Çocuklar kaybı yakalayacak mı?

Eğitim ve daha iyi eğitim almak herkesin telaşı ama okullar ve öğrenme ile ilgili ne kadar çok şey biliyoruz?

Zengin veya fakir ülke gözetimi yapmaksızın Covid’in etkilerinin en az dile getirildiği sektör değil mi eğitim?

Yakın tarihte birkaç büyük olay var ki köklü ve etkili eğitim reformlarına sebebiyet versin. Mesela İkinci Dünya Savaşı ortaokul eğitimini herkes için mümkün ve zorunlu kıldı. Amerika’yı vuran fırtına felaketlerinden biri olan Katrina Kasırgası sonrası alınan köklü kararlar eğtime katılma ve mezun olma oranının %13 oranında artırmasına ne demeli?

Peki ya Covid şokunun eğitime etkileri?

Şüphesiz hiç görülmediği kadar büyüktür, çünkü dünya çapında yüz yüze eğitim %90 oranında durdu. Ne kadar olacağı kestirilemiyordu ama bir seneyi geçti ve çocukların öğrenmesinin yanında güvenlik ve genel halini olumsuz etkiledi.

OECD’nin verileri salgın öncesinde zengin ülke okullarındaki başarının 20 yıl öncesine göre daha iyi olmadığını gösteriyor. Bu da aslında bilimde ve teknikte ve buluşlarda gelişmelerin daha yavaş olduğunu/olacağını gösteriyor. Hemen salgın öncesi zaten her üç öğrenciden ikisi derslere ilgi göstermiyordu. Ancak bu durum gelişmekte olan veya fakir ülkelerde daha vahim. Sınavlar önce klasik usulden test usulüne geçti ve ardından sınav değerlendirmeleri geçti/kaldı şeklinde yapıldı.

Türkiye test sistemine geçeli yıllar olmuştu zaten, şaşmamak lazım. Test yapmadığı için fazlasıyla azar işiten biri olarak salgınla alakasının olmadığını belirtmek isterim.

Britanya’nın herhangi bir okulundaki ilkokul öğrencisi 2021 baharı itibariyle öğrenmede ve kendisine sunulanı alma kabiliyetinde 3 ay geriden geliyor. Hollanda’da aynı dönemde, 8 haftalık öğrenme diliminde öğrencilerin tek bir şey bile öğrenmedikleri ortaya çıktı. Ancak bu durumun farkına varıldığında sıkıntı giderilebilir diye düşünülüyor.

Pek farkına varılmazsa veya önemsenmezse?

İşte sorun da burada yatıyor. Hangi ülkede olduğuna bakılmaksızın umursamaz hükümetler ve her şeyi okuldan bekleyen ve öğretmen suçlayan/azarlayan eğitim seviyesi düşük ebeveynler en büyük kötülüğü çocuklarına yapıyor. Bu tip ailelerden gelen çocukların eğitim kayıpları akranlarına göre yüzde 50 daha fazla. Gelişmiş ülkelerde zenci veya beyaz tenli olmayan öğrencilerin sınav başarısı da yine yüzde 50 azalmış durumda. İngiltere’de ilk dili İngilizce olmayan çocuklar da aynı sıkıntılı durum içerisinde, yani göçmen Türk çocukları da aynı kategoride.

Güvenlik ve beslenme?

Çocuğa uygulanan şiddette azalma var bu dönemde ama sevinmek yerine endişe edelim. Çünkü öğretmenler öğrencilerini göremedi, konuşamadı ve fiziksel olarak gözlemleyemedi. Çocuklar bu dönemde evdeydi ama daha kötü beslendi ve daha da irileşti.

Ayrıca online öğrenmede daha başarılı olan çocuklar da sosyal ve davranışsal olarak yaşlarından beklenenin gerisine düştü.

Ancak güzel tarafları da oldu yapılan araştırmalara göre…okul-veli ilişki ve iletişimi hiç olmadığı kadar iyileşti. Elbette bununla avunacak değiliz. Ayrıca toplum içinde konuşma korkusu taşıyan utangaç veya akran zorbalığına uğrayan çocukların bu dönemde akademik olarak daha başarılı olduğu saptanırken içe kapanıklık ve iletişimin mesajlaşmaya indirilmesi yaygınlaştı. Avunmak için bu da yetmez tabi.

En şanslılar ise ‘bright’ olarak tanımlanan parlak ve yönlendirmeye daha az ihtiyacı olan çocuklar oldu. Çünkü bu tip çocuklar ileride bilimde, sanatta, edebiyatta potansiyeldirler ve kitlesel kalıplı eğitimden sıkılırlar, zevk almazlar, gereksiz görürler ve dahası başarısız/uyumsuz/haylaz/okuyamaz kabul edilirler. İşte bu kalıba sokma çabasının en zayıf olduğu dönemde kendilerini gerçekleştirme fırsatı bulmuş olabilirler. Ama onların da sayısı kaç ki?

Fakirliğin eğitim başarısı ile alakası biliniyor ancak salgın ile daha da belirginleşti. İngiltere’nin fakir ailelerinin çocukları akranlarını 18 ay geriden takip ediyor, yani neredeyse iki sene, 4 akademik yarıyıl. Bu çocukların zayıf olan matematik başarıları o kadar geriledi ki daha fazla düşemez deniliyor. Ayrıca bizlerin Türkiye’de alışık olmadığımız ve sadece taşımalı eğitime tabi olan çocukların yararlandığı ‘sıcak, kalorisi hesaplanmış okul yemeği’ imkanından mahrum kaldılar.

Yani, çocuklar hangi okula giderse gitsin aile desteği başarıda ön planda ve en önemli faktörlerden biri.

Salgın sonrası daha etkin, esnek ve adil olması beklenebilir mi?

Bir de duruma öğretmen gözünden bakmalı…? Öğretmen olmayınca rahat konuşulur belki. Uzmanlar öğretmenler için sadece ‘yorgun’ diyebiliyor. Anne babalar çalışmak zorunda olduğundan çocukları daha uzun saatleri okulda bırakma telaşındalar ve bu durum da başarıyı ve okul sevgisi ile öğretmen ilgisini etkiliyor. Herkes yoruluyor ama öğretmenden beklenen hala fazla diye düşünülüyor.

OECD eğitim uzmanlarına göre durumda şaşılacak bir şey yok, bütün çocuklar aynıymış gibi aynı komutlarla onlara bir şeyler öğretmek zaten doğru değildir. Salgın gösterdi ki krizin önüne ancak ve ancak öğrencilerin farklılıklarını, öğrenme becerilerini, ilgilerini, ebeveynlerin sosyal altyapısını dikkate alarak kişisel gelişim programı uygulayarak geçilebilir.

Bu ayrımcılık değil başarı için bir anahtardır. ‘Factory model’ denilen eğitim fabrikası anlayışından vaz geçilmeli…Her çocuğa aynı tip eğitimi empoze etmenin anlamı yok, para ve zaman kaybının yanında birey kaybıdır. Yani Covid bize kitle eğitimi değil birebir veya küçük gruplar halinde eğitimin daha faydalı olduğunu gösterdi. Aslında uzmanlar biliyordu ama politika yapıcılara da baskı geldi bu dönemde. İngiltere’de bir çocuğun birebir eğitim alması halinde matematik başarısında sadece 12 saat içinde 3 aylık farkı kapatabildiği yönünde araştırma sonuçları gelince Britanya Hükümeti bu tip eğitime 3 Milyar Pound harcayacağını duyurdu. Ancak daha okullar kapanmadan bakanlar 1.4 milyar Pound ayrılmasına izin verince Eğitim Geliştirme Komiseri istifa etti. Halbuki aynı bakanlar Portcullis House’daki ofisleri için 2 milyon Pound harcamışlardı.

Tüm bu olumsuzlukların ve dibe vuruşun uzmanların reform gerçekleştirmelerine sebebiyet vermesi bekleniyor. Bekleyelim bakalım.

İyi tatiller her şeyimiz, geleceğimiz çocuklarımız!

Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana…dönmeli yurdumda.