Bizim kuşak, daha çocuk yaşta, ‘ne Amerika, ne Rusya ne Çin, her şey Türklük için’ sloganı atarak büyüdü. Toplumun bir üyesi olmaya yeni adım attığımız yıllarda, bu sloganın ne anlama geldiğini, derinlemesine düşünmemize gerek ve imkân yoktu. O yıllarda, 2. Dünya Savaşı sonrası, dünya iki kutupluydu. Bunlardan birisi olan komünist Sovyetler Birliği, Türkiye’den toprak talep etmişti. Türkiye, Sovyet yayılmacılığı tehlikesi altındaydı.

O vakit, Rusya’ya karşı olmamız, söz konusu Sovyet yayılmacılığı ve emperyalizminden kaynaklanıyordu elbette. Ancak, Amerika ve Çin emperyalizmine neden karşı olduğumuzu, yıllar içinde öğrenecektik. Ama, biz, şükürler olsun ki, en baştan, çocuk yaşta ‘Komünizme, Faşizme, Kapitalizme ve her türlü Emperyalizme karşı mücadelemiz sürecektir’ sloganlarıyla büyümüştük. 

Son bir haftadır, tüm insanlık, gece gündüz, Rusya’nın Ukrayna işgalini, yani Rus Emperyalizmini izliyor. İnsanlık sadece Rus işgalini izlemekle kalmıyor aynı zamanda, kapitalizm, faşizm ve her türlü emperyalizmin olaylar karşısındaki tutumunu da izliyor. Çünkü, savaş, Rusya ile Ukrayna arasında yapılan bir savaş olmayıp, çok aktörlü, çok partnerli bir savaştır. Yani, savaş, karşılıklı silahların kullanıldığı, kurşunların atıldığı, askerlerin vuruştuğu bir savaş olmakla kalmayıp, ekonomik, jeopolitik, dijital, psikolojik boyutları çok açık bir şekilde ortada olan bir savaş. Savaş, her evin mutfağında, her araç kullanıcısının cüzdanında çok sıcak bir şekilde hissediliyor. Bu savaş, askerlerin masum halkın canını alıyor. İnsanlar evlerini ve yurtlarını terk etmek durumunda kalıyorlar. Savaş, insanları açlık sınırına sürüklüyor, yoksulluğu yükseltiyor.  

Biraz daha geniş bakınca, Rusya Ukrayna savaşın, Avrasya ve Avrupa’yı etkilemekle kalmadığını, dünyadaki jeopolitik ilişkileri altüst ettiğini ve dengeleri temellerinden sarstığını görüyoruz. Bu köşe yazılarını takip edenler mutlaka hatırlayacaklardır. Geçen yıl İngiltere’de yapılan G7 Liderler Zirvesi ve devamında Brüksel’de yapılan NATO zirvesinden çıkan sonuca göre, Çin'in dünyada en tehlikeli düşman ilan edildiğini yazmıştık. Zira iki önemli liderler zirvesinden çıkan sonuç, ya da bize yansıtılan karar bu yöndeydi. Çin en büyük düşmandı.

Ancak, şimdi, son bir haftadır, Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş, hesapta olmayan bir gelişmeyi dünya gündemine taşıdı. Öyle ki, son bir haftadır, yani Rusya’nın Ukrayna şehirlerini vurmasıyla başlayan savaş karşısında, Amerika’nın yavaş tavrı, Avrupa kamuoyunda, Amerika’nın büyük ve tehlikeli düşman olarak Çin’i mi yoksa Rusya’yı mı seçeceği hususunda ciddi tartışmalara sebep oldu.  

Doğru ya, dünyanın süper gücü Amerika, bugüne kadar hep Çin’e meydan okuyordu. Ve şimdi, kışlalarındaki binlerce nükleer silaha sahip Rusya sahneye indi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, zayıf düştüğü sanılan Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. Üstüne üstlük, “nükleer silahları kullanırım” tehdidi yapıyor.

Amerika, Asya ile Avrupa arasında karar verme aşamasındayken, Avrupa Birliği, her ne kadar, uluslararası güç dengelerinde zayıf olsa da, bir dizi ekonomik yaptırımlarla, silah, gıda ve diğer yardımlarla, Ukrayna’ya destek verdi. AB, hazırlıksız yakalandığı savaş sonrası, Ukrayna’nın Rusya’ya peşkeş çekilmesine şiddetle karşı çıkıyor.

Peki, dünyanın diğer güçlü aktörü Çin ne yapıyor?
Çin, uzun süre beklemede kaldı. Tavrını açıkça orya koymadı. Rusya ve Ukrayna tarafını seçmedi. Medyada yer alan haberlere göre Çin, Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuk yapacak.

Son bir hafta içinde, Rusya-Ukrayna çok ortaklı savaşı ile komünizm, faşizm, kapitalizm ve her türlü emperyalizmin, insanlığa zulüm, acı ve ızdıraptan başka bir şey vaat etmediğini bir defa daha gördük. Onun için insanlık, ne ‘Amerika, ne Rusya, ne de Çin’ aklına değil, Üsküp’ten dostum Prof. Numan Aruç’un sık sık ifade ettiği üzere, ‘Türk aklına’ muhtaçtır. Türk aklı, tek kelimeyle ‘adalettir’. Türk aklı, Türklerin hayata yükledikleri anlamdır. Varoluşu, yaratılışı anlamlandırmadır. Yani, insanın doğuştan getirdiği özelliklere kem gözle bakmamak, hoş görmek, o özellikleri Allah’ın bir hediyesi olarak kabul etmektir. Türk aklı, yeryüzünde zulmü ortadan kaldırmak, adaleti tesis etmektir.

Veyis Güngör
4 Mart 2022