Britanya’da ‘özür’lü siyaset

Britanya siyaseti son iki haftadır parti liderlerinin özür dilemelerini konuşuyor...


Kayıtlara “Hillsborough Faciası” olarak geçen, 1989 yılında Liverpool –Nothingham Forest maçı sırasında çıkan izdihamda 96 kişinin ölümüne yol açan faciayla ilgili olarak, Başbakan David Cameron, kurbanların aileleri ve kamuoyundan özür dilemişti.


Cameron’un halen süren özür tartışmalarından sonra, bu haftaya da Başbakan Yardımcısı ve Liberal Demokrat Parti lideri Nick Clegg’in özrü damgasını vurdu.


Nick Clegg, seçim kampanyası sırasında öğrenci harçlarına karşı olduğunu belirterek, iktidara gelmesi halinde bunu kaldıracağı vaadinde bulunmuştu.


Muhafazakar Parti ile koalisyon hükümetinin başbakan yardımcısı olan Clegg, harçların, kaldırmak bir yana, hükümetleri döneminde üç katına çıkarılması nedeniyle “yalan söyleyen lider” durumuna düşmüştü.


Bu “yalan söyleyen lider” sözünün, özür tartışan bir BBC radyo dinleyicisine ait olduğunu hatırlatayım...


Başbakan Cameron ile yardımcısı Clegg’in kamuoyundan özür dilemelerinin, seçim anketlerinde koalisyon ortağı partilere kamuoyu desteğinin sürekli düşmesiyle aynı günlere rastlaması manidar.


Cameron ve Clegg’in özrü, lideri oldukları Muhafazakar ve Liberal Demokrat Parti’lerinin oylarının İşçi Partisi’nin gerisinde kalmasına nasıl bir etki yapacağını önümüzdeki günler gösterecek.


Ama bu aşamada ‘özür’leri, anket sonuçlarıyla birlikte, yaklaşan parti kongrelerinde delege karşısına çıkma hazırlığı olarak yorumlamak da mümkün.


Hatırlatalım; Britanya siyasetinde parti liderlerinin delege ve seçmenlere “hesap verme dönemi” olarak bilinen geleneksel parti kongreleri (konferansları) önümüzdeki haftadan itibaren ard arda gerçekleşecek.


İktidar ve muhalefet partilerin bir yıllık icraatlarının tartışıldığı  konferanslar, Liberal Demokrat Parti’nin 22 -26 Eylül tarihlerinde Brighton konferansı  ile başlayacak.


Nick Clegg’in özrü, Liberal Demokrat Parti oylarının yüzde 10’lara düştüğü bugünlerde dilemesi boşuna değil yani.


Clegg’in “özür” çıkışı, iki yıllık hükümet ortaklığı döneminde izah edemediği sıkıntıdan bir nebze rahatlamış olarak partili delegelerin karşısına çıkma adımı olarak da düşünülebilir.


Delegelerin karşısına, “yerine getiremediğimiz vaadler için özür dileme erdemini gösterdik” rahatlığı çıkabilme adımı aynı zamanda.


Ayrıca, koltuğunu Ticaret Bakanı Vince Cable’a kaptıracağı tartışmalarının en yoğun olduğu günlere rastlaması da bir diğer ayrıntı.

 

‘ÖZÜR’LÜ SİYASETİN LİDERİ

 

‘Özür’ siyasetini başlatan Başbakan David Cameron da Ekim ayının ikinci haftası partililerle yıllık kongrede biraraya gelecek.


İki buçuk yıllık başbakanlığı döneminde uyguladığı tasarruf önlemleriyle, dar gelirli kesimlerin tepkisini alan Cameron, halk desteği yüzde 30’a kadar düşen bir parti lideri olarak delegelerle buluşacak.


Clegg kadar olmasa da bu sonbahar kongresi Cameron için de oldukça kritik geçecek.


Çünkü, kısa süre önce yapılan anketlerin koltuğunu devretmesi halinde Boris Johnson’un partisinin oylarını en az yüzde 6 artıracağının tartışıldığı günlerde gerçekleşecek Muhafazakar Parti kongresi.


Bir de koalisyon ortağı Liberal Demokrat Parti’ye “fazla taviz verdiği” suçlamalarının yükseldiği bir dönemde tabii.


David Cameron
, partisini ikinci duruma düşüren nedenleri muhafazakar delegelere anlatırken, başbakan olarak kalmasını isteyenlerin yüzde 60’larda olmasının rahatlığını da kullanacak.

 

MILIBAND’IN DA BİR ÖZÜR BORCU VAR

 

Arka arkaya “özür” dilekleriyle ülke gündemini oluşturan koalisyon partilerinin liderlerine göre daha rahat olması beklenen İşçi Partisi lideri Ed Miliband’ın durumu da fazla iç açıcı değil doğrusu.


Muhalefette kalmanın avantajı ile son anketlerde yüzde 45’e çıkan halk desteğine rağmen Ed Miliband İşçi Partisi’ni seçimlere taşıyacak güçten uzak bir lider portresi çiziyor.


Kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 45’i İşçi Partisi’ne oy vereceğini açıklarken, aynı anket sonuçlarında Ed Miliband’ı başbakanlık koltuğunda görmek isteyenler yüzde 31’lerle sınırlı.


Bu sonuç, tabii ki, Ed Miliband’ın ülkeyi yönetmesine yetecek desteğin olmadığını gösteriyor. “Gordon Brown’dan daha silik” gibi acımasız eleştirilerin de hedefi oluyor Miliband.


Son seçimlerde partisini iktidara getiremediği için sorumluluk üstlenmeyebilir belki ama, geçen iki buçuk yılda başbakanlığa layık görülecek konuma gelemediği için parti tabanına bir ‘özür’ borcu var Ed Miliband’ın.


Miliband bu özrü 30 Eylül 4 Ekim tarihlerinde Manchester’de yapılacak yıllık kongrede diler mi bilinmiyor ancak, kendisiyle ilgili olarak “geçiş dönemi lideri” tartışmaları artık sesli konuşuluyor.


Bu eleştirilerle birlikte, İşçi Partisi’nin 2015 seçimlerine Harriet Harman’la gireceği de saklanmıyor.


Siyaseti “özür” üzerine kurulu siyasetçilerin ülkesindeki siyasi tabloyu biraz olsun yansıtmak istedim.