Alevilikle ilgili tehlikenin farkında mısınız?

Hafta sonu çok hayırlı bir organizasyona tanıklık etmek için Almanya'daydım. Stuttgart'ta...

İki işadamı, biri Alevi, diğeri Sünni 400 yıl evvel bozulan ve son 80 yılda ise iyice çığrından çıkan bir ilişkiyi onarmak adına şahane bir girişimde bulundular. İkisini de tanımıyorum. İki işadamını da hayatımda ilk defa gördüm ama bu organizasyonu yapmaktaki amaçlarını anlatan açıklamayı gönderdiklerinde ve davet ettiklerinde hiç düşünmeden kalktım gittim. İyi ki de gitmişim. Çünkü Konyalı Mustafa Göğüş ve Bayburtlu Binali Özoğur'un; "Anadolu Alevisi, Anadolu Sünnisi... Hepsinin gönlünde Ehl-i Beyt Sevgisi..." sloganı altında el ele verip düzenledikleri iftar programı gerçekten katılmaya değer bir programdı...

Önce sazla deyişler çalındı. Sonra Kuran-ı Kerim'den ayetler okundu. İmam ezanı okuduktan sonra ise bir Alevi Dede'si lokma için dua istedi.
Ve bütün bunlar olurken de bir yandan da barkovizyondan kardeşliğimizi, birliğimizi ve bütünlüğümüzü anlatan hadisler, güzel sözler yansıtıldı.

Çok güzeldi her şey. Çok anlamlı. Çoğu Alevi belki de ilk kez katılmıştı böyle bir iftar sofrasına. Çoğu Sünni ise belki ilk kez Alevilerle böyle bir program için bir araya gelmişti. Gördük ki yakınlaştılar. Ve birbirlerini anlamaya çalıştı insanlar. Konuşmalar yapıldı. Sorunlar dile getirildi. Türkiye'den gelen davetliler arasında Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Alevi İlahiyatçı Profesör Doktor Osman Eğri de vardı. Cemevinin Alevi'nin olduğu kadar Sünni'nin de olması, Caminin Sünni'nin olduğu kadar Alevi'nin de olması gerektiğine işaret eden Eğri çok çarpıcı bir noktaya da dikkat çekti konuşmasında. Pazarcık'taki bir cemevi dedesinin; "Çocuklarımız ateist oluyor. Çocuklarımızı sokaktan kurtarmak istiyoruz. Onları bir çatının altında, bir pir-i mürşidin huzurunda, görgüden, erkandan geçerken, ikrar verirken, dar çekerken görmek istiyoruz. Kur'an ayetlerini dinlesin, salavatlara iştirak etsin istiyoruz. Cemevlerimize bir statü verilmezse, sahip çıkılmazsa bizim çocuğumuza kim sahip çıkacak?" isyanını yönetenler tarafından muhakkak algılanması gerektiğine dikkat çekti. "Biz birbirimize sahip çıkmazsak, kimse bize sahip çıkmaz!" diyen Eğri'ye ben de sonuna kadar katılıyorum.

Çünkü gerçekten de durum içler acısı! Bu konuyla ilgili ben de onlarca yakınma alıyorum dört bir tarafdan. Malatya'da, Çorum'da, Sivas'ta, Erzincan'da ve daha birçok yerde Alevi gençler üzerinden çok büyük hesaplar yapılıyor. Stuttgart'ta duydum mesela... Bir dernek kurulmuş şimdilerde Almanya'da... Alman CDU partisinin de arkasında olduğu bu derneğin adı; Hıristiyan Alevilik Arkadaşlık Birliği! Derneğin yöneticileri katıldıkları toplantılarda Aleviliğin İslamiyetle alakası olmadığını, Hıristiyanlığa daha yakın bir inanç biçimi olduğunu anlatıp duruyormuş. İtiraz edenlere de çok sert biçimde cevap veriliyormuş.

Muhakkak istihbaratın elinde de vardır bu bilgiler ama şu anda marjinal sol örgütlerin, Hıristiyan misyonerlerin, kendilerini Yehova Şahitleri diye tanıtan garip tiplerin Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde resmen at koşturduğu bilgisi geliyor bana. Bir bilen olarak yazmıyorum ben bu satırları. Sosyolog falan değilim ama tehlikeyi gören bir yurttaş olarak söylüyorum: Bizi çok sıkıntılı bir gelecek bekliyor. Kaldı ki Gezi Olayları ile neler yapılmaya çalışıldığını gördük hep beraber. Toplumun bir kısmını sokağa döküp, bir diğer kısmını da onun karşısına çıkartarak, 12 Eylül'de olduğu gibi çatışma çıkarmak isteyenlerin birinci hedef kitlesi Alevi gençleriydi. Nispeten de başarılı oldular. Evet belki bu tesadüftü. O çocukların ölmesine vesile olanlar özellikle onları seçmedi onca eylemci arasından ama sonuçta ölen dört eylemci genç de Alevi kökenliydi.

O nedenle ben de Osman Eğri Hocam gibi burdan hükümete mesaj vermek istiyorum. Eğer Aleviler üzerinden kirli hesap yapanların oyununu bozmak istiyorsanız, beklemeden, derhal hayata geçirmelisiniz Alevi Açılımını ve Alevilerin taleplerini mümkün olabildiği ölçüde karşılamalısınız. Bunu yapmazsanız birgün hepimiz yenik düşeceğiz bu kirli oyunculara ve Türkiye gün gelecek baronların, baroneslerin diledikleri gibi oyunlarını sergiledikleri büyük bir platoya dönüşecek!


(Sabah gazetesinden alınmıştır)