Bu bildiğimizi sandığımız bir hikayedir…Thomas Edward Lawrence Türkiye’de farklı, Britanya’da farklı ve Arabistan’da daha farklı bilinir, farklı algılanır.

Londra’nın mavi plakalarında Türkiyeli bir kişi vardır ama şehrin tarihine iz bırakan diğer pek çok şahsiyet Osmanlı coğrafyası ile yakından alakalıdır.

Bunlardan biri Osmanlı Devleti’ne karşı Arap ayaklanmalarını organize eden Galler asıllı Thomas Edward Lawrence’ın yaşadığı ev, az bulunur Georgian üslubu ile çatı katı evi: 14 Barton Sokağı’ndadır.

20. yüzyılın en önemli figürlerinden kabul edilir. İngiltere’nin de en ünlü isimlerindendir, krallarla arkadaşlık eder. Türkiye’de de pek ünlüdür ve Arabistanlı Lawrence lakabıyla bilinir, hala İngiliz ajanı olduğuna inanılır. Osmanlı için ciddi sorun kaynağıydı. Filistin ve Sina cephelerinde Osmanlı’ya karşı Arapları organize etti, Şam kuşatması esnasında Osmanlı ordusuna karşı Araplarla beraberdi.

Türkiye’de Araplara verdiği destek ve kandırma/kışkırtma sebebiyle olumsuz bir şöhreti olsa da aslında yaptığı işler için biçilmiş kaftan gibidir; aldığı eğitim, bölgeye ve tarihine olan kararlı ilgisi ve öğrenme kabiliyeti.

Yoksul ve mutsuz bir çocukluk…

Çocukluğundan beri hem fiziksel ve hem de entellektüel sınırlarını zorladığı, oruç tuttuğu, acı eşiğinin çok yüksek olduğu…sıra dışı özelliklere sahiptir. Lisans eğitimi sırasında haçlıların izinden gitmeye kendini adadı. Suriye’ye gidip bu misyonunu tamamladı ve Oxford’a döndü, eğitimini büyük bir başarı ile tamamladı. Devamında Karkamış’a arkeolojik kazı yapmak için de o gönderildi. Oxford Üniversitesi’nin Jesus Koleji’nde tarih okudu, hatta doktora eğitimini tamamladı. Tam tam bir Ortaçağ aşığıydı. 1908 yılında, 21 yaşında Suriye’de 3 aylık yürüyüş turu yaptı. British Museum için çalıştı, Beyrut’ta Arapça öğrendi. Zeugma’da kazı yaptığı da bilinir. Arabistan serüveni öncesinde British Museum bünyesinde dört yıl boyunca çalıştı ve envanterine yaptığı katkılar sebebiyle olsa gerek mesleklerinin arasına arkeoloji de eklendi.

İngiliz kaynakları onu maceraperest, asker ve Kral Faysal ile yakından çalışan başarılı ama biraz da fantezileri peşinde koşan bir diplomat olarak tanımlar. Bazıları ‘hayatımda onun kadar tuhaf, fantastik, hayalperest ve cesur tanımadım’ diyerek tanımlarlar onu. Şair, bilim adamı, kahraman ve utanmaz bir şovmen olduğuna inananlar da var.

‘Bilgeliğin Yedi Sütunu’ isimli fantezi ile gerçek ayrımının zor olduğu kıymetli kabul edilen bir eseri vardır ve bu eserini işte şimdi adını mavi anıtsal plaka ile yaşatan bu Londra teras katında yazmıştır. Burasını ‘yaşadığım en iyi ve kendimi en özgür hissettiğim yer’ olarak anlatırmış. Konfora karşı çıkan, evine temizlik dahil herhangi bir hizmet istemeyen, gıda maddesi, ısınma sistemi ve sıcak su bulundurmayan, dışarı çıkacağı zaman yıkanan ve yiyen ama mutlaka yanında çikolata bulunduran kişi…

Gerçek ile hayali ayırt etmesinin zor olduğu söylenir ve bu durumun kitaba da yansıdığı düşünülür. Arap ayaklanmasında rolünü de abarttığına inanılır. Çünkü 12 ciltlik Alman savaş raporlarında adı bile geçmez, ancak Arap adetlerine uyması, Arap gibi giyinerek oturup kalkması, bölge coğrafyasını ve insanını benimsemesi Araplar üzerinde etkili olmuş işte.

İngiliz kaynakları ayrıca homoseksüel olup olmadığı, yakışıklı prens Faysal ile olan yakınlığı, onun evlendiği gün giyindiği giysileri giyinerek poz vermesi ve hançerini kullanması, aşırı hayranlığı ve sevgisine hep sorgulanır.

Lawrence’ın Araplar için gördüğü rüyası çölde toza döner. Bu kadar çok Türk askeri öldürüp mallarını yağmaladığının pişmanlığı içerisinde Araplara verilen sözlerin de yerine getirilmemesinin sıkıntıları etkisiyle görevinden azledilmesi talebinde bulundu ve İngiltere’ye geri döndü. Fantezisi yarım mı kalmıştır?

Eve dönünce şövalyelik ünvanı verilmek istense ama o reddetti. Halbuki kralların istekleri yerine getirilmez mi? Büyük cesaret olarak algılanır.

Paris Barış Konferansı’na Arap delegesinin katılması sağladı, tabi ki bu Faysal’dır ve orada çevirmenliğini yaptı. Ancak, özellikle Fransızlar kendisinin hangi tarafta olduğundan şüphe duydular. Araplara verilen söz için kendi ülkesini utandırmaya çalıştı. Sonuçta olmayan bir ülke olan Irak yaratıldı, biz Türkiyelilerin tarih derslerinden çok iyi bildiğimiz gibi bu ‘masada çizilerek oluşturulan bir ülke’dir ve ilk kralı Faysal’dır. Kendisi de sinirsel çöküntü yaşadı. Çektiği acıların, Araplara haklarının verilmediği düşüncesi ve savaşın yarattığı travmanın ona çok ağır geldiği düşünülür.

En sonunda takma isimle hava kuvvetlerine katıldı. Sonunda da bu Türkleri aşağılayan bir üslup ile anlatan, Arapların aşkı ve Arap aşığı, İngilizlerin kahramanı bey 46 yaşında bir motorsiklet kazasında öldü. Hayatı da 1962 yılında David Lean için kaynak oldu, filmi de çekildi.

Londra seyahatinizde mutlaka gideceğiniz Parlamento Binası civarında dolaşırken bu size tanıdık gelecek ismi alçak boylu bir evin üzerinde görürseniz şaşırmamalısınız! Lawrence 20. yüzyılın ilk ünlüsü kabul edilir.