Demir yumruk inmeden olmayacak

Türk Devleti, PKK terörünü sonlandırmak üzere başlattığı Terörsüz Türkiye sürecini büyük bir dikkatle yürütüyor. Deyim yerindeyse, kristal vazoyu kırmadan, mevzuyu halletmeye çalışıyor.

PKK’nın Kandil kanadı ve Türkiye içindeki uzantıları, ‘gidilecek başka yer kalmadığını’ idrak etmiş durumda. Dolayısıyla buralardan, sürece yönelik ciddi bir engelleyici gelişme beklenmiyor.

Suriye’deki PKK uzantılarına gelince, durum bir hayli değişiyor. Ülkenin Kuzeydoğusunda ‘SDG/PYD’ adı altında, İsrail ve ABD himayesinde yürütülen terör, yaşanan karmaşadan istifadeyle, bir ‘özerk yönetim’ devşirmeyi hedefliyor.

Geçmişte Molla Mustafa Barzani önderliğinde ortaya konulan ve hüsranla sonuçlanan isyan girişimi, tarihten hiç ders almaksızın tekrarlanıyor.

Barzani de ABD ve İran’a güvenerek Irak yönetimine başkaldırmış; fakat işin sonunda yüzüstü bırakılmıştı.

MAZLUM ABDİ ADLI KUKLA

Aynı ahmaklığı şimdi de Mazlum Abdi ya da her ne ad kullanıyorsa o zatın siyasî fahişelikleri ekseninde tekrarlıyor, PKK uzantıları.

Oysa aynı Mazlum Abdi’nin Mart 2025’te Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ile imzaladığı. PKK/SDG’nin Şam yönetimi emri altına girmesini öngören anlaşmanın mürekkebi henüz kurumadı.

Peki, Suriye PKK’sının orasının burasının oynaması ve altına imza attığı anlaşmayı yok sayması, hangi güçlü etkilerden kaynaklanıyor?

Mesele gayet basit: İsrail, Suriye’de istikrar istemiyor. Bu amaçla; Suriye’deki Nusayrileri de, Dürzüleri de, Kürtleri de kışkırtıyor.

SDG, işgal ettiği Rakka ve Deyrizor ile Fırat’ın Doğusu ve Tişrin Barajı civarından çekilmemek için direniyor.

Ahmet Şara liderliğindeki Suriye hükümeti, hem PYD’nin işgali altındaki bu bölgeleri teslim almak, hem de SDG’nin imzaladığı anlaşmaya uymasını sağlamak üzere, son 5 aydır sabırlı ve titiz bir çaba gösteriyor.

Elbette bu çalışmalar, Türk Devlet Aklı ile eşgüdüm halinde icra ediliyor.

SDG’YE OPERASYON İŞARETLERİ

Gelinen noktada, İsrail’in bölgedeki saldırganlığı ve etkisini kendi lehine kullanmaya çalışan Suriye PKK’sı, durması gereken yere çekilmeye hiç de niyetli görünmüyor.

Hal böyle olunca Şam yönetimi, Türkiye’nin de desteğiyle, kapsamlı bir operasyona hazırlanıyor. Amaç, SDG ve alt unsurlarını, Mart 2025’te imzaladıkları anlaşma şartlarını yerine getirmeye zorlamak

Şam yönetiminin, ilk etapta Rakka ve Deyrizor’u kuşatarak, buradaki PKK işgalini sonlandırması bekleniyor. İkinci ve üçüncü etaplarda; Fırat’ın Doğusu ve Tişrin Barajı çevresine çöreklenen terör unsurlarının safdışı bırakılması planlanıyor.

Elbette bu operasyonlar, Türkiye’nin ilgi ve bilgisi dışında planlanmıyor. Tam tersine, tüm hazırlıkların MİT ve Türk Silahlı Kuvvetleri’yle birlikte yürütüldüğünü ve muhtemel operasyonlarda, Türkiye’nin hava ve top atışı desteği vereceğini söylemeye gerek bile yok.

İSTİSMAR SİYASETİ

Gelelim konunun Terörsüz Türkiye’ye yansımalarına…

Her ne kadar PKK silahlarını teslim ediyor ve siyasî uzantıları Terörsüz Türkiye Komisyonu’nda şimdilik efendice fikir beyan ediyorsa da süreç hassas bir çizgi üzerinde yürüyor.

Türk güvenlik birimleri ve siyasî irade, yürütülen sürecin kazasız belasız hedefine vardırılması anlayışıyla hareket ediyor. Dolayısıyla, Mazlum Abdi ve diğer terör baronlarının yaptığı çıkıntılıklara sabır ve sükunetle karşılık veriyor.

Bir de sürecin ‘keskin milliyetçi cepheden’ ele alınışı meselesi var. Başını İyi Parti ve Zafer Partisi’nin çektiği ‘istismar cephesi’, Terörsüz Türkiye süreci bağlamında, Türk Devleti’nin PKK ve yancılarıyla pazarlık yaptığı ve bazı tavizler verdiği söylemini dillendiriyor.

Onların hesabına göre Türkiye; güya bu sürece tam olarak hâkim değil. Bu yüzden de terör yapılarıyla ‘al-ver’ pazarlıkları yaparak ilerlemeye çalışıyor.

Elbette bu koskoca bir yalan. Türkiye, hem masada hem de sahada, süreci tam olarak kendi kontrolü altında yürütüyor.

LAFI BIRAK, SAHNEYE BAK

Bunu anlamak için çok ‘büyük stratejist’ veya güçlü istihbaratçı olmaya gerek yok. Sadece bir görüntüye bakmak yeterli…

Biraz geriye gidelim. PKK’nın ‘silah yakma törenini’ hatırlayalım. Bese Hozat adlı elebaşının, eline MİT tarafından tutuşturulan metni okuduğu sahnenin az öncesindeki ‘ayrıntıyı’ bir kez daha zihnimizde canlandıralım.

Sahne şöyle: Teslim olacak teröristler, tek sıra halinde bayırdan aşağıya yürüyor. Önde Bese HozatArkasında erkek ve kadın diğer teröristler. Açıklama yapılacak sahneye geliyorlar.

Bir ara sahnenin ortasında bir yığılma oluyor. Tam o anda görüntüye, siyah takım elbiseli ve güneş gözlüklü biri çıkıyor. Parmağıyla işaret ederek, nerede duracağını bilemeyen teröristleri bir güzel hizaya sokuyor. Ve ardından Bese Hozat’ın, elindeki metni titrek sesle okuması sahnesi başlıyor.

Süreç konusunda PKK ve müzahir unsurların ne söylediğinin çok da kıymeti harbiyesi yok. Bahsettiğimiz teslim törenindeki, birkaç saniyelik tek bir sahne, durumu fevkalade güzel özetliyor.

Normalde MİT veya diğer istihbarat servisleri, ajanlarının yüzlerini göstermesini istemez.

Fakat bahsettiğimiz sahnede, teröristleri hizaya getiren MİT elemanının yüzü gizlenmemiş ve sahneye hâkimiyeti, ilgili yerlere mesaj olarak, akıllıca kurgulanmış.

Bunca izaha rağmen, konunun bazı bulanık noktaları kaldıysa, biraz daha açık söyleyelim:

PKK’nın silah bırakma ve teslim töreni, canlı yayınlanmadı. Önceden çekimleri yapılıp, ince ayarları verilmek suretiyle montajlandı. Yani o görüntülerdeki her bir kare, titizlikle seçilerek oraya konuldu.

Böylelikle Türk Devleti, yürütülen sürece sahada tam hâkim olduğunu gösterdi.

O görüntüye rağmen, sağda solda söylenenler/söylenecekler, sadece ‘kuyruğu dik tutma’ çabasıdır. Gerisi de boş laftır.

Tekrar ana fikrimize dönersek… Özellikle İsrail’in ittirmesiyle Suriye PKK’sı üzerinden sergilenen ‘kafa tutma replikleri’, Terörsüz Türkiye çabalarından dolayı Türk Devleti’nin, oralara müdahale etmeyeceği gibi yanlış bir varsayıma dayanıyor.

Suriye’deki bu İsrail fitnesinin bitirilmesi için, Türk Devleti’nin demir yumruğunun oraya inmesinden başka çözüm yolu görünmüyor.

Ve muhtemelen, Suriye Ordusu beklenen operasyonu yaparken, aslında Türkiye tam olarak sahada bulunacak.

Anlaması gerekenler zaten anlamış durumda.