On yıl önce Avrupa’da önemli bir ekonomik kriz yaşandı. Kriz, özel bir yöntemle topyekün bir ekonomik çöküşe varmadan önlendi. Ancak, kriz ekonomi alanıyla sınırlı kalmadı. Refah devleti uzmanı Anton Hemerijck’e göre, Avrupa’daki ekonomik kriz sosyal kriz ve halâ atlatılamayan bir siyasi krizi de beraberinde getirdi.

De Groene Amsterdammer gazetesi yazarlarından Casper Thomas, geçen hafta bu konuyu ele aldı. Thomas,  Hollanda Hükümeti Bilimsel Danışma Kurulu eski başkanı ve Refah Devleti Uzmanı Anton Hemerijck’i konuşturdu. Uzman Hemerijck’in açıklamaları ve tespitleri oldukça ilginç. Yazı ‘Kriz, kaçırılan bir şanstı’ başlığı ile yayınlandı.
Gelin bu yazıya birlikte bir göz atalım.

Anton Hemerijck, çalışma arkadaşları Ben Kanapen ve Ellen van Doorne ile birlikte, 2009 yılında ‘Artçı şoklar’ başlığı taşıyan bir kitap yazdı. Kitap, o yıllarda yaşanan krizin muhtemel siyasi ekonomik ve sosyal sonuçlarını ele alıyor.  Kitapta, otuzlu yıllarda yaşanan kriz başta olmak üzere, yetmişli yıllarda yaşanan ekonomik gerileme ve petrol krizine de yer veriliyor. O yıllarda devletin rolünün kısıtlanması ve neoliberalizmin başlangıcına dikkat çekiyor.

Ekonomik krizin tek başına gelmediğini, kriz sürecinde siyaset ve ekonominin birbirinden ayrılmadığının belirtildiği kitapta, 2008 Avrupa krizi sonuçlarının, İngiltere’de Brexit, Macaristan’da Orban’ın Brüksel karşıtlığı ve İtalya’da sağ-popülist Matteo Salvini olarak tezahür ettiği belirtiliyor. Kitap yazarları, bütün bu gelişmelerin yani kriz sonrasında bir çok Avrupalıların kendilerini evlerinde hissetmediklerine de dikkat çekiyorlar.

Yazarlar, Avrupa’da popülizmin krizle başlamadığına dikkat çekiyorlar. Zira, 2008’den önce de bir grup siyasi elite göre, göçmenlerin de yer aldığı bir açık toplumun hayal olduğu görülüyordu. Kriz, ateşe benzin döktü adeta. Yazarlar, Avrupa Birligi fikrini ortaya atan Jacques Delors ile, bu fikri savunan Helmut Schmidt’in de görüşlerine müracaat etmişler. Yazarlar, bu isimlerin, Avrupa Birliği'nin geleceği ile ilgili endişeli olduklarını yazmışlar.

Avrupa’daki ekonomik krizin önlenmesiyle ilgili olarak, işin daha bitmediğini söyleyen Hemerijck, ‘Finansal stabilitenin sağlanması yeterli değil’ diyor. Bir önceki krizin, özellikle refah devleti hakkında yeni bir düşünce ortaya koyduğunu belirten Hemerijck, son krizde ise, ‘Bilgi ekonomisinde insanların neye ihtiyacı var’ sorusu sorulmadan önce, ‘katılımcı toplum’ modelinin ortaya atıldığını söylüyor. Böyle olunca, krizin refah devletinin yeniden yapılandırılması için kaçırılan bir şans olduğunu düşünüyor Hemerijck.

'Post-Kriz’den sonra, refah devleti nasıl şekillenmelidir sorusuna ise Hemerijck şu cevabı veriyor: “Refah devletinin farklı görevleri var. Bunların başında, vatandaşın yoksul düşürülmemesi gelir ve makro ekonomik şokları önlemesi ve karşılaması gerekir. Kadınların da erkekler gibi çalışmak istediği bir toplumda, aile kurulması, çocuk bakım kurumlarının oluşturulması gerekir. Bilgi ekonomisine üçüncü bir görev daha ekleniyor. O da insanların iyi eğitim almasıdır. Herkesin üniversiteye gitmesi gerekmiyor. Önemli olan, ekonominin ihtiyacı olan eğitimi verebilmektir.”

Avrupa’nın kriz dönemini halâ atlatamadığını söyleyen Hemerijck, 2008 krizinin etkilerinin halâ devam ettiğine dikkat çekiyor. Hemerijck: “Kimse, o zaman, şu anda yaşanan siyasi artçı şokları öngörememişti. Öyle bir süreçe ulaşıldı ki, adeta ‘koruma ve ticaret savaşları’ yaşanıyor. Soru şu, ‘bir sonraki şok sonrası hangi siyasi gelişmeler olabilir? Şimdi herkes açık dünya düzeniyle ilgili kurallar içeren kitaplar yazıyor. Çeyrek asırda, tarihin sonu tezinden demokrasinin sonu tezine giriş yaptık. Tabiiki o kadar da değil, otuzlu yıllarda olanlar şimdi olmaz ama, beklenmedik şeyler de olabilir.”

Avrupa, Refah Devleti Uzmanı ve Hollanda Hükümeti Bilimsel Danışma Kurulu eski başkanı Anton Hemerijck’e göre, ekonomik krizden halâ kurtulmuş değil. Zira ekonomik kriz beraberinde, sosyal ve siyasi krizleri ve sarsıntıları da getiriyor. 'Her kriz, refah devletinin yeniden yapılanması için yeni ufuklar ve düşünceler çıkartır' diyor Hemerijck. Ancak son kriz, yani on yıl önce yaşanan kriz, her ne kadar ‘katılımcı toplum’ modeli düşüncesini ortaya koyduysa da, bunun içinin doldurulmadığına dikkat çekiyor ve krizin kaçırılan bir şans olduğu belirtiyor.

Tüm okurlarımın, Salı gün idrak edeceğimiz Kurban Bayramı'nı tebrik eder, Bayram'ın milletimize ve insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerim.