Geçen hafta boyunca “elektrikli scooter’a binen” bir kadın fotoğrafı sosyal medyada bolca paylaşıldı. Bu fotoğrafın ilgi çekmesinin sebebi çok eski bir zamanda çekilmiş olmasıydı. Bu paylaşımları yapanlar sanırım şöyle düşündüler; “elektirkli scooter’lar hayatımıza çok yakın bir zamanda girdi. Nasıl olur da -belki 100 yıllık bile olabilecek kadar- eski bir fotoda elektrikli scooter olabilir? Aslında bu fotonun insanların zihninde soru işareti oluşturması çok normal. Ama galiba oluşan soru yanlış oldu. Çünkü fotoğrafın çekildiği yıllar düşünüldüğünde, bu karede şaşırtıcı olan scooter’ın kendisinden ziyade üzerindeki kadın olmalıydı. Neden mi? İşte bu ilgi çekici karenin hikayesi.

Öncelikle belirtelim, fotoğrafın eskiliğine dair tahminlerin büyük bir kısmı doğruydu. Bu foto 1916 yılında Londra’da çekilmiş. Scooter’a binen bu kadın, ünlü İngiliz sosyalist ve süfrajet Lady Norman'dır. Zengin ve soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Florence Priscilla, Sir Henry Norman ile evlendikten sonra Lady Norman olarak anılmaya başlamış ve kocasının da desteğiyle, İngiltere'nin önde gelen kadın hakları savunucularından birisi olmuştu.

Fotodaki scooter (o zamanlar Autoped deniyordu) Lady Norman'a kocası Sir Norman tarafından hediye edilmişti. Bu aslında o zamanki İngiliz toplumunda bir kadına verilebilecek oldukça sıradışı bir hediyeydi. Çünkü bir kadının “erkekler gibi” tek başına kullandığı bir araçla kamusal alana çıkması İngiliz toplumu için çok da alışıldık bir şey değildi. Sir Norman kadınların toplum içinde erkeklerden hiç de aşağı kalmadan var olabilmesi için eşine büyük destek veriyor, eşiyle kurduğu ilişkide diğer insanların “garipsemelerini” çok da umursamıyordu.

Lady Norman’ın bu fotosuyla tarihe geçmiş olan bu autoped türünün ilk örneklerinden birisiydi. Kısa sureli bir moda akımı yaratan bu yeni ve keyif verici icat, en başta bir çeşit yetişkin oyuncağı gibi algılandı. Bir kaç on yıl boyunca da kullanıldı. Fakat II.Dünya Savaşı yıllarında büyük gelişme gösteren motosikletlerle rekabet edemeyip kısa sure içerisinde de unutuldular. Ta ki yarım asır sonra, yakın zamanda tekrar moda olana kadar. Bizim hatırladığımız şekliyle, hayatımıza yakın zamanda girdiği için, biz galiba scooter’ın yeni bir icat olduğunu sanıyorduk. O sebeple 1916 yılında çekilmiş bu fotoyu görünce hayli şaşırdık. "Nasıl olurdu da hayatımıza gireli sadece bir kaç yıl olan bu yeni oyuncağımız siyah beyaz fotolarda görünebilirdi" diye düşündük. Oysa, olan sadece, zamanının çok ilerisindeki bir icadın önce unutulması, sonra ise doğru zamanda tekrar ortaya çıkması idi.

Lady Norman’ın scooter’lı fotoğrafı bir kere yayıldıktan sonra hızla benzer başka fotoğraflar ortaya çıktı. Meğer bu icat gerçekten de bir dönem pek çok kişi tarafından sevilerek kullanılmış. Bunu iyice anlamış olduk.

Bu fotoğraflardan birisinde de "elektrikli scooter'a binen iki kadın" vardı. Aslında bu kadınlardan birisi sebebiyle bu fotoğraf da tarihi bir belge niteliğindedir ve aynen Lady Norman gibi bir başka ‘Öncü Kadın’ın fotoğrafıdır.

1935 yılında çekilmiş bu fotodaki kadınlardan arkada olanının adı Amelia Mary Earthart, Dünya havacılık tarihininde silinmez bir iz bırakmış Amerikalı bir kadın pilottur. 20'li yaşlarının başında havacılığa merak sarmış ve daha sonra tüm hayatını gökyüzüne adamıştır. 1928 yılında Kanada'dan Galler'e uçarak tarihe geçmiş ve "Atlantik Okyanusu'nu Geçen İlk Kadın Pilot" ünvanını almıştır. Bu uçuşta kendisine eşlik edenler vardı. Bu sebeple 1932 yılında aynı uçuşu bir kez daha yaptı. Bu sefer yalnızdı. Böylece 34 yaşında iken bir ünvan daha kazandı: "Atlantik Okyanusu'nu TEK BAŞINA Uçarak Geçen İlk Kadın Pilot".



Her seferinde çıtayı daha yükselten Earthart'ın en büyük hedefi Dünya'nın çevresinde tam bir tur atan ilk kadın pilot olmaktı. Bu amaçla 1937 yılının Mart ayında piste çıktı. Fakat uçağı kalkış anında kaza yaptığı için uçuşu gerçekleştiremedi. Derken 3 ay sonra, Temmuz ayında tekrar yola çıktı. Bu sefer kalkış başarılıydı. ABD, Güney Amerika, Afrika, Arap Yarımadası, Hindistan, Tayland, Avustralya, Yeni Gine rotasını 27 günde tamamladı. Bu sure içinde tam 35 bin km uçtu. Geriye sadece Pasifik'i geçmek için 11bin km kalmıştı. Fakat maalesef bunu başaramadı. Pasifik Okyanusu'nda bilinmeyen bir yerde uçağıyla beraber kayboldu. Ne ölüsü, ne de uçağının enkazı bulunabildi.

Earthart çıktığı Dünya turunu belki bitiremedi. Ancak yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları ile tarihe geçerek, arkasından gelen kadınlar için çok iyi bir örnek oldu. Onun yaptıklarının verdiği cesaretle yola çıkan pek çok kadın ilerleyen yıllarda başarılı pilotlar oldular. Böylece daha evvel sadece erkeklere ait olduğu düşünülen pilot kabinleri kadınlara da açılmış oldu.

İşte bu yoldan gidenlerden birisi de “Dünya’nın İlk Kadın Savaş Pilotu” ünvanını taşıyan Sabiha Gökçen’dir. Anne ve babasını küçükken kaybettikten sonra Atatürk'ün "manevi kızı" olarak iyi bir eğitim alan Sabiha Gökçen, 22 yaşında ilk kez planörle uçtuktan sadece 2 yıl sonra, 1937'de savaş uçağı kullanmaya başlamıştı bile.

25 yıllık pilotluk kariyerinde önce Türk Hava Kuvvetleri'nde savaş pilotu, daha sonra ise Türk Hava Kurumu'nda eğitmenlik yaptı. Hayatı boyunca 30'a yakın askeri harekata katıldı. Hava Kuvvetlerinden ayrıldıktan sonra da uzun sure eğitmen pilotluk yaparak göklerden kolay kopulmadığını herkese gösterdi.

Amelia Earthart ve Sabiha Gökçen hiç tanışmadılar. Aslında aynı kuşağın pilotları da sayılmazlar. Ancak ilginç ve biraz da acı bir tesadüf sonucu, Earthart’ın öldüğü yıl olan 1937, Sabiha Gökçen’in kariyerinin başladığı yıldır. Bu ilgi çekici kesişme, birbirini hiç tanımayan ve hiç karşılaşmamış iki kadın arasında bir çeşit manevi bayrak teslimi gibidir. Adını göklere, sivil havacılıkla yazdıran Amelia Earthart’ın bayrağını devralan Sabiha Gökçen, Dünya’nın İlk Kadın Savaş Pilotu olarak bu bayrağı çok daha yukarılara taşımış ve O’da Türk Ulusu için bir “Öncü Kadın” olmuştur.