Bir kimlik krizi

Kıbrıs

Bu köşede öyle otel, restoran övgüsü yapılmadığını bilirsiniz. Ama bugün bir istisna yapıp alenen bir oteli öveceğim.
Geçen perşembe, Basın Emekçileri Sendikası “Delikanlım” belgeselimizin gösterimi için Kıbrıs’a çağırdı.
Sendikanın danışmanı Doğan Tılıç ve Bora Gezmiş’le birlikte gidecektik. Gösterim 16.30’daydı. 13.00 uçağına binecektim. Kontuardaki görevli, nüfus cüzdanımı sordu.
Yanımda yoktu. “Kimlik yerine geçtiği” söylenen basın kartıma davrandım, ehliyeti gösterdim.
“İşe yaramaz” dediler.
Pasaport polisi komiseri çağırdı. 3 saat sonra Yakın Doğu Üniversitesi’ndeki söyleşiye katılmam gerektiğini söyledim. Komiser, “Mümkün değil” dedi.
Ankara’yı arayıp İçişleri Bakanı’na ulaşmaya çalışsam; “Bi taklak at, gönderelim” diyebilirdi. Vazgeçtim.
Kıbrıs’ı arayıp Doğan’a “Gelemiyorum” dedim.
Canı sıkıldı. Salon dolmuş, insanlar bekliyor.
“Kimliğin nerede” diye sordu.
“Ankara’da” dedim.
“Şimdi Ankara’ya uçuyorsun. Kimliği alıp Kıbrıs’a geliyorsun. Biz de gösterimi 3 saat erteliyoruz” dedi.
Ve bu imkânsız plan, aynen uygulandı.
Esenboğa’ya inip kimliği aldım, yeniden Kıbrıs uçağına bindim. O sırada sendikadaki arkadaşlar TV’den, radyodan, twitter’dan gecikmeyi duyurdular.
Tam 19.30’da salonda, son derece coşkulu bir seyirci grubunun karşısındaydım.

Bir otel reklamı

Gösterimden sonra Basın-Sen Başkanı Kemal Darbaz, “Çok özel bir otelde yer ayırttık size” dedi.
Dome Otel’e gittik.
Girne’de, denize nazır, kaleyle yat limanına komşu, 111 yataklı, harika bir oteldi. Ama asıl harika olan, otelin patronunun, çalışanlar olmasıydı.
Dome, 1939’da Rumlar tarafından yapılmış, 1974’te Vakıflar İdaresi’ne devredilmiş. Zarar ettiği için özelleştirilmesine karar verilmiş. Hükümet, Türkiye’den bir ünlü bir işadamına yok pahasına devretmek üzere iken Turizm Emekçileri Sendikası, “Bize verin” diye ortaya çıkmış.
Otelin 2007 zararı 3 trilyon TL imiş. Üstelik asıl para getiren kumarhane devredilmeyecekmiş.
Yine de sendika, “Bu zarar, kötü işletmeden. Biz, iyi işleteceğiz” demiş, zararı da üstlenip 10 yıllığına oteli devralmış.
Sonrası tam bir başarı öyküsü:
Hemen fizibilite yapıp yatırım kararı almışlar. Odaları yenileyip ek tesisler açmışlar. Daha önce memur zihniyetiyle çalışan emekçiler, oteli sahiplenmiş.
Böylece ilk 2 sene zararı azaltmış, 3. sene kâra geçmişler.
Oteli işleten Sendika Başkanı Bayram Karaman, “Çevre otellerde 11 yatağa 1 personel düşerken Dome’da 2 yatağa 1 personel düşüyor. Hafta tatili, izin, ücrette de onların iki katı hakka sahibiz” diyor.
Büyük kâr etmiyorlarmış, ama Bayram Başkan umursamıyor:
“İşletmenin kâr etmesi değil, topluma katkı yapması önemli... Biz, bir ideale odaklandık. Üretenlerin yönetebileceğini ispatladık. Sonunda sendika da, Vakıflar da, çalışanlar da, Kıbrıs da kazandı. Şimdi özelleştirilecek diğer kuruluşlardaki sendikalar bizi arayıp akıl alıyor.”
“10 yıl sonra ne olacak” diye soruyorum.
“Dünyadaki gidişata bağlı” diyor:
“Dünya sosyal devlete yönelirse bu uygulamalar, yayılarak devam eder. Üretenler yönetime geçer.”
Otelden ayrılırken THY’yi, Hava-İş devralsa nasıl olur diye düşündüm.
Dome otele gidin. Sizi sadece iyi bir tatil değil, bir hayat dersi bekliyor olacak.

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)