Demek ki isteyince oluyormuş!



Başkent'in kararlılığını, asker-polis uyumunu ve özellikle de kırsal-şehir ayrımı gözetmeden PKK'ya yönelik tam saha pres yapılacağını özel kulislerle yazdım.

Kendisini PKK ve Kürt sorunu konusunda tekel gören bazı kalemler bu yönde yazılan yazıları acımasızca eleştirdi.

Hatta hükümete üst perdeden akıl verdiler. Onlara göre "silahla bu iş olmaz, PKK'yı yenmemiz mümkün değil, Kandil'e gidilmez, Öcalan serbest kalmazsa olmaz. Özerkliği de pekâlâ uygulayabiliriz."

Bütün bu önerilerin çözüme ne oranda katkı sağlayacağı ayrı bir tartışma konusu ama PKK ile mücadelede işin özü şu: Kararlı ve hazırlıklı olursanız her şey mümkün.

İşte Kavaklı örneği...

PKK'nın meşhur Kavaklı Kampı artık yok. Çünkü Polis Özel Harekât ile Jandarma Özel Harekât timleri sıfır kayıpla 'ulaşılamaz' denilen bu kampı imha etti. 500 PKK'lı şu anda kampı çevreleyen dağlarda ablukada.

Bölgede çatışmalar hâlâ sürüyor.

Kavaklı operasyonu üzerinde özellikle durulması gereken bir olay. Çünkü PKK'nın kırsala hakimiyet kurup şehirleri ablukaya alması bu kamplar sayesinde oluyor. PKK ister şehirde ister kırsalda yapacağı operasyonları bu kamp üzerinden yönetiyor.

Bombaları buradan temin ediyor, militanlarını buradan yolluyor. Ramazan günü katledilen imam Aziz Tan'ın ölüm emri de burada verildi. Yine Ramazan günü 8 askerin şehit olduğu Çukurca saldırısı da buradan yapılmıştı.

Ayrıca sokak ortasında infaz edilen uzman çavuşlar, mühendisler buradan gelen teröristlerce vurulmuştu. Örgüte haraç vermeyen, emirlere karşı gelenler de buraya getirilip yargılanıyor, infaz ediliyordu.

Yani Kavaklı bir nevi içerideki Kandil'di. Üstelik Kavaklı'yı Hakkâri civarında bilmeyen yok. 500 PKK'lı aynı anda burayı kullanabiliyor. Lojistik açıdan da çok kritik bir yer...

Ancak gelin görün ki hapisteki darbe sanığı arkadaşlarını kurtarmak için envai çeşit senaryo üreten, hatta istifa edip giden komuta kademesi bu kampı imha etmek için hiçbir şey yapmadı. Ne zaman konu sivil irade tarafından gündeme getirilse "çok zayiat olur, mümkün değil" cevabını verdiler.

Hatta terfisi hâlâ tartışmalı Tümgeneral Gürbüz Kaya ki -kamuoyu onu 6 askerimizin TSK mayını ile şehit olduğu olaydan, Balyoz'dan ve Gediktepe'de Mehmetçikler'i şehit eden teröristleri 'çoban sanmasından' tanıyor- bu kampa operasyon emri vermemişti.

Şimdi ise Ankara'daki konsept değişikliği sonuç verdi.

Önce İmralı ile Kandil'in bağı kesildi. Sonra Kandil güvenli bölge olmaktan çıkarıldı. Uçaklar tüm lojistiği ve destek yollarını kesti. Sonra dağı ve şehirdeki unsurları besleyen KCK'ya operasyon yapıldı. Şimdi de Türkiye içindeki kamplar imha ediliyor.

Bu olay tabii ki PKK'yı yenme anlamına gelmez. Ama siyasi irade kararlılığını ortaya koyar, güvenlik bürokrasisi de o kararlılığa göre kendini konumlandırırsa sonuç alınabileceğinin örneği olması açısından önemli.

Hep söylenen bir şey var.

PKK ve Kürt meselesi ile ilgili bu gök kubbe altında söylenecek bir şey kalmadı. Ama daha yapılacak çok şey var. Önümüzde ise kritik bir dönem. 30 yıllık PKK teröründe ekim ve kasım ayları çok kanlı geçmiştir. Örgüt kış üstlenmesine çekilmeden önce kanlı karakol saldırıları yaptı. Siyasal alana ağırlık vereceği kış aylarına da bu baskınların atmosferi ile girdi. O yüzden dikkatli olmak şart.

Eğer 'Kandil'i sürekli bombalıyoruz, içeride de kampları imha ettik, artık müzakere faslına geçebiliriz' yanlışına düşülmez, mevcut kararlılıkla PKK'nın üzerine gidilirse gerçekten iyi şeyler yaşanabilir.