Âdâb-ı muâşeret yoksunları

Sayın okur, bu başlığı merak edip tıkladığın için belli ki Adab-ı Muaşeret denilen görgü kurallarından yoksun olanlar seni de çileden çıkartmış. Tecrübelerime dayanarak seni temin ederim ki çileden çıkmak asla bir çözüm değil. Hele ki had bildirmek asla ve kat’a huzur vermez aksine iç sıkıntısı yapar. Sen en iyisi arkana yaslan ve son zamanlarda şahitlik ettiğim bazı olayları okumaya hazırlan.

Bizler Adab-ı Muaşeret kavramını, bireylerin ve toplumların birbirlerine karşı sevgi, saygı, güzel ahlak ve nezaket çerçevesinde gerçekleşmesi istenen görgü kuralları olarak biliriz. En basitinden “merhaba” demek, “tebrikler” ya da “iyi akşamlar” ve “lütfen” demek gibi. Marketteki kasiyere “kolay gelsin” demeniz gibi. Bir dükkâna girerken arkanızdan gelen için kapıyı tutmanız ya da toplu taşıma araçlarında ve mekanlarda yüksek sesle konuşmamanız gibi. Ve tabii ki trafikte arabadan dışarıya çöp atmamanız, yemek yediğiniz mekanlarda personele saygısızlık etmemeniz gibi gibi…

Türk ana akım kanallarında herhangi bir yapımı takip etmeyeli uzun zaman oldu. Londra’da yaşamaya başladığımdan beri çoğu akışı unutmuştum. Ünlü bir yemek yarışmasının finale yaklaşan bölümlerinde birkaç kez dünyaca ünlü Türk şeflerin olduğu yayınlara denk geldim. Bu kişiler onlarca ödül almış, Michelin yıldızlarını kapmış, Türkiye’yi dünyanın çeşitli ülkelerinde temsil etmiş, kendi ülkesinin pek çok şehrinde restoranlar açarak istihdam sağlamış, yeni şef adayları yetiştirmekte olan, kendini bu mesleğe adamış insanlar. Şahsen ben, kariyerinde bu derece muvaffak olmuş yetenekli kişilere sadece başarılarından dolayı değil insanlık ilişkilerindeki görgü kurallarına olan hakimiyetinden ötürü de saygı duyuyorum.

Şimdi bu bahsettiğim yemek yarışmasına yukarda yazdığım kriterlere sahip birçok ünlü şef konuk oldu. Hepsi dersem haksızlık etmiş olurum fakat “hemen hepsi” demem de bir sakınca yok. İlk zaman bir oldu neyse dedim, iki oldu belki dedim, üç oldu acaba mı demeye başladım. Benim bildiğim, bir ortama girdiğinde karşındaki insana, kitleye bir “Merhaba” dersin. Bu başarılı şefler stüdyoya girdiklerinde hitap edecekleri kitleye bir “merhaba” bile demediler. Televizyona çıktıkları için çok mu heyecanlıydılar? Size bırakıyorum. Şef adayları arasında en iyi yemeği yapana “eline sağlık” ya da yarışma sonunda şef ceketini giyen şef adayına bir “tebrikler, başarılar” demeyişleri peki? Ceketi giydirip bir robot edasıyla arkasını dönüp bir elini bile sıkmadan yarışmacıyı orada öyle bırakışları…Stüdyodan ayrılırken sunucu şefler hariç yarışmacılara bir veda bile etmeden hatta en azından bir el kaldırarak beden diliyle bile nezaket göstermeyişleri neyin nesiydi? Senin oradaki birinci öznelerin yarışmacılar, programı sunan şefler değil ki. E o zaman sana orada gıptayla bakan onlarca yarışmacıyı kale almamak gibi algılanır bu.

Hayal kırıklığı. Büyük sıkıntı.

Bu sadece benim son zamanlarda denk geldiğim bir programdaki meslek gurubu. Akademik camiada da çok gördüm. Kendi mesleğimdeki tecrübelerime hiç girmeyeceğim bile. Eminim her meslek gurubunda var böyle yoksun insanlar. Kimileri buna ego/kibir gibi yakıştırmalar da yapar. Ben işin görgü tarafındayım bugün. Bir merhaba dememek, bir veda etmemek sizi nasıl gösteriyor haberiniz yok. Böyle insanlar sanıyorlar ki altın kariyerleri her şeyin üstesinden gelecektir. Ama hiç de öyle olmuyor. Benim gibi fark edenler bu sefer başlıyorlar yeteneklerini sorgulamaya. Çünkü olmaz; elin ve dilin yeteneği olur fakat insan ilişkilerinde görgüden uzak kalırsan kariyerini parlatan güç kaynağı zayıflamaya başlar. Cılız ve solgun bir ışık kariyerine gölge oluverir. İşinde kendini kanıtlamış kişilerin adabı muaşeretten yoksun olması toplum içinde de olumlu karşılanmaz. Takdir edilir ama sevilmez. Menfaate dayalı sahte bir ilişki ağı içinde toplumdaki yerlerini korurlar hepsi bu.

Bir süredir şahit olduğum bu durum sayesinde sadece görgü eksikliğinin değil iletişim bozukluğunun, saygı ve değer kavramları gibi hususların da ne kadar sığlaşmış olduğuna yeniden tanıklık ederek üzüldüm. Bir mesleğe tabii, göz önünde olan kişilerin adab-ı muaşeret dediğimiz görgü kurallarından bihaber olmasının bana göre hiçbir bahanesi olamaz. Adab-ı muaşeret, ahlakın tamamlayıcısıdır. Bundan eksik olanın acilen bir rehbere ihtiyacı vardır.