İngiltere Başbakanı Theresa May’in ortak pazardan çıkılacağını açıklaması Londra ve Brüksel arasında uzun yıllar boyunca sürebilecek zorlu gümrük müzakerelerinin kapısını araladı.

İngiltere Başbakanı Theresa May’in dün açıkladığı 12 maddelik AB’den çıkış stratejisinin ana eksenini AB üyeliği ile birlikte ortak pazardan da çıkılması oluşturuyor.

Geçen yılın haziran ayında AB referandumdan çıkan ayrılık kararını uygulamak konusunda kararlı olduğunu belirten May, Avrupa ile kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasını hedefliyor.

İngiltere’nin bu manevrasını altında ise iki temel sebep yatıyor; öncelikle İngiltere, içerisinde söz hakkı olmayan bir birliğin hazırladığı ortak pazara ilişkin düzenlemelerin bir parçası olmak istemiyor.

Dahası İngiltere, küresel ekonomik büyüme içerisindeki payını giderek artıran Hindistan, Çin ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerle bağımsız karşılıklı serbest ticaret anlaşmalarını imzalayabilmek istiyor.

Mevcut AB ortak pazar düzenlemeleri üye ülkelere münferit üçüncü ülkelerle karşılıklı serbest ticaret anlaşması imzalama hakkı tanımıyor.

Bir diğer önemli konu ise referandum öncesinde ayrılmak yönünde kampanya yürütenlerin sıklıkla dile getirdikleri serbest dolaşımın kısıtlanması isteği.

İngiltere Başbakanı May’in dünkü konuşmasında da açıkça ifade ettiği üzere, İngiliz hükümeti Brexit müzakerelerinde AB ülkelerinden bu ülkeye gelen göçmenlerin sayısının kontrol altına alınmasını hedefliyor.

Son dönemde AB ülkelerinde göçün rekor seviyede arttığı vurgusunu yapan May, göçmenlerin kamu hizmetlerinin bile aksamasına neden olduğunu söyledi.

Oysa halihazırdaki ortak pazar anlaşması kişi, sermaye, mal ve hizmetlerin ülkeler arasında serbest dolaşımının sağlanmasını gerektiriyor.

- Rakiplerle pazarlık yapılacak

Avrupalı liderlerin referandum sonrasında, İngiltere’nin “alakart menü” usulü kişilerin serbest dolaşımı engellerken, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımından faydalanmayacağını açıklaması, İngiltere’yi ortak pazardan çıkmak konusunda cesaretlendirmiş gibi görünüyor.

Teoride karşılıklı serbest ticaret anlaşması imzalanması kulağa olumlu gelse de hem İngiltere hem AB açısından çok sayıda risk ve belirsizliği de içerisinde barındırıyor. Örneğin İngiltere için ekonomisinin en önemli unsurlarından finans sektörünün Avrupa piyasalarına erişimi son derece hayati önem taşıyor.

Özellikle referandum öncesinde ortak pazara erişimin engellenmesi halinde başka ülkelere taşınabileceklerini söyleyen çok sayıda şirket, haziran ayından bu yana Avrupa’nın önde gelen finans merkezlerinden Frankfurt, Paris ve Dublin’in yakın markajında bulunuyor.

Bir anlamda İngiltere’nin serbest ticaret anlaşmasını yapmak için görüşeceği Fransa ve Almanya birçok alanda ülkenin en önemli rakibi durumunda.

Bu da müzakerelerin karşılıklı çıkarlar kadar çatışan çıkarlara odaklı şekilde geçebileceğine işaret ediyor.

-Gümrüksüz ticaret mümkün mü?

May’in çıkış stratejisini değerlendiren Britanya Endüstri Federasyonu Direktörü Carolyn Fairbairn, “Ortak pazar üyeliğinden çıkış İngiltere’nin AB ile gümrüksüz ticareti muhafaza etmesi imkanını ortadan kaldırdı.” ifadesini kullandı.

Britanya Ticaret Odaları Birliği (BCC) Genel Direktörü Adam Marshall ise, “Gerçek şu ki İngiltere’de işletmeler yola devam ediyor. Doğrudan etkilenen şirketler pragmatik davranarak, olası sonuçlara karşı hazırlanıyor.” dedi.

Öte yandan İngiltere’nin Avrupa ile olası serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin ne kadar sürebileceği ise belirsizlik kaynağı.

Örneğin, geçen yıl 30 Ekim’de imzalanan Avrupa Birliği ve Kanada arasında serbest ticareti düzenleyecek olan Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (CETA) yaklaşık 7 yıl süren çetin bir müzakere sürecinin ardından tamamlanabilmişti. İngiltere’nin en büyük ticaret ortağı durumunda olan Avrupa ile karşılıklı serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin ne kadar sürebileceğini kestirmek Kanada örneği düşünüldüğünde oldukça güç.

- Avrupa en büyük ticari ortak

İngiltere’nin serbest dolaşımı kısıtlaması halinde Avrupa’daki yetişmiş kalifiye iş gücünün ülkedeki istihdam piyasasına katılımının zorlaşması bekleniyor.

Chartered Management Institute (CMI) Üst Yöneticisi Ann Francke, “İngiltere’ye çalışmaya gelen göçmenlerin sayısı kaçınılmaz şekilde azalacak. Bu yüzden yoğun bir şekilde İngiltere’deki iş gücünü eğitilmesine yatırım yapılması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Ülkenin önde gelen sendikalarında TUC Genel Sekreteri Frances O’Grany ise, “Çalışanlar sonunda ortak pazardan çıkışın faturasını ödeyecek olmaktan endişe ediyor. Ortak pazardan çıkışın istihdam, işçi hakları ve insanların yaşam standartları açısından olumsuz olabileceği konusunda endişeler var. “ şeklinde konuştu.

İngiltere’nin 1993 yılında üyesi olduğu Avrupa ortak pazarı halihazırda dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 25’lik bölümünü temsil ediyor.

Anlaşma kapsamında üye ülkeler arasında kişi, sermaye, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı sağlanıyor.

İngiltere, ihracatının yüzde 44’ünü, ithalatının ise yaklaşık yüzde 53’ünü Avrupa Birliği ile yapıyor.

İngiltere’nin ortak pazarda ayrılması ve serbest ticaret anlaşmasın iki yıl içerisinde tamamlanamaması halinde, birçok sektörde Avrupa ile ticaret yapan şirketlerin farklı gümrük tarifeleri ile karşılaşması mümkün.

Bunun uzun vadede ürün ve hizmet maliyetlerine yansımasından ve İngiltere’nin uluslararası rekabet gücünün azalmasından endişe ediliyor.

İngiltere Hazinesi’nin verilerine göre ülkenin sadece Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) üyeliği üzerinden Avrupa ile ticaret yapması, milli gelirin yıllık yaklaşık yüzde 9,5 oranın azalmasına neden olabilir.

Yine Hazine'nin tahminlerine göre sadece WTO üyeliği üzerinden ticaret yapılması İngiltere’nin toplam vergi gelirlerinin yılda yaklaşık 66 milyar sterlin seviyesinde azalmasına neden olabilir.

- İngiltere’nin 12 maddelik çıkış planı

1- İngiltere’nin AB’den ayrılık sürecine ilişkin netliğin artırılması

2- İngiltere’nin kendi yasalarını hakim kılması.

3- Birleşik Krallığın dört parçası olan uluslarla ilişkilerin güçlendirilmesi.

(Galler, İngiltere, İskoçya ve Kuzey İrlanda)

4- İrlanda ile ortak seyahat alanının korunması için çözüm geliştirilmesi.

5- İngiltere’ye AB ülkelerinden gelen göçün kontrol altına alınması.

6- İngiltere’de halihazırda yaşayan AB vatandaşlarının, AB’de yaşayan İngiliz vatandaşlarının haklarının korunması.

7- İngiltere’de ve AB’de tarafların çalışan vatandaşlarının haklarının korunması.

8- Avrupa piyasalarına erişim için AB ile kapsamlı ticaret anlaşması imzalanması.

9- Diğer ülkelerle serbest ticaret anlaşmalarının imzalanması.

10- AB ülkeleri ve kurumları ile bilimsel araştırma ve teknoloji inovasyonu gibi alanlarda iş birliği yapılması

11- Suç ve teröre karşı AB ile ortak mücadele edilmesi.

12- Düzenli ve uyumlu bir AB’den çıkış sürecinin gerçekleştirilmesi.

- Ortak pazardan ayrılmanın avantajları

- AB’nin ticari ve ekonomik düzenlemelerinden ve kısıtlamalarından muaf olur.

- İngiltere gelişen piyasa ekonomileri ile serbest ticaret anlaşmaları imzalayabilir.

- İngiltere AB menşeli ürünlere ürün bazında gümrük vergisi uygulayabilir.

- Her yıl AB’ye ödenen ortalama 13 milyar sterlin hazinede kalır.

- Ortak pazardan ayrılmanın dezavantajları

- Serbest ticaret görüşmeleri Brexit için öngörülen 2 yıldan uzun sürebilir.

- AB bazı sektörleri ya da ürünleri olası ticaret anlaşması dışında tutabilir.

- İngiltere’nin Avrupa piyasalarına erişimin kesintiye uğraması çok sayıda şirketin ülkeyi terk etmesine neden olabilir.

- AB isterse İngiltere menşeli mal ve hizmetlere gümrük vergisi uygulayabilir.

- Gümrük vergileri ile İngiltere’nin küresel rekabet gücü azalabilir.

- Artan ekonomik belirsizlikler sterlindeki değer kaybını artırabilir

- İthal ürün maliyetlerindeki artış enflasyonu artırabilir.

- Sadece WTO üyeliği üzerinden ticaret yapması toplam vergi gelirlerinin yılda yaklaşık 66 milyar sterlin seviyesinde azalmasına neden olabilir.

- İngiltere'nin AB ile ticareti

İhracat: İngiltere, toplam ihracatının yüzde 44’ünü (220 milyar sterlin) AB ülkelerine yapıyor.

İthalat: İngiltere, 290 milyar sterlin ile toplam ithalatının yüzde 53’ünü AB’den gerçekleştiriyor.

(Kaynak: İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi 2015 yılı verileri)