Bugün 30 Ekim… Göçün 55. Yıldönümü…


 
Dönemin İstanbul’daki Alman İrtibat Bürosu Şefi Theodor Marquard ise toplanan kalabalığı bakıp şöyle diyordu; “Sanmayınki gidenler geri dönecekler. Birçokları Almanya’da yeni bir hayat kuracaklar, kök salacaklar ve Türkiye’yi sadece misafir olarak ziyaret edecekler”… Alman şefin öngörüsü gerçekleşti…
 
Sirkeci’den ellerinde bavullarla bilinmeyen doğru yola çıkanların kendileri, çocukları, torunları Almanya’yı yurt edindiler. Onlara hala göçmen gözüyle olsa bile artık onları “Almanyalıdır”. Dördüncü nesildir Almanya’da yaşayan Türkler artık farklı bir konumda… 
 
Bir milyonu Alman vatandaşı olan 3 milyon civarındaki Türk/Türk kökenli, gelecek yarım asır süresinde şimdikinden daha farklı bir konumda olacak şüphesiz… Göçmenliğin yol açtığı sorunlar ortadan kalkacak. Belki de bir gün Almanya’nın başbakanı, cumhurbaşkanı Türk kökenli Almanyalı olacak… Beşinci, altıncı nesiller daha güzel bir yaşam umuduyla yola çıkan atalarından çok farklı başka hedeflerin peşinde koşacaklar…
 
İnişli çıkışlı geçen yarım asra veya bugünkü siyasi konjonktüre bakarak gelecekteki göç olgusunu değerlendirmeyelim…  Alman ve Türk hakları arasındaki ilişkiler yarım asırla sınırlı olmayıp 18. Yüzyıl’a kadar uzanan tarihsel geçmişi vardır. Son 150 yılı çok yoğun geçmiştir… Örneğin, Şansölye Bismarck, Alman askeri danışmanlar, Bağdat Demiryolu, Birinci Dünya Savaşı ilişkileri gibi… Buna 1933’ten itibaren Hitler zulmünden kaçıp Türkiye’de üniversitenin temeline omuz veren Alman bilim adamları da dahil edilmeli…
 
Bugün dünyada siyasi, askeri alandaki gelişmeler oldukça karmaşık… Toplumsal alanda da durum farklı değil… Alman filozof Jürgen Habermas, “Küresel kozmopolit toplum”a doğru adım atıldığını işaret ediyor. Tüm bunların ışığında göçün 55. yılında Almanya’daki Türkler/Türk kökenliler geleceğe yönelik yine de karamsar olmamalı. Mevcut sorunların gerek sivil, siyasi girişimlerle gerekse yaşamın doğal akışı içinde çözüme kavuşacağından hareket etmeliler…  Şöyle bir Alman atasözü var…” Müzikten daha hızlı dans edilemez”… Bu herhalde yaşananı en güzel ifade ediyor.