SİYASET

CHP'yi sarsacak 'rüşvet' iddiası

İngiltere'de Catering sektörünün tanınmış firmalarından A to Z'in yöneticisi, Kıbrıslı Türk işadamı Hasan Ayrancıoğlu, CHP'li İzmir Karşıyaka Belediyesi ile ilgili yaşadığı bir sıkıntıyı görüşmek amacıyla CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın ile görüşmek için Ankara'da, partinin Gençlik kolları Başkanı Avukat Emre Doğan'ın kendisinden 1 milyon dolar rüşvet istediğini iddia etti...

Londra Gazete'de yer alan iddiaların ardından konu, halkinhabercisi.com adli haber portalında da detaylı olarak duyuruldu.

İŞTE CHP'Yİ SARSACAK 1 MİLYON DOLARLIK RÜŞVET İDDİASI...

İddiaya göre; Kıbrıs kökenli İngiliz işadamı Hasan Ayrancıoğlu, CHP'li Karşıyaka Belediyesi ile ilgili yaşadığı bir sıkıntıyı görüşmek amacıyla CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın ile görüşmek için Ankara'ya geliyor ve burada bir yakını kendisini bir avukatın ofisinde Doğan ile buluşturuyor...

H&H olarak ilk olarak Londra Haber adlı İngiliz haber portalında yer alan haberi araştırdık ve Ayrancıoğlu'nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e kadar ulaştırdığı şikayet dilekçelerini ele geçirdik...


Bununla da kalmadık, Hasan Ayrancıoğlu'nu cep numarasından arayarak, Londra'dan iletişim kurduk.  

H&H olarak sorumlu haberciliğimiz gereği Emre Doğan'la da bu konuyu görüştük. Doğan , H&H'ye yaptığı açıklamada iddiaların asılsız olduğunu , işadamının yaşadığı sıkıntıyı gündeme getirmek için böyle bir iddiada bulunduğunu ve bahsi geçen işadamıyla ofisinde sadece 1o dk. görüştüğünü ve para konuşulmadığını belirtti.

İngiltere'nin en büyük catering şirketinin ve tır filosunun sahibi yanında bin kişi çalıştıran, Kıbrıs Türkü olan Ayrancıoğlu, H&H muhabirlerine şu açıklamalarda bulundu:
 
İlk olarak sizlere teşekkür ediyorum. Ben bir Kıbrıs Türküyüm özümü hiç kaybetmedim. Atatürkçüyüm, gerekirse Türkiye'deki işlerim zarara uğrasın bu hiç önemli değildir ama 30 yaşındaki bir Gençlik Kolları Başkanı'nın bir Genel Başkanın bu tutumu beni ülkem adına soydaşlarım adına yaralamıştır!

H&H: Tam olarak Emre Doğan Bey ile neler yaşadınız, anlatınız?
 

Ayrancıoğlu: Ben şahsını tanımazdım. Gökhan Bey Belediyelerden sorumlu diye duyunca Genel Merkez'e gittik randevu talep ettik, danışmanı bize şehitlerimizin cenazesinde olduğunu belirtip ismimizi not etti. Arayacağız dediler. Ankara'da yaşayan bir tanıdığım ise sorunumu çözecek kişiyi tanıdığını, belirtti ve beni bir avukatın yazanesine götürdü. Dar bir sokakta yazanede buluştuk. Mustafa adlı bir avukattı. O sırada yanımıza genç bir avukat daha geldi. Yüzünü bir yerlerden tanıdığımı belirtince CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı olduğunu belirtti. Emre Doğan Bey ile ilk kez orada tanıştık... Emre Doğan , bana sorunumuzu çözeceklerini, bu paranın değişik kişilere verileceğini  ama Gökhan Bey ya da Genel Merkez'den kimseyle görüşmede bulunmamamız yönünde ikazda bulundu.Bu sözlerine diğer avukatlar da şahit oldu... Sonra da açık açık hiç bir çekince göstermeden benden bu işi halletmeleri için 1 milyon $ talep etti... Arkadaşım 1 buçuk saat sonra dışarı çıktığımızda bana 'sakın verme niçin tamam dedin' diye sordu... Ben de 'tamam dediğime aldanma bu işi Kılıçdaroğlu'na ve tüm yetkililere şikayet edeceğim, Türkiye böyle olmamalı' dedim ve CHP'ye oradan MHP'ye, Zafer Çağlayan'a, Köşk'e, AKP'ye her yere gidip şikayet dilekçemi teslim ettim...

H&H: Peki ama bunlar çok ağır ithamlar, belgeniz var mı? Ya da yanlış anlamış olamaz mısınız? Belki de bahsi geçen avukatlar sizden avuaktlık ücreti gibi danışma ücreti gibi bir şey talep etmiş olamazlar mı?
 

Ayrancıoğlu: Hayır hayır.. Kırk yıllık işadamıyım benden illegal bir para talep ettiler. Açıkca bu para ile belli yerlere, kişilere masraf yapılacağını teyit ettiler. Hatta 1 saat sonra tekrar telefon ile arayıp aman sakın ha Genel Merkez'e falan uğrama, yoksa iş düğüm olur bile dediler. Çok üzüldüm, memleketimiz bu hallere düşmemeli. A partisi ya da B partisi kimse bu tutum içinde olmamalı.

 

Yanımda konuyla ilgili şahitlerim var, görüşmede birlikteydik. Bakınız İngiltere'deki avukatlarımda bu işin takibindeler. Ayrıca şimdiden 2 prestijli gazete olayı İngiltere'de haber yaptı. Bu konuyla uğraşacağım kesinlikle vazgeçmem...
 
Sayın Hasan Ayrancıoğlu'nun şikayet dilekçelerini tarafsız oalrak ve hiç dokunmadan aynen yayınlıyoruz. Ayrancıoğlu bu dilkeçeleri 75 ilgili makama da resmi olarak elden teslim etmiş. İşte o iddiaların yer aldığı dilekçeler:
 

 
Ben Hasan Ayrancıoğlu İZMİR SU doğançay su dolum tesisinin 09.08.2012 tarihine kadar işletme sahibi olarak aşağıda anlatacaklarım İzmir’de yaşadıklarımın sade bir özetidir. Yıllar önce İngiltere’ye iş bulma ve çalışma amacı ile beş parasız olarak gittim. Orada dişimi tırnağıma katarak yıllarca çalıştım. Çalışmalarımın sonucu Londra merkezli firmamız olan Türkçe’de A dan Z ye anlamına gelen AtoZ Catering Supplies’e kurup binbir çeşit ürün yelpazesinde satış yapan firmamız Türkiyeden fason olarak pet şişe su temin etmeye başlamıştı. İlerleyen dönemde su ihracatımız o kadar büyümüştü ki bu işin üretimini de kendimiz yapamazmıyız  fikri oluştu. Ülkemizin kalkınması ve Türk mallarının Avrupa ülkelerine dağılacak olması ayrıca Başbakanımızın girişimci iş adamlarına gönderdiği açık davetiye ve  verdiği değer göz önüne alındığında ülkem için hayal edilemeyecek bir değer yaratılacaktı.   Bu amaçla 2006 sonu itibari ile Aydın ve İzmir çevresinde bir kaynak arayışına girdik. Yaptığımız araştırmalarda İzmir’de Doğançay mevkiinde bir kıraathanede  denk geldiğimiz Karşıyaka Belediyesi Meclis üyesi olduğunu öğrendiğimiz Abdullah Sezgin'in yardımı ile Başkan koordinatörü Tayfun Varlı beye ulaşıp söz konusu yatırım isteklerimizi kendilerine aktardık. Tayfun Varlı aracılığı ile Başkan beyden Örnekköy şantiyesinde buluşmak üzere randevu aldık. Başkan ile görüşmemiz sırasında Pınar firmasının da böyle bir girişiminin olduğunu fakat belediyeyi oyaladığını olayın bir türlü netlik kazanmadığını söyledi.  Bu sebeple fabrikanın eğer burayı yeniden kurabilecek ve işletebilecek gücümüzün olması durumunda bize verilebileceğini söyledi. Başkan Cevat DURAK'I İngiltere’deki gücümüzü görmesi için İngiltere’ye davet ettik. Bu daveti kabul etti, konuğumuz olarak İngiltere’ye geldi. Kendilerini havaalanında limuzinle karşıladık, konuklukları süresince en güzel otellerde ve en güzel restoranlarda ağırladık. Türkiye’ye dönerken kendilerini hediyelerle uğurladık. İngiltere’deki konumumuzu ve gücümüzü gördüler. Bu işi yapabileceğimize kanaat getirdiler.
 
Bizden de bir teklif sunmamızı istediler. Bir teklif sunduk sunduğumuz teklifi Cevat DURAK beğenmedi. Kendisi bir kağıta istediklerine dair notlar yazdırmıştı. Bu talepler içerisinde kira haricinde birçok yer ve Karşıyaka Spor Kulübüne düzenli olarak yapılacak yardımlar vardı. Bunları anlamak mümkündü fakat maddelerden biri onların bildireceği bir gazeteye aylık büyük bir meblağda reklam verilecekti. Bu kısmını anlamamıştık. Neyse istenen rakamlar çok afaki  idi ve bu şekilde hiçbir kimsenin bu tesisten istenilen tutarları ödeyebilmesi mümkün değildi. Biz bu rakamın ödenmesinin mümkün olmadığını bildirdik ve kendimizi geri çektik. Aradan bir ay kadar geçtikten sonra başkan bize haber göndererek yeniden bizim bir teklif göndermemizi istedi.  
 
Bu arada bu tesisin bizden önce bir firmaya  (Efes Su) verilme denemesinin olduğunu fakat tesisi alan kişilerin dolandırıcı olduklarını Belediyenin de adını kullanarak birçok firma ve şahsı dolandırdıklarını bu sebepten Belediyenin bu firma ile çok sıkıntı yaşadığını öğrendik. 


 
O gün için bile oldukça yüksek olan bir teklifi kendilerine gönderdik.  Sözün kısası bu fabrikanın bize verilmesine karar verildi. Daha önce fabrikanın kiralandığı şahıslara bir hava parasının ödenmesi gerektiği bu adamların çok sıkıntılı insanlar olduğu fabrikayı bile boşalttıktan sonra silahla tekrar bastıkları söylendi, bu kaybımızın daha sonraları bize bir yerlerden çıkarttırılacağı vaadi verildi. Çok yüklü bir miktarı Ünal Bey denen şahsa avukatlar huzurunda Belediye binasında  (75.000 TL) elden teslim ettik ve o şahsın fabrika içinde bulunan bir adet makinesini de  100.000 TL bedelle almaya zorlandık ve nakit olarak aldık.
 
 Belediye ye  1 ay içerisinde damacana hattını 6 ay içerisinde de pet hattını devreye sokacağımızı bildirdik.  Daha sonra Taahhütlerimizi olduğu gibi yerine getirdik.
 
O fabrikaya ilk girdiğimiz günü hatırlıyorum gerçekten fabrika içler acısıydı.  Çok güzel konumda olan bir fabrika ancak bu kadar heba edilebilirdi. Fabrikanın tüm bahçesi iki insan boyu şeklinde yığılmış cam şişelerle doluydu.  Bir hurda firması ile anlaşıldı tüm camlar fabrika bahçesinde kırılarak kamyonlara yüklenip ancak 1 haftada temizlenebildi. Bu camların hurda kantar fişleri ve satıştan elde edilen gelirleri Kent AŞ ye teslim edildi.

Fabrikanın içinde bir 0,33 lt lik cam şişe hattı ve bir adet cam galon hattı mevcuttu.  Gerçekten ilk bakıldığında şiir gibi görünen bir hattı. Fakat fabrika 15 yıldan uzun bir süredir kapalı olduğunda içindeki makineler talan edilmiş makinelerin beyinleri ve bir çok parçaları el altından çalınarak başka fabrikalara yedek parça olarak satılmıştı. Bunca yatırımı boşa çıkaran zihniyete neden yatırım yaptığımı sorgulamadan çalışmalarıma devam ettim çünkü söz konusu halktan gizlenerek hurdaya çıkarılan bu makinelerin yenileri ile değiştirilmesi sonucu ortaya çıkaracağım eser İzmir markası ile güzel İzmirlilere hizmet verecek atıl bir yatırım kurtarılarak ülkemiz menfaatlerine çalışacaktı.
 
 
 
Ancak Fabrikanın kontrolü bize devredildikten sonra verilen vaatlerin gerçekle alakasının olmadığı. Bize 6 lt/sn olarak bildirilen suyun debi miktarının 2 lt/sn ler civarında olduğu bu suyunda kontrolünün bizde olmadığı İZBETON un açıkta su satış istasyonlarına su sağlayan ekibin kontrolünde olduğunu öğrendik. Su tek bir ishale hattından geliyordu ve bunu iki kuruluşun paylaşmaları gerekiyordu ama vana İZBETON un elindeydi. İstediği zaman kapatıp istediği zaman açıyordu. Daha başlangıçta su fabrikası olarak kiraladığımız şeyin suyu olmamasından ötürü büyük sıkıntılar yaşamaya başlamıştık. Belediye bize kuyu açmamızı suyu öyle karşılamamızı söyledi. Bu nasıl bir işti  Belediye bizi kanunsuz işlere teşvik ediyordu. İnsanlara Kaynak Suyu yerine işelenmiş kuyu suyu verecektik.. Belediye alel acele fabrikanın üst kısmında bulunan bir arazisini Kent Aş ye komisyon kararı ile kiraladı. Bize de bu arazi içine kuyu açmamızı söylediler. Biz 46.000 TL ödeyerek buraya bir kuyu açtık. 3 LT/sn civarında su bulduk.  23.000  Masraf yaparak Bir ishale hattı da çekerek bu suyu fabrikaya indirdik. Bu su kuyu suyu olduğu için direk müşteriye satamayacağımızdan yaklaşık 130.000 Euro yu bulan 2 adet RO sistemi kurmak zorunda kaldık. İl Sağlık Müdürlüğü de bir şeylerin ters işlediğinin farkındaydı. Bizden İzbetonla aynı kaynakları kullanamayacağımızı biran önce bir ishale hattı daha açılarak kaynakların ayrılmasını istedi. Biz fabrikanın kapatılmaması için bu kadar yatırımın boşa gitmemesi için 250.000 TL daha harcayarak bunu da kabul ettik. Karşıyaka Belediyesi hiçbir maliyeti üstlenmiyordu. Tam tersine bizim kuyudan temin ettiğimiz suya bile ekstradan 167.000 TL fazla su kullanım faturası kesebilecek kadar açgözlüleşmişlerdi.  Bu ishale hattı için üç adet toplama binası, bir adet 500 tonluk ve bir adet te 150 tonluk beton depo inşa ettik.  Bunların en büyük sebebi susuzluktu..
 
 
 
Bu kadar özverili davranmamıza rağmen hiçbir konuda destek olunmadığı gibi herkes kendi çıkarındaydı.
 
Birgün Kent Aş yönetim kurulu başkanı Halil Arda ve beraberinde Kent Aş Satın Alma Müdürü Ahmet Aslan Beyin fabrikaya geldiği güvenlik tarafından bildirildi. Kendilerini her zamanki nezaketimizle idari binanın kapısında karşıladık. Halil Bey bahçede dolanmak istediklerini bizimle bir konuyu konuşacaklarını bildirdi. Bir yanımızda Halil Arda bir yanımızda Ahmet Aslan Bey fabrika bahçesinde turlamaya başladık. Konuyu Halil Bey açtı. Bilindiği üzere kendilerinin CHPli belediye olduklarını bazı açıktan giderlerinin bulunduğunu bu giderlerinin hiç değilse bir kısmının karşılanmasında bundan sonra bizimde katkımızın olması gerektiğini  ve bu paraların açıktan ödeneceğini ve bu olayın başkanın bilgisi dahilinde olduğunu söylediler.  Biz her ne kadar fabrikanın daha bir yıldır faaliyette olduğunu kendi masraflarını bile karşılayamadığını sürekli olarak İngiltere’den para desteği geldiğini söylesek de hiçbirini dinlemeyerek arabalarına atlayıp gittiler. Bir gün başkan gurur duydukları faaliyetlerini gezdirmek üzere meclis üyelerini bir otobüs toplanmış şekilde gezdiriyormuş bizim fabrikaya da geldiler. Meclis üyeleri fabrikayı gezerken yine fabrika bahçesinde başkan biz ve Halil Arda’nın bulunduğu bir konumda konu tekrar açıldı. Halil Arda Başkanım bundan sonra Fabrika bize ayda 10.000 TL para gönderecek dedi. Biz müdahele etmeye kalktık. Başkan bu konuyu fazla uzatmayın bu konu bu şekilde olsun dedi. Moral bozukluğu ile ağzımız kapandı.  Takip eden günlerde Kent AŞ satın alma müdürü Ahmet Aslan gelerek bu parayı her ay için düzenli olarak hazırlamamızı istedi. Aksi taktirde çok sıkıntı yaşayacağımızı burada barınamayacağımız şeklinde bizi tehdit etti. Yaşadığımız olaylar gerçekten kabus gibiydi. Mecburen bu tutarı ödemeye başladık ama yapılan her ödeme sırtımızdaki kamburu biraz daha büyütüyordu. Nakit yaptığımız ödemeleri nakit yapamaz hale geldik Ahmet Bey sorun olmadığını kısa vadeli çeklerle de tutarın ödenebileceğini söyledi. Çekleri şirket ortaklarından birin adını kesip onun cirolaması ile Ahmet Beye düzenli olarak ulaştırmaya başladık. Kar etmediğimiz bir tutarı birileri her ay gelip bizden alıyordu. Hepimiz şunu düşünüyorduk. Buraya Trilyonlarca TL yatırım yapmıştık. Bu ödemeler birkaç ay önce Ahmet Beyin vefatına kadar sürdü. Çalışmaya başladığımız günden bu güne kadar 210.000 TL çek 260.000 TL nakit olmak üzere Toplamda 470.000 TL ödeme yapılmıştır.
 
 
 
Fabrika ile sıkıntıların sürekli devam etmesi Belediye ile aramızın daha da açılmasına sebep oldu. Kaynak suları ile ilgili olarak çıkan mahkeme kararı sonrası 18.05.2012 tarihinden itibaren KAYNAK SULARI İl Özel İdaresinden, İzmir Büyükşehir Belediyesine geçti. Bundan sonrada İZSU Karşıyaka Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı arasındaki husmetten olsa gerek sadece bizim kullandığımız ve KENT A:Ş. Tarafından kiralanan kaynak sularını 6 Haziran 2012 tarihinde ihaleye çıkarma kararı aldı. Biz Kent AŞ ye böyle bir şeyin nasıl gerçekleşebileceğini 3 yıllık daha Kent AŞ ile yapılmış bir sözleşmemizin olduğunu bildirdik. İki belediye arasındaki uzlaşmazlık yine bizi vuruyordu. İZSU’nun açtığı ihaleye dışarıdan hiçbir mantıklı firmanın girmesi mümkün değildi çünkü sadece kaynakları ihaleye çıkarıyor Karşıyaka Belediyesi ile aralarındaki protokol devam ettiği için su tesisini binayı ihaleye çıkaramıyordu. Birinci ihaleye kimse girmedi ve ihale iptal oldu. Büyük Şehir Belediyesini şirket avukatlarımız ziyaret ettiğinde orada onlara yansıtılan durum bu ihalenin sadece Kent Aş için açıldığı, kendilerinin de bu ihaleye mantıklı hiçbir firmanın katılmasının mümkün olmadığını çünkü  ihale süresinin fabrika binasının kira süresi ile sınırlı olduğunu, ama bu zamana kadar Kira gelirlerinden Kent AŞ nin çok karlı çıktığının bundan sonra bu kazancı Büyük Şehir Belediyesinin alması gerektiğini söylüyorlardı.   İkinci ihale 9 Temmuz 2012’de  açıldı. Bu arada Kent AŞ devlete olan borçlarından dolayı ihale yasaklısı konuma düşmüştü. Kent AŞ ikinci ihaleye de girmedi. Bunun üzerine Büyük Şehir Belediyesi kaynakları kapatarak suyu tahliyelerden dereye verdi. Ayrıca İl Sağlık Müdürlüğü de durumdan bilgidar edildi.  Bu konu bayiler tarafından da duyulunca ciddi müşteri kaybı yaşadık, mağduriyetimiz defalarca Kent A.Ş. yetkililerine anlatsakta maalesef somut hiçbir adım atılmadı ve şirketimizin faaliyeti durdu.  Yüzün üzerindeki bayiye üç gün süre ile su verilemedi. Kaynakların kapatıldığını öğrenen bayilerle yaz ortasında, iş yapacakları dönemde su tedarik edilememesinin suçlusu olarak bizi sorumlu tuttular Üç günün sonunda 6 yıllık çaba sonucu oluşturulmuş ve trilyon değerinde yatırım yapmış olduğumuz bayilerimizden bir tanesi bile kalmamıştır.
 
Kent A.Ş: ile aramızdaki sözleşme gereği kaynak sularının kullanımına ilişkin gerkli izin ve ruhsatları alma yükümlülüğü KENT A.Ş olup maalesef bu yerine getirilmemiştir. Bizde haklı sebeple KENT A:Ş: ile olan sözleşmemizi fesih ederek, protokolde yer alan 1.000.000 Euro tutarında ki cezai şartı kendilerinden talep ettik.
 
 
 
Şimdi herkesin aklında olan düşünceleri sesli bir şekilde telaffuz edelim ;
 
 
 
1)     15 Yıl çürümeye terk edilen milyon dolarlık bu tesisten halk neden haberdar olmadı, kimler bu zararı halktan sakladı ?
 
2)      Belediye güvenlik elemanlarının bulunduğu bu tesis nasıl oldu da 15 yıl boyunca yağmaya uğrayarak harap edildi, makine beyinleri çalındı, değerli parçaları alındı?
 
3)      15 Yıl kapalı kalan bir fabrikada neden iki vardiye belediye elemanı çalışıyordu yâda çalışıyor görünüyordu? Üretimi olmayan bu fabrika neden laborant, Müdür, Müdür yardımcısı tutuyordu, maaş ödüyordu ve yemek hizmeti alıyordu ?
 
4)      Tarafımdan her ay alınan 10.000 TL  toplamda 470.000 TL para belediye bilgisi dahilinde belediye elemanlarınca kanunsuz bir şekilde nasıl talep edildi ve hangi amaçlarla kullanıldı?
 
5)      İki ayrı firması ile 2.400.000 TL ve 2.000.000 TL olmak üzere toplamda 4.400.000 TL ciroya sahip işletmem ülkeme bu oranda katkı sağlarken dolaylı olarak 3.000 kişilik bir aileye ekmek kapısı olurken neden fabrikanın kaynaklarına kilitler vuruldu, kapatıldı?
 
6)      Bunca yapılan yatırım ve emek milli ekonomiye katkı sağlarken, Yabancı sermaye bunca emekle yurtiçine çekilmeye çalışılırken neden Londra merkezli bir girişimci milli ekonomiden çıkarılarak geri yurt dışına itildi ?
 
7)      Kaynak ve kapılarına kilit vurulan bu fabrika da geçmiş yıllarda olduğu gibi talan edilecek mi ? bir 15 yıl daha kapalı kalıp halktan saklanabilecek mi ?
 
İşte bu sorulara ben Hasan AYRANCIOĞLU bir Türk vatandaşı olarak,  bir vatansever olarak cevap aramak için yola çıktığımı bildirir katkısı olacak her birey ve kuruluşun desteğini arkama alarak bu ülkenin imajı ve ülke ekonomisinin bu sebeplerle kan kaybetmemesi için konu üzerinde acil çalışma başlatılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim,
 
 

                                                                                             HASAN AYRANCIOĞLU

 

Avukat Emre Doğan ile nasıl tanışıyor, niçin Ankara'ya geliyor? 
 
   
 
Ankarada bir arkadaşımın aracılığı ile Av. Gencer SATILMIŞ’ a ulaştık. Avukat sorunlarımızı dinledikten sonra bize bu sorunu çözebilecek avukatın Emre Doğan olduğunu belirterek “ Ben size en kısa zamanda geri dönerim” diyerek telefon numaramı aldı. Emre Doğan'la görüşmemde , kendisi bana 'Hiç merak etmeyin, ben sizin sorununuzu 1 Milyon dolar karşılığında çözerim.' Dedi.'Bu para fazla değil mi?' Diye sormam üzerine , bu paraların değişik kişilere verileceğini söyledi. Ancak , Genel Merkez'de ne Gökhan Günaydın ne de Genel Başkan'la görüşmememi ısrarla tembih etti. 
  
 


CHP’li yerel yöneticiler tarafından yaşatılan mağduriyeti, CHP genel merkezindeki yetkililere anlatmak için geldiğimiz Ankara’da yaşadığımız mağduriyet ve haksızlığı bir kat daha arttıran gelişmeleri anlatmak için ertesi sabah CHP genel merkezine yerel yönetimlerden sorumlu Gökhan GÜNAYDIN’IN yanına gittik. Ancak Gökhan GÜNAYDIN’IN genel merkezde bulunmadığını belirten görevliler Gökhan beyin danışmanları ile görüşebileceğimizi ifade ettiler. Kendisinin Gökhan GÜNAYDIN’IN danışmanı olduğunu ifade eden Umut bey isimli şahıs ile İzmir’de ve Ankara’da yaşadığımız mağduriyetleri detaylıca anlatıp hazırlamış olduğumuz dosyaları verdik. Konuyla ilgileneceklerini ifade eden yetkililerin beyanlarını dinledikten sonra CHP genel merkezinden ayrıldık.
 
CHP genel merkezinden ayrılır ayrılmaz bıraktığımız iletişim numarasından bize ulaşan ve kendisini Kemal KILIÇDAROĞLU’NUN danışmanı olarak tanıtan Kemal bey tarafından tekrar genel merkez binasına davet edildik. KILIÇDAROĞLU’NUN danışmanları ile yapmış olduğumuz toplantıda İzmir’de yaşadığımız mağduriyeti ve Ankara’da Emre DOĞAN tarafından bize reva görülen davranışları anlattık. Para talebinde bulunan Emre DOĞAN’IN şuan bizi yine bu binada beklediğini ve sizinle görüşme halinde olduğumuzu bilmediğini KILIÇDAROĞLU’NUN danışmanlarına ifade edip, istenilirse Emre DOĞAN ile sizin yanınızda yüzleşebileceğimizi beyan ettik. Danışmanların gerek olmadığını, yaşamış olduğumuz mağduriyetleri anladıklarını ve gereğini yapacaklarını ifade etmeleri üzerine CHP genel merkezinden ayrıldık.
 
Ancak yaşanan bu mağduriyetlerin kamu düzenini yakından ilgilendirdiğini ve Başbakanımızın’ da konudan haberdar edilmesi gerektiğini düşünerek Ak parti Genel merkez binasına elimizdeki dosyalarla gittik. Başbakan Recep TAYİP ERDOĞAN’IN Ak parti Genel merkez binasında olmadığını öğrenince yerel yönetimlerden sorumlu Hüseyin TANRIVERDİ’NİN danışmanları ile görüşüp konuyu detayları ile anlatıp ilgili dosyaları bıraktık. Genel merkez binasından ayrılmadan önce bir dosyada Başbakan’ın danışmanlarına bıraktık.
 
Türkiye’ye yatırım yapmak ve ekonomiye katkı sağlamak için Başbakanımızın yapmış olduğu yatırım çağrısına uyarak geldiğimiz ülkemizde reva görülen muameleyi yukarıda kısaca ifade etmiş bulunmaktayız. Türkiye gibi gelişmekte ve bölgesinde lider olan bir ülkede yaşanan bu olumsuz durum bizi madden mağdur ettiği gibi manen de ciddi bir bunalıma sürüklemiştir.  Her şeye rağmen ülkemizin yöneticilerine ve adaletine olan inancımızdan bir nebze eksilme yoktur. Yanlış yapılan hesabın er yada geç Bağdat’tan döneceğine inancımız tamdır.

 

(Kaynak: http://www.londragazete.com ve http://www.halkinhabercisi.com)