Boris Johnson ile ilgili herkes birşeyler söylemesi, Dahiliye Nazırı büyük büyük dedesinin kaderi, mesleklerinin tesadüfi aynılığı, başbakan olduğu gün İstanbul’un en pahalı yalılarından biri ve dedesinin de bir süre yaşadığı ev olan Zeki Paşa Yalısı’nın satışa çıkması ve benzeri gibi sebepler bu konuyu biraz enteresan kılıyor.

Avrupa Birliği’nden çıkılması sürecinde yaşanan sorunlar Boris Johnson’ı epey zorladı gibi görünse de erken seçimden başarıyla çıktı. 2020 yılında hayatımızda olacağına göre kim olduğunu analiz etmek uygun olur diye düşündüm.

Türkiye’deki gazeteler genellikle ‘Boris Johnson kimdir?’ ‘İngiltere Başbakanı gerçekten Türk müdür?’ ve hatta ‘İngiltere’nin Türk Başbakanı…’ gibi haberler yapsalar da aslında bu kıymetli bir husus da değil sanırım kendileri için. Ama tarihi gerçekler enteresan, iç acıtıcı ve tesadüfleri benzerliklerle dolu.

İşte bu dağınık saçlı, New York doğumlu, Oxford mezunu, ‘The Times’ ve ‘The Daily Telegraph’ yazarı ve editörü, Londra Belediye Başkanı, muhafazakar parti lideri ve başbakan beyin büyük dedesinin hikayesi Osmanlı Devleti’nin son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk dönemini de yakından ilgilendiren ayrıntılarıyla şöyledir;

Boris Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal isimli bir gazetecidir, ardından da siyasete atılmıştır. İsminin vatanperver Namık Kemal’den geldiği söylenir. Ali Kemal hem II. Abdülhamit Han’a, hem İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne ve hem de Kurtuluş Savaşı Hareketi’ne karşıdır. Osmanlı Devleti Dönemi’nde hapse atılır, Halep’e sürgün edilir. Sürgün yerinin hareketsiz yaşamından sıkıldığı gerekçesiyle İstanbul’a gelir ve sonra da Paris’e kaçar. Siyaset Bilimi okuyup gazeteciliğe devam eder. İkdam Gazetesi’ndeki Batı medeniyeti ve kültürüne dair kendi kaleminden çıktığı iddia edilen yazıların daha sonra çeviri-çalıntı olduğu ortaya çıkar.

Londra seyahati sırasında Winifred Emma Mary Brun isimli bir İngiliz Hanım ile evlenir, Selma ve Osman isimli çocuklar doğar ve Winifred Hanım doğum esnasında 26 yaşında ölür.

Ali Kemal Bey, II. Meşrutiyet’in arefesinde İstanbul’a dönerek padişahın huzuruna çıkar, taltif alır. Gazeteciğe devam eder ve oklarını İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne çevirir. Zaten 31 Mart Olayı’nın müsebbibi olarak bilinir. Darülfünun’da siyaset dersleri verirken saldırgan ve kavgacı görüşleriyle tepki de toplar. 31 Mart Vakası ile Selanik’ten Hareket Ordusu İstanbul’a gelir ve kendisi Paris’e kaçar, geri gelir, Viyana’ya sürülür, geri gelir ve mülkiyedeki derslerine geri döner, Tophane Müşiri Zeki Paşa’nın kızı ile evlenir. Siyasetçi bir aileye girmenin etkisi olmalı ki ardından o da siyaset sahnesinde yerini alır.

Herkesle kavgalı ve sevilmeyen bir politikacı olarak Damat Ferit Paşa Hükümeti’nde önce maarif nazırı, ardından da dahiliye nazırı olur, İngiliz Muhipler Cemiyeti yararına/çıkarına çalıştığı söylenir, hatta kurucularından olduğu da iddia edilir. Mustafa Kemal için ikbal peşinde ve haydut, Kazım Karabekir gibi paşalar için ise çete reisi der, yürütülen Kuva-i Milliye hareketi aleyhine çalışır ve onu ‘celaliler’ olarak tanımlar, hareketi baltalayıcı emirler verir. Yazılarında İngilizleri överek Fransız mandasını olanaklı kılmaya çalışır, Sevr Anlaşması’nı savunur.

Bu arada Darülfünun öğrencileri milli duygu yoksunluğu benzeri sebeplerle istifa etmesini isterler, Cenap Şahabettin ile beraber Büyük Taarruz Zaferi günlerinde görevine son verilir. Büyük Taarruz’dan sonra bir yazı kaleme alır ve ‘yanıldım’ der, bu son yazısı olur.

1922 yılında vatan haini olarak yargılanmak için Ankara’ya götürülürken İzmit’te linç edilir, göğsüne de ‘Artin Kemal’ yazılarak Ermeni yanlısı olduğu vurgulanır, Ermenilik aşağılanır. Bu linç girişimi haberi Ankara’ya üzüntüyle varsa da müsebbibi olan subayların yargılandığına dair bir habere rastlayamadım. Yıllar sonra ise Ali Kemal Bey’in ikinci eşinden oğlu diplomat Zeki Koneralp İsmet İnönü tarafından göreve çağrılır ve 1964-1966 yılları arasında Londra’da Türkiye Büyükelçisi olur. 1978 yılında ise Madrid elçisi olduğu sırada ASALA örgütünün kendisine düzenlediği suikast girişiminde eşi Necla Hanım ölür.

Ali Kemal’in İngiliz hanımla olan evliliğinden doğan çocuklarıyla kendisinin pek de alakası olmamıştır, onları anneannelerini bırakarak İstanbul’a döner. Osman Ali Wilfred Johnson anne tarafından gelen soyadını alır, oğlu Stanley Johnson ve onun oğlu Boris Johnson’dır. Kendisi 2008 yılında BBC‘nin ‘Who Do You Think You Are?’ programına katılarak bu durumu ilk kez konuşmuştur.

İngiltere’nin bu yeni başbakanı kurt dedesi gibi önce gazeteci sonra siyasetçi olan Boris Johnson’ın geçmişi bir süre daha Türkiye gündemini işgal eder?