Bir darbe mektubunun anatomisi

Evren, 27 Aralık 1979\'da Cumhurbaşkanı Korutürk\'e çıktı ve mektubu verdi. Korutürk bir hafta sonra mektubun sol alt köşesine bir not düştü.

Perşembe Ankara’da devlet günüdür. Cumhurbaşkanı, icranın en üst ve kritik noktalarındaki kişilerle görüşmelerini o gün yapar.
27 Aralık 1979 Perşembe günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren saat tam 17.00’de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile haftalık olağan görüşmesi için Çankaya Köşkü’ndeki makam odasına alındı. Bu ziyaret hiç de olağan olmayan gelişmelerin başlangıcıydı.
Evren, Genelkurmay Başkanı forslu resmi kâğıda o gün tarihiyle ve kendi el yazısıyla ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ diye başlayıp, daktilo ile devam eden, yine el yazısıyla ‘Saygılarımla’ diye sona eren bir sayfalık bir mektup verdi. Mektubun iki sayfalık eki ise ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin Görüşü’ başlığını taşıyordu. Evren’le birlikte kara, deniz, hava kuvvetleri ve jandarma komutanlarının imzasını taşıyan bu metin, eğer siyasi partiler üzerine düşeni yapmazsa, askerin İç Hizmet Kanunu’ndan aldığı ‘koruma ve kollama’ yetkisiyle gereğini yapacağını, yani yönetime el koyacağını Cumhurbaşkanı’na duyuran o meşum mektuptu.

Yönetime el koymak istemiyorlardı ama memleket uçurumun kenarındaydı. Evren ve komutanlar, Korutürk’e “Başımıza geçin, cumhurbaşkanlığında kalın” dediler. Korutürk, “Yeminimde anayasayı savunacağıma söz verdim” dedi. Askeri girişimlerin ‘Faydaları kadar zararları da olduğunu düşündüğünü’ söyledi. Görev süresinin bitmesine üç ay kalmıştı ve ondan bir gün fazla makamda durmayı düşünmüyordu. “Ayrıca” dedi “Şayet ihtilal yapmaya kararlıysanız ben hemen istifa etmeye hazırım.” Evren ile bir saatlik görüşme böyle sona erdi. Korutürk ne yapacağını bilemedi, daha sonra hem Genel Sekreteri Haluk Bayülken’e hem de Özel Kalem Müdürü Erdil Akay’a anlattığı ve tarihçi Hikmet Özdemir’in 2010’da yayımlanan ‘Fahri S. Korutürk’ kitabında derlendiği gibi, durumu etraflıca değerlendirme ihtiyacı duydu, odasına çekildi.

Ertesi gün Başbakan Süleyman Demirel ile o gün yapılamayan görüşme vardı. Mektupta hemen harekete geçilmesi isteniyordu ama Demirel’in yeni Milliyetçi Cephe koalisyonu göreve başlayalı daha bir ay olmuştu. Bu kadar süre işin yürümeyeceğini anlamak için insafsızlık sayılmaz mıydı? Hem askerler sadece hükümeti suçlamıyordu. Korutürk işin içinden çıkmakta
(zorlanıyordu. Ayrıca, daha sonra (sonradan ‘Korutürk’lü Yıllarım’ başlığıyla anılarını yayımlayan) Akay’a, 7 Ocak’ta not aldırdığı üzere, ‘aynı asker ocağından’ eski silah arkadaşlarının bu mektubu yazmadan önce kendisiyle ‘istişare etmemelerinden dolayı iğbirar duymuştu’, yani gücenmişti. Ama şimdi bu güceniklik duygusu bir kenara bırakılmalıydı.
Cumhurbaşkanı sıfatıyla birlikte Başkomutan ve Milli Güvenlik Kurulu Başkanı sıfatlarını da taşıyan emekli Oramiral Korutürk, gece saat 23.00’te Genelkurmay Başkanı Evren’i aradı.
Evren, ‘Zorlu Yıllar’ başlıklı anılarında anlattığı üzere ‘yatmak üzereydi’.

Mektup meselesini düşünmüştü, endişelerine katılıyordu. Ancak önümüz yılbaşıydı, bu nedenle dış dünyanın dikkati Türkiye üzerine daha da çevrilecekti; ekonominin durumu da ortadaydı. Ardından ülkenin cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanına darbe uyarısını ‘muhataplarına’ yılbaşından birkaç gün sonra vermesinde bir mahzur olup olmadığını soruyordu. Evren fazla düşünmeden “Mahzur yok” dedi; “Nasıl tensip ediyorsanız”.

Korutürk bunun üzerine 31 Aralık saat 17.00’de Genelkurmay’a geleceğini orada kendisi ve diğer dört komutanla görüşmek istediğini söyledi. Korutürk, zaman kazanmaya, bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu.

Hem bu nedenle hem de muhatap yalnızca o olmadığı için ertesi gün, 28 Aralık’ta Demirel ile yaptığı görüşmede mektuptan bahsetmedi; yalnızca askerlerin gelişmelerden ‘çok tedirgin’ olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı aslında mektup ile ilgili gelişmeleri genel sekreterine 29 Aralık günü açmayı planlıyordu. Ancak o gün Bayülken şiddetli bir burun kanaması ile hastaneye gitmişti; ‘Geçmiş olsun’ telefonu etti ama o hasta haliyle bu konuyla onu üzmeye içi el vermedi.
Korutürk, 30 Aralık Pazar günü Evren’i bir daha aradı ve 31 Aralık akşam saati Genelkurmay’a gelmesinin doğru olmayacağını söyleyerek 1 Ocak saat 16.00’da hepsini Köşk’e beklediğini söyledi. Onlar da o saatte topluca gittiler. Korutürk bunu o kadar gizli tutmuştu ki Özel Kalem, komutanların Köşk’e geleceğini öğleye doğru nöbetçi yaverden öğrenmiş ve ‘bir gariplik’ olduğu sonucuna varmıştı.
Tam bir buçuk saat konuştular. Ama askerler bir kere kararı vermişti.

Bunun üzerine iki şey yaptı:
Büyükelçi Bayülken’i çağırdı. Başbakan ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel ile ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’i 2 Ocak günü birlikte Köşk’e davet etmesini istedi. 2 Ocak saat 11.00’de ikisi de Çankaya’ya çıktı. Görüşme 35 dakika sürdü. Korutürk daha sonra Akay’a “Bereket görüşme olaysız geçti” diye yazdıracaktı.
Korutürk görüşme ardından, 11.45’te Bayülken, Akay ve yakın ekibini Köşk kütüphanesine topladı. Durumu anlattı. Bayülken’e mektup ve eklerinin fotokopisini verdi.
Fotokopinin sol alt köşesine mavi kurşunkalemle “27.XII.79, komutanlarla birlikte görüşmek ve ondan sonra harekete geçmeyi uygun görüyorum. 1 Ocak’ta onlarla görüşeceğim. 2.1.80” diye yazmıştı.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Atatürk’ün 125’inci doğum günü anısına 2006’da bastırdığı Cumhurbaşkanlığı Tarihi’nde örneği yayımlanan mektupta, Bayülken’in de aynı belgenin sağ alt köşesine kırmızı kurşunkalemle “Sayın Cumhurbaşkanımız, mektup ve eki ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin Görüşü’ metinlerinin asıllarını kendilerinde alıkoymuşlar, işbu fotokopiyi Genel Sekreterliğimize hale buyurmuşlardır. HB 2/1/80” notu ile ve sağ üst köşede 2010/C/2 dosya sayısıyla kayda almış.
Özdemir buradan, Korutürk’ün belgeyi işleme koymadan önce görüşmeler yürütüp işlerin nereye doğru seyrettiğinden emin olmak istediğini, bu nedenle 27’sinde geldiğini de vurgulayarak fotokopiyi 2 Ocak’ta Bayülken’e vermiş olduğu sonucuna varıyor.

Ertesi gün, 3 Ocak’ta Evren haftalık görüşmesi için yeniden Köşk’teydi. Korutürk Evren’e mektubu muhataplarına verdiğini bildirdi ve görüşünü önceden almadıkları için gücendiğini ona da söyledi.

O sabah gazetelerin manşetinde “Mektubun muhatabı ben değilim” ve “Bir hafta cebinde tuttu” konulu tartışmalar başlamıştı bile.
Gerisini biliyoruz; Korutürk’ün görev süresi nisanda doldu, yerine İhsan Sabri Çağlayangil vekâlet etti, Meclis cumhurbaşkanı seçemedi, gelişmeler birbirini izledi ve 12 Eylül 1980 sabahı Evren ve arkadaşları yönetime el koydu. Yeni ayrıntılara vâkıf oldukça yazmaya devam ediyoruz bu kadar yıldan sonra.

(Radikal)