İngiliz Guardian gazetesinde bugün yayımlanan bir analizde, İngiltere'nin Cemal Kaşıkçı'nın kaybolması nedeniyle bir diplomatik açmaz içerisinde olduğu belirtildi.

Gazetenin diplomasi editörü Patrick Wintour tarafından kalem alınan analizde, Cemal Kaşıkçı'nın Suudi yetkililerce öldürüldüğüne ilişkin iddiaların "İngiliz dış ilişkilerinin anadireği olan" Suudi Arabistan ve İngiltere arasındaki yakın ticari ve güvenlik ilişkilerini zora soktuğu yorumu yapılıyor.

Analizde şöyle deniyor:

"Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, Londra caddelerinde bombaların patlamasını önlediğini belirttiği bu ilişkiyi geçmişte savundu. Hazine'nin kasalarının da daha dolu olmasını sağladı.

"Mart ayında (Suudi Arabistan Velaiht Prensi) Muhammed bin Selman'ın Londra'ya yaptığı 3 günlük ziyaret sırasında serilen kırmızı halı bu uzun süreli ilişki nedeniyleydi, ama bunun bir diğer nedeni de veliaht prensin reformist bir figür olduğu umuduydu.

"Suudi ekonomisini 2030 vizyonu altında çeşitlendirmek isteyen veliaht prensi en azından Brexit sonrası İngiltere'ye ilişkileri askeri teçhizattan inşaata, ulaşıma ve eğitime genişletme fırsatı veriyordu.

"Kaşıkçı olayı bu fikri daha az çekici kılma tehlikesi taşıyor."

'Sınırın aşılması anlamına gelecektir'

Analizde, "Suudi Arabistan'ın gazetecileri hapse attığı bir sır değil. Ama yabancı bir ülkede devlet eliyle yüzsüzce yapılmış bu tür bir eylem sınırın aşılması anlamına gelecektir" deniyor.

"Körfez krallıklarının destekçisi" olarak tanımlanan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Bob Corker'in "şoke olduğu" da kaydediliyor.

Corker'in de aralarında bulunduğu 22 Amerikalı senatör ABD Başkanı Donald Trump'a gönderdikleri mektupta, Cemal Kaşıkçı ile ilgili Küresel Magnitsky Yasası kapsamında resmi soruşturma başlatılmasını ve sorumlulara yaptırım uygulanmasını talep etti.

Analizde, Salisbury olayından sonra İngiltere'nin böyle bir olaya gözlerini yummasının "ikiyüzlülük" olarak algılanacağı belirtiliyor.

Eski Rus casus Sergey Skripal ve kızı Yulia'ya 4 Mart'ta Salisbury kentinde bir kimyasal maddeyle saldırıda bulunulmuştu.

İngiltere saldırıdan Rusya'yı sorumlu tutmuştu ve NATO, AB ülkeleri ve ABD onlarca Rus diplomatını sınır dışı etmişti.

Rusya da benzer bir şekilde karşılık vermişti.

Analiz şu şekilde sürüyor:

"İngiltere'nin 2016'daki başarısız darbe girişiminden beri Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemeyi seçmesi nedeniyle çelişki daha da büyük. Türkiye basın özgürlüğü konusunda alt sıralarda, ancak egemenliğinin ihlâlinin diğer ülkeler tarafından kınanmasını bekleyecektir."

Analizde, Suudi Arabistan'ın doğrudan eleştiriyi kabul etme konusunda istekli olmadığı belirtiliyor ve buna örnek olarak Kanada ile Suudi Arabistan arasında yakın zamanda yaşanan kriz hatırlatılıyor.

Riyad, Kanada'nın Suudi Arabistan'da tutuklu kadın insan hakları savunucularının serbest bırakılmasını talep etmesinin ardından ülkeyle diplomatik ve ticari ilişkilerini dondurmuş, üllkedeki okuyan 8 bin 300 Suudi öğrenciyi de geri çağırmıştı.

"Büyük soru, son olayın Suudi ilişkilerini yeniden daha geniş bir şekilde ele almaya yol açıp açmayacağı" deniyor ve yakın zamanda yayımlanan iki çalışmanın Suudi-İngiliz ilişkilerinin fazla abartıldığını ortaya koyduğu belirtiliyor.

Londra merkezli King's College Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre, İngiltere'nin Suudi Arabistan'a mal ve hizmet ihracatı 2016 yılında 6,2 milyar sterlindi, ancak bu ülkenin 2016 yılındaki toplam 547 milyar sterlinlik ihracatının yüzde 1'ine denk geliyor.

Suudi Arabistan'dan ithalat ise 2016'daki toplam 590 milyar sterlinlik ithalatın yüzde 0,3'ünü oluşturuyor.

Başbakan Theresa May'in "Küresel İngiltere" hedefinin "kurallara dayalı uluslararası düzeni, onu aşındırmaya çalışan sorumsuz ülkelere karşı savunmak" olduğu hatırlatılıyor ve şöyle deniyor:

"Küresel İngiltere ilk ve zor testiyle karşı karşıya."