının görülmesi bu yaşlı kurtun elinden özgürlüğünün kolayca alınamayacağı yorumları yapılmıştı ama sonra öldü.

Bir etki bırakabilmek için bir taca ihtiyacı olmadığını gösteren dayanıklılık duvarı Prens Philip öldüğüne göre bu yıl Kraliçe’nin bir dul olarak geçirdiği ilk evlilik yıl dönümü. Kraliçe de olsa bir dul…