Değer, değişim treniyle zaman yolculuğuna işletme evreninde uzun yıllardır devam ediyor.

Bu yolculuğun ilk durağı ürün ve hizmet. Sanayileşme, seri üretim, baş döndüren teknolojik gelişmeler zamanında değer, ürüne verildi.

Ürün, yıldızdı. Ürün ne derse o olurdu.

Bu yıllarda piyasalarda “iyi mal kendini sattırır” sözü hakimdi. Bu inanışa göre elinizde iyi bir ürün varsa satılacağı kesindi. Sonuçta uygulamada da bunu kanıtlayan birçok duruma rastlandı.

O zaman gerçek kabul edilen bu durumun, belki de gerçek olmakla birlikte zamanla eksik olduğu ortaya çıkmaya başladı. Her yeniliği kabul eden, alternatifleri az olan tüketici buharlaşıyordu.

Terazinin arz tarafı ağır basmış, artık talep ve talep eden tüketiciler piyasa terazisinde havalanmaya başlamıştı. Ürünün pabucu dama atılıyordu.

 

Üreticiler, bu ürünleri alan tüketiciler olduğunu farketmeye başladılar. Kendi ürünlerinin tüketicilerin birçok tercihinden sadece birisi olduğu gerçeğiyle yüzyüze geldiler. Tüketicilerin alternatifleri çoğalmıştı ve beğenmediklerin rahatça burun kıvırabiliyorlardı. Artık kendini beğendirme, müşterinin gözüne girme sırası ürüne gelmişti.

 

Böylece değer, değişim treniyle bir sonraki durak olan müşteri durağına doğru yöneldi. Artık müşterinin bir değeri vardı. Değerle birlikte ilgi de müşteriye taşınmıştı artık. Tüketiciler, üreticilerin gözünde tüketici olmaktan müşteri olmak sınıfına yükselmişlerdi. Kelime anlamıyla sadece “tüketen” anlamındaki tüketiciden “satın alan” anlamındaki müşteriye geçiş yapmışlardı. Gözler müşteriye çevrilmiş, müşteri kapma yarışı başlamıştı.

 

Bunun için yeni teknikler, yeni argümanlar geliştirmeye başladılar. Tüketici memnuniyeti, müşteri ilişkileri yönetimi ve birçok pazarlama silahı daha aktif kullanılıyordu. Tüketici kendisine verilen bu değerin tadını çıkarıyor, üreticiyle olan bu yakınlaşmadan fayda sağlıyordu.

 

Tam her şey yoluna girdi derken sistemde arıza sinyalleri çalmaya başladı. İşletmeler hem ürünü, hem de müşteriye yönelik her türlü işletme faaliyetini etkileyen bir noktanın bu tehlike sinyal sistemini çalıştırdığını farkettiler. Ürüne ve sonra müşteriye odaklanılırken ihmal edilen bu önemli nokta firma çalışanlarıydı.

 

Tüm bu dengeyi sağlayan, hem üretim hem de müşteri ilişkilerini sağlayan ve arada önemli bir köprü görevi gören firma çalışanları sistemdeki çarkları yavaşlatmaya başlamışlardı. Tüm bu süreçte onların talepleri, ihtiyaçları ihmal edilmiş veya yeterince dinlenmemişti.

 

Değer, bir sonraki durağa doğru yola koyuldu; çalışanlar. Artık işletmeler çalışanlarına daha çok değer verdiler. Hizmet içi eğitimler, sosyal imkanlar ve haklar, maddi ve manevi motivasyon araçları ve buna benzer birçok araç devreye girdi. Çalışanlara daha çok değer veriliyordu. Bunu erken farkeden şirketler, fark oluşturmaya başladılar. Bu fark, hem daha iyi ürün ve hizmet üretmelerini sağladı, hem de müşteriye dönük çalışmalarının kalitesini artırdı.

 

Çalışanın zihnen ve bedenen rahat olmasının üretkenliği ve verimi artırdığı açıkça görüldü. Çalışanına daha çok değer veren firmalar, aynı zamanda daha kaliteli çalışanı da kendilerine çekebiliyorlardı. Bu da özellikle iş arzında kalitenin daha çok önem kazandığı piyasalarda firmalar için önemli bir koz olarak karşımıza çıktı.

 

Değerin şu anda durağı çalışanlar olarak görülüyor. İşletmeyi, hatta hayatı ilgilendiren herşey gibi değer de değişimle birlikte belki bir çok duraklara gidecek. Burada önemli olan değişim trenini takip edebilmek ve “değer”e hak ettiği değeri verebilmek. Değerin gezdiği bir önceki durakları da ihmal etmemek gerekir. Çalışan memnuniyeti, müşteriye ve ürüne dönük yatırımlarla birleştirildiğinde asıl anlamını kazanmaktadır.

 

 

Peki tüm bunlar sadece büyük şirketler için mi geçerlidir? Cevap, kesinlikle hayır. Değer durakları ürün, müşteri ve çalışan; irili ufaklı ve hangi sektörden olursa olsun her işletme için geçerlidir. Tek çalışanı olan yerlerde de çalışanın memnuniyeti, müşterinin memnuniyeti ve ürün ve hizmetin kalitesi işletmenin karlılığını önemli ölçüde artırır. Hepimiz bu maddeleri bir kez daha kendi iş hayatımızda gözden geçirmeli ve uygulamaya başlamalıyız. Eminim faydasını yakın zamanda görürüz.

 

Kahramanımız değeri insanlara sunmak için ticari anlamda düşünmeye gerek yok. Kişisel ilişkilerimizde de insanlara verdiğimiz değer nispetinde karşılığını alırız. Bakalım zaman yolculuğundaki bu değişim treni daha bize hangi yolcuları getirecek. İnsanlara değer verdiğimiz sürece hem özel, hem de iş hayatımızda kazanan hep biz olacağız.

https://twitter.com/HHakanYildirim