Ben Eylül değil Nisan’ım!

Çiçekler tohumlandığında, güneş yükseldiğinde, gün erken ağardığında…

Gece geç saatlere kadar kitaplara, kağıtlara gömülen değil, gün ağarmaya başladı mı yataktan fırlayıp kalkanım.

Ben Eylül değil Nisan’ım!

Kalabalık insan gruplarına değil, üç dostum, bir sevdiğim ve bir canımın parçasına aitim.

“Siz maddi-manevi, sadece hayalleriniz kadar zenginsiniz” diyor olsa da Sharma, hayatımı yönlendiren bu kitaplarda öğütlenen büyük hayallerim yok.

“Bir kedim bile yok, anlıyormusun” diyen Sezen Aksu kadar bol acılı (!?) bir hayat hikayem de yok,

Hatta kendisini pek sevmediğim bir kedim bile var.

Dedim ya

Ben Eylül değil Nisan’ ım!

Müze gezer gibi ayakkabıcıları gezdiğim, raflardaki kitaplarımdan çok ayakkabılarım olduğu doğrudur.

Sporu sevmeme rağmen pazar sabahı koşuya çıkanlar için “ eh be kardeşim hayat sana ne yaşattı da sabahın köründe koşuya çıktın” diye soracak kadar da halkıma benzerim.

Dedim ya

Ben Eylül değil Nisan’ ım!

Büyük hayallerim, hırslarım, isyanlarım yok.

Hayata karşı sıradan bir duruşum, yaptığım her aşta, her işte, her sporda, her  alanda  amatör ruhumun aşkla bağlı tek taraftarıyım.

Sende Eylül olma  Nisan ol…

Hiç kimseyle aynı fikirde olmak gibi bir ihtiyacın yok, kafana yatmayan hiç bir topluluğa, hiç bir düşünceye ortak olma.

Evine hakkın olmayanı sokma, haram lokma yeme…

Ömrünün sonuna kadar gururla taşıdığın bir vatanın,

Doğumdan ölüme kadar sorumlu olduğun bir dünyan,

Aslan gibi sırtını dayadığın bir ailen,

Üç beş güzel dostun,

Ve hayatının hesabını vereceğin bir Allah’ın varsa yaprakların hiç sararmasın, yüzün solmasın, omuzların dik, başın hep yukarda olsun.