\'Dikdatör gibi!\'

ABD, Bağdat\'a saldırıya hazırlanırken Türkiye, bunun ne tehlikeli sonuçlar doğuracağını öngörmüştü.

Sadece öngörmekle kalmadı, hem Ecevit hem de Gül liderliğindeki hükümetler dili döndüğünce bu kaygılarını Washington\'la paylaştı. Ancak değil Türkleri, kendi akil insanlarını bile dinlemeyecek kadar gözü dönmüş neo-conların etkisindeki yönetim aldırmadı. Saddam\'ı devirince halkın kendilerini çiçeklerle karşılanacağını hayal ettiler. Evet, ABD, Ankara\'ya bir şey sordu. Ama bu, Irak\'a açılacak savaşa nasıl baktığı değildi. O kararı zaten vermişlerdi. Sordukları, topraklarımızı saldırı için kullanıp kullanmayacağımızdı. Bunun için yapılan zorlu görüşmeleri ve Meclis\'in 1 Mart\'taki cevabı malum.

Bu neo-con cesareti, Irak\'ta 1 milyon insanın ölümüne yol açtı. Ortadoğu\'nun gelişmiş altyapısına sahip ülkesi adeta tarihi olmayan, hafızasını, hayati kurumlarını, arşivlerini yitirmiş taş devri ülkesine döndü. Daha işgalden yıllar önce \"Iraklılık\" kimliği yerine Kürt, Sünni, Şii diye bölücü kimliklerin öne çıkarılması, ülkeyi bir bütün olarak yönetmeyi imkânsızlaştırdı.

Obama\'nın seçimde koz olarak kullanacağı Irak\'tan çekilme konusu alevlenince, Türkiye yine öngörüsünü muhataplarına iletti. Dün Irak\'a girmenin çok yanlış olduğunu söyleyen Türkiye, bu kez kendiyle çelişme pahasına dengeler oturmadan ABD askerinin çekilmesinin yanlışlığını söylemeye başladı. Taa 2006\'da Çek Dışişleri Bakanı Cyril Svoboda, Ankara\'ya yaptığı bir ziyarette Cumhurbaşkanı Gül\'ün kendisini bu konuda şöyle ikaz ettiğini aktardı: \"Koalisyon güçleri Irak\'tan şimdilik ayrılmamalı. Bu yapılırsa İran modeli anlayış Irak politikasını teslim alacak. İşte o zaman Tahran\'ın bunu Türkiye\'ye ihraç etmesi ve siyasi elit içine sızmasını hiçbir şey engelleyemez.\"

Daha geçenlerde Başbakan Erdoğan, Maliki liderliğindeki Irak Hükümetinin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi\'yi tutuklama kararını değerlendirirken ABD\'nin erken çekilmemesi için ne kadar çabaladığını anlattı: \"Yaşananlar, ABD\'nin Irak\'tan çıkmasıyla beklenen bir süreçti. Bunu Biden\'e söyledim, Obama\'ya söyledim. Demokratik sistem oturuncaya kadar kalmanızda fayda var dedim. Çıktıkları anda orada ne kadar demokrasi olduğu ortaya çıktı. Çünkü bunların demokrasiyi anlaması uzun yıllar alacak görünüyor.\" Mezhepçi yaklaşımın Irak\'ı kan gölüne çevirdiğini hatırlatan Erdoğan şöyle diyordu: \"Aynı iktidar içindeki bakan arkadaşınıza tankın namlusunu doğrultur, tehdit ederseniz, o toplumda sağlıklı yaklaşım bulamazsınız.\"

Türkiye, çoktandır bu kaygıyı taşıdığı için bizim de katıldığımız son Irak ziyaretinde Erdoğan, Irak Meclisi\'ndeki konuşmasında mezhepçilik tehlikesine dikkat çekmişti. Bağdat\'ta sadece İmamı Azam Ebu Hanife\'nin (ra) türbesini değil, Şiilerin 12 imamından Musa Kazım (ra) kabrini de ziyaret etmişti. Hatta Necef\'e kadar giderek, Şii Ayetullah Sistani ile görüşmüştü. Bunca iyi niyetli çabaya rağmen ortaya çıkan tablo ne kadar üzücü. Maliki hükümetinin üst düzey yöneticisi Yasin Macid\'in şu sözlerine bakın: \"Erdoğan\'a, Irak\'ın iç işlerine burnunu sokmamasını tavsiye ettim. Irak\'ın Osmanlı Devleti\'nin bir parçası olmadığını ve emir almayacağını söyledim.\"

Yakından tanıyanların \"paranoyak\" dediği Nuri el Maliki\'nin tetiklediği bu kriz, kuşkusuz sadece Türkiye için değil, Bağdat\'taki aktörler, hatta önemli Şii liderler için de endişe verici. Bu çerçevede, geçen yılki seçimlerden galibiyetle çıkmasına rağmen ABD\'nin de yan çizmesiyle muhalefette kalan ve Iraklılık paydası altında Şii, Sünni, Kürt ve Hıristiyanları da içinde barındıran Irakiyye grubunun Şii kökenli lideri İyad Allavi\'nin El Cezire\'ye Maliki hakkında dün söyledikleri önemli. Özgür seçim ve adalet için Saddam\'a karşı savaştıklarını söyleyen Allavi, Maliki\'nin Irak\'ı yeni bir diktatörlüğe götürdüğü kanaatinde: \"Hangi normal ülkede, aynı kişi hem başbakan, hem başkomutan, hem savunma bakanı, hem içişleri bakanı, hem milli güvenlik konseyi başkanı, hem istihbaratın başı hem de terörle mücadelenin baş olabilir? Anayasamız var ama uyulmuyor. Denge yok, kontrol yok. Bu tek adam yönetimine şimdilik diktatörlük demiyorum ama böyle giderse diktatörlüğe döner.\"

Allavi\'ye göre çare, özgür ve adil bir seçim: \"Irak\'ı yönetemiyorsak, halkın Maliki\'yi, Allavi\'yi, Barzani\'yi, hepimizi liderlikten kovma hakkı var.\" Her alanda mezhepçiliğin arttığını, kurumlara güven kalmadığını ve teröre çok uygun bir zemin doğduğunu söyleyen Allavi, \"Irak\'a karşı siyasi ve ahlaki sorumluluğu var.\" dediği ABD\'yi de, \"Baassızlaştırma adı altında kurumları yıkmak, savaş sonrası vizyona sahip olmamak ve etnik/mezhepsel çizgileri öne çıkarmakla suçluyor.

Ümid edelim, Irak daha beter olmasın ama bu eleştirilerin ne kadar işe yarayacağı şüpheli. Ba\'de harab\'ül Bağdat! a.bilici@zaman.com.tr