Poutine denen Kanada yemeği, adının Putin'e benzerliği sebebiyle öfkeden nasibini aldı.

Söz konusu yemeği icat ettiğini öne süren Kanada'daki Le Roy Jucep adlı restoran, Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle yemeğin adını değiştirerek la frite fromage sauce (kızarmış peynir gravy) yaptıklarını duyurdu.

Restoran, 25 Şubat'ta Facebook'ta konu hakkında yaptığı paylaşımı gelen tehdit telefonları sebebiyle kaldırdı. Öte yandan bir sonraki gün, bir Ukraynalının kendilerine teşekkür ettiği görüntüyü şu ifadelerle yayımladı:

Orada birini gülümsetebildiysek ne mutlu bize. En güçlü şekilde yanınızdayız.

Fransa'da şubeleri olan Maison de la Poutine (Poutine'nin Evi) adlı restoran da savaşın başlamasının ardından tehdit edildiklerini 3 Mart'ta bildirdi.

Yemeğin 1950'lerde Kanada'nın Quebec eyaletinde ortaya çıktığını açıklayan restoran, şu açıklamayı yaptı:

Yemeğin kökeniyle ilgili çok sayıda hikaye var. Gerçek olan tek şey Poutin'in, müşterilerini memnun etmek isteyen tutkulu şefler tarafından yaratılması. Biz açıldığımız günden beri aynı değerleri koruyoruz. Bugün de acımasız Rus rejimine karşı özgürlükleri için cesurca savaşan Ukrayna halkını destekliyoruz.

Poutine, kızarmış patatesin üzerine peynir ve gravy sos (un veya mısır nişastasıyla kalınlaştırılmış et sularından yapılan bir sos) ilave edilerek yapılıyor.

Rus salatası nasıl Amerikan salatası oldu?

Poutine'in başına gelenler akıllara Rus salatasının adının Amerikan salatasına dönüşmesini hatırlattı.

1917 Ekim Devrimi'nin ardından çıkan iç savaşta Beyaz Ordu'yu destekledikleri için Beyaz Ruslar diye anılan ve savaşın kaybedilmesinin ardından göçmen olan Rusların bir kısmı İstanbul'a gelince Rus salatası da Türk mutfağındaki yerini aldı. 

Ancak II. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye, Sovyetler Birliği'ne karşı Batı ittifakına katılınca pek çok Batı ülkesini etkisi altına alan Rusofobi'nin etkilerinden Rus salatası da nasibini alacaktı.  

Rus salatasına ilk kez Amerikan Salatası denmesine ilk kez dönemin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün'ün 1944'te vefat etmesinin ardından ABD'nin Ertegün'ün cenazesini 1600 mürettabatlı Missouri Zırhlısı'yla Türkiye'ye göndermesi sırasında rastlandı.

Türk basınının ilk kez İngilizce "Wellcome" manşetleri attığı, İstanbul genelevinin bile Amerikan askerlerini “karşılamak” üzere badana yaptırılıp sağlık muayenesinden geçirildiği bu furya sırasında iki uyanık girişimci İstiklal Caddesi'nde Atlantik ve Pasifik adlarında iki restoran işleten Niko ve Aleko kardeşler, dükkanlarının camına "Amerikan salatası bulunur" yazdı. 

Soğuk Savaş yıllarındaysa bu salataya Rus salatası denmesi zaman zaman  "komünizm sempatizanlığı" sayıldı. 12 Eylül'ün ardından bizzat Kenan Evren tarafından mönülerdeki "Rus salatası" ifadelerinin Amerikan salatası olarak değiştirilmesi istendi.(INDEPENDENT TÜRKÇE)