Aǧustos ayı bizim tarihimizde zaferler ayıdır. Aynı zaman da seferler ayıdır Aǧustos. Sultan Alparslan’la Malazgirt’den Anadolu’ya girişimiz Aǧustos ayında oldu. Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz’u başlatması yine Aǧustos ayındaydı. Yine Mercidabık zaferi, Mohaç, Belgrad, Kıbrıs’ın fethi Aǧustos ayında oldu. Aǧustos ayı Türk tarihinde zaferler ve seferlerle doludur. Ancak bu yıl (2019) Aǧustos ayı adeta alimlerim ölümüyle tarihte yerini alacak. Dün (28 Aǧustos) Prof. Dr. Mustafa Kafalı hoca Hak’ka yürüdü. Bir gün önce Şule Yüksel Şenler hanımfendi rahmeti Rahman’a kavuştu. On gün önce, Prof. Dr. Haluk Dursun hoca Hak’ka yürüdü. Ayın başında deǧerli büyüǧümüz Mesnevihan Emin Işık hoca rahmeti Rahman’a kavuştu. Allah gani gani rahmet eylesin. Ruhları Şad, mekanları cennet olsun.

Evet, Aǧustos ayında Hak’ka yürüyenlerin hepsi alimdi. Hepsinin, bizim kuşaǧın üzerinde hakkı vardı. Yetişmemizde emekleri geçti. Yazdıkları kitaplar, konferansları, makaleleri, duruşları, mücadeleleri, ilimleri bizim dünyayı okumamıza yardımcı oldu. Ontolojimizi geliştirmeye ışık tuttu. Gençlik yıllarımızda, kendi dertlerimizi unutturarak, milletin ve insanlıǧın dertleriyle hemhal olmamıza vesile oldular. Düşüncede, fikirde ve zikirde milli ve yerli olmamıza katkıda bulundular. Kısacası sosyalleşme sürecinde etkili oldular. Kiminden tarih bilinci kiminden tasavvuf ve iyilik dersleri aldık.

Çocukluktan gençlik yıllarına adım attıǧımız dönemdi. Cemiyete yeni yeni katılıyorduk. Okuduǧumuz kitaplar arasında Şule Yüksel Şenler hanımefendinin Huzur Sokaǧı ve Bize Ne Oldu? eserleri de yer almıştı. Huzur Sokaǧı’ndaki yaşam insanı celbediyordu. Paylaşma, yardımlaşma, ilişkiler, gönül birliǧi gibi bir çok özellik kapitalizmin kaybettirdiǧi deǧerlerdi adeta. Anadolu irfanında yer alan deǧerlerin yeniden canlandırılması ve savunulmasıydı kitabın mesajı.

Prof. Dr. Mustafa Kafalı ve muhterem eşi Prof. Dr. Sevgi Kafalı birlikteliǧi, mücadeleleri bizim kuşak için örnekti. Konferansları, gazete ve dergilerde köşe yazıları yanısıra “Anadolu’nun Fethi ve Türkleşmesi” eseriyle bizim neslin tarih şuurunun oluşmasına katkıda bulunmuştu hoca. Heybetli duruşu, mertliǧi hepimizin özendiǧi özelliǧiydi hocanın. Vefakar eşi Sevgi Kafalı ise, hocanın her anlamda en büyük yoldaşı ve destekcisiydi.

Emin Işık hoca, Avrupa Türk İslam Birliǧi’nin davetlisi olarak başta Almanya olmak üzere Hollanda, Belçika ve diǧer ülkelerde milli ve manevi şuur üzerine sohbetler yapardı. Türkçe’nin mutlaka, ama ne pahasına olursa olsun Avrupa’da muhafaza edilmesini, yaşatılmasını, gelecek nesillere aktarılmasını savunur ve öǧütlerdi. Her halinden samimi olduǧunu anlardınız. Tam bir Anadolu irfanına sahipti. Hatıralar, anektodlarla sizi adeta çaktırmadan eǧitirdi. Sonraları hocanın Mevlevihan olduǧunu öǧrendim. Emin hoca, çok sevdiǧi Hz. Pir Mevlana Celaleddin Rumi’nin cenaze namazını kıldırmak üzere tekbir alan ve bayılan Sadrettin Konevi’nin o anda neler gördüǧünü anlatmıştı.

Ve, Ahmet Haluk Dursun hoca. Daha doǧrusu Haluk abi. Biz böyle hitap ederdik. Bakan olduǧunda da Haluk abi derdik. Abi, bizim için bakanlık veya müsteşarlıktan daha samimi ve sıcaktı sanki. Öǧrencilik yıllarıydı. Deǧerli dostum, Cengiz Özdemir bey aracılıǧı ile tanışmıştım Haluk hocayla. Cengiz beyin çok yakın arkadaşıydı. Haluk abi vesilesiyle deǧerli fikir adamı Mehmet Şefket Eygi aǧabeyle de tanışmıştım. Ali İhsan Yurt hoca, Fethi Gemuhluoǧlu hocayı da Haluk abi ve Cengiz beyden dinlerdim. Haluk hoca, tarihciydi. Kültür adamıydı. Yıllar önce İstanbul Fatih’teki bekar evinde misafir olmuştum. Evin odaları boydan boya kitap doluydu. Akşam dışarı çıktık. Cadde üzerinde korsan kitaplar satılıyordu. Haluk hoca eline kalın bir kitap aldı yerden, “bak dedi bu kitap benim sözde Ermeni soykırımı yalanları üzerine yazılmış bir kitabım, ama korsan baskısı yapılmış”. Kitabı biraz karıştırdı sonra geri bıraktı… Yine öǧrencilik yıllarımdı. İngiltere’de bir yaz kursuna katılmıştım. Türkiye’ye dönüşte benim İngiltere hatıralarımı gazeteye haber yaptırmıştı. Sonra, İngiltere mektupları başlıǧı ile hatıralarımı ve gözlemlerimi yazdım ve yayınladım. Ve daha nice hatıralar…

Evet, 2019 Aǧustos ayı yarın bitiyor. Yukarıda üç beş cümleyle anlatmaya çalıştıǧım ilim adamları yani güzel insanlar güzel atlara binerek, Ukba alemine göç ettiler. Alimin ölümü Alemin ölümüdür anlayışıyla hepsini hayırla yad ederiz. Hepsinin Ruhları Şad, mekanları cennet olsun. Hepsi, geride hoş bir seda bırakarak, “O’ndan geldik, O’na döneceǧiz” gerçeǧine teslim oldular. Hepsi, Hz. Pir’in ifadesiyle “Dünya bir penceredir bakıp geçmeye” diyerek Hak’ka yürüdüler.